Şimdi! Siyasi tercihlerimizi bir tarafa atıp, basit bir akıl yürütme ile sınırlarımızda, Ortadoğu'da ve Akdeniz'de dostumuz daha doğrusu güvenebileceğimiz tek bir devlet var mı, diye sorgulayalım.
Örneğin Suriye! Esad'a güvenebilir miyiz? Hayır. Rusya'ya? Hayır. İran'a? Hayır.
ABD'ye güvenebilir miyiz? Hayır. Fransa'ya? Hayır. NATO üyesi olarak NATO'ya? Hayır.
PYD-YPG veya Nusra, ÖSO'ya? Asla, hayır.
Demek ki Suriye'de yapayalnızız.
* * *
Akdeniz'e gelelim! Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan yıllardan beri açıkça "Türkiye'ye düşmanım" diyor.
Peki, Akdeniz'de ABD'ye, İngiltere'ye, Fransa'ya, NATO'ya veya İsrail'e güvenebilir miyiz? Hayır.
Akdeniz'e sahili olan Mısır ve Libya'ya güvenebilir miyiz? Hayır.
Yine Akdeniz'de Rusya'ya güvenebilir miyiz? Hayır.
Yani Akdeniz'de de yalnızız.
* * *
Bölgemiz ve İslam coğrafyasına bakalım.
Irak, Katar, Kuveyt, BAE, Ürdün, Lübnan gibi halkı Müslüman olan ülkeler, emperyalist ülkelerce askerimize ya da ülkemize karşı olası bir saldırı karşısında bize destek olurlar mı? Mümkün değil.
Suudi Arabistan'a güvenebilir miyiz? Asla.
Herhangi bir askeri saldırı veya ekonomik ambargo karşısında Libya, Mısır, Tunus vs. Türkiye'ye yardım eder mi? Hayır.
Sudan, Afganistan, Pakistan zaten kendi derdinde…
Yemen'e selam verecek yüzümüz var mı? Yok.
Sonuç; sınırlarımızda ve bölgemizde güvenebileceğimiz tek bir devlet yok.
* * *
Ekonomik olarak ülkemizin içinde bulunduğu durum malum… Özetlersek hükümet, parasızlıktan Merkez Bankasındaki ihtiyat akçesini (zor günler için biriken parayı) hazineye aktarmaya çalışıyor.
Sosyal olarak hala siyasi kavga ve seçim ortamı devam ediyor. Halka her gün öfke pompalanıyor.
Ve olası bir kaos ortamında iç asayişi tehdit edecek 5 milyondan fazla mülteci var ülkemizde.
Sormak istiyorum; Bu kadar olumsuz tabloya rağmen asker neden terhis edildi?
Güçlü devletlerin en büyük özelliği caydırıcılıktır. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) başta milli ve manevi değerlerinden gelen özellik ve de sayı bakımından bu bölgenin en büyük caydırıcı gücüydü.
Ordudaki FETÖ yapılanması, Balyoz, Ergenekon süreçleri, 15 Temmuz ihaneti ve akabinde gerçekleşen gelişmelerle TSK'nın milli ve manevi değerleri çok büyük bir yıkıma uğradı.
Ve TSK yeni askerlik kanunu ile de sayısal caydırıcılık gücünü de kaybetti.
Bu kanunla birlikte ordu bir anlamda özelleştirildi. Yani TSK'nın, halkın ordusu olma özelliği tartışılır hale getirildi.
Diğer taraftan ise itiraf edilmese de milli ordu, karakteri yerine genç işsizliğin zirve yaptığı ülkemizde işsiz gençlere, iş kapısı olma konumuna getirildi TSK.
Diğer taraftan diyebilirsiniz ki! Bizim ordumuzda her türlü silah var. Askerimiz cesaretlidir.
Doğrudur. Ama başka gerçekler de var. Örneğin Yunanistan'ın elinde de bizim elimizde hatta daha gelişmiş silahlar var.
İran'da, Irak'ta, Suud'da da var. İsrail zaten katil ve pusuda bekliyor. ABD, Rusya ve NATO'nun silah envanteri malumunuz.
Yani bizim hem en son teknolojiye sahip silahlara, milli silah sanayine ihtiyacımız olduğu gibi bu silahları kullanabilecek, dosta güven, düşmana korku verecek koca yürekli 'Mehmetçiğe' ihtiyacımız vardır.
İşte bu 'Mehmetçikler' hem askeri okullarda yetiştirilirdi, hem de silahaltına alınarak bu ruh verilirdi.
Askeri liseler kapatıldı. Silahaltına alınanlara ise daha o Mehmetçik ruhu ulaşmadan tezkere ulaştırıldı.
Risk büyük. Fatura her zamanki gibi hem millete, hem de devlete çıkacak.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024