Bir süre beraber çalıştığımız değerli dost Ümit Yalım (Em. Kurmay Albay, Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri) yıllardır Ege Denizindeki adalarımızın Yunanistan tarafından haksız işgal ve silahlandırılması konusunu dile getirmektedir.
Nihayet Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 23 Ocak 2020 günü yaptığı açıklamada, "Yunanistan, gayrı askeri statüdeki adalardan 16'sını anlaşmaya aykırı olarak silahlandırdı. Hakkımızı çiğnetmeyiz" diyerek Yunanistan'ı uyardı.
Bu uyarı, hukuki açıdan bir temenniden öteye gitmemektedir. Nitekim Akar, iyi komşuluk ilişkisinden söz etmiştir.
Uyarının uluslararası hukuk ve dış politikamız açısından değer kazanabilmesi için ya Yunanistan'a NOTA verilmesi, ya da Yunanistan'ın Ankara Büyükelçisinin Bakanlığa çağrılarak resmen ikaz edilmesi gerekirdi. Bunlar yapılmadığı gibi Akar, amacımız Yunanistan'ı tehdit etmek değildir açıklamasıyla uyarılarının dostane olduğunu vurgulamıştır.
Bir söz vardır halk arasında, "Say benim hatırımı, sayıyım senin güzel hatırını." Uluslararası hukukta bunun adı "mütekabiliyet/karşılıklılık" tır. Sıkılan yumruğa tokalaşmak için el uzatılamaz. Ezelden beri Yunanistan Türkiye'ye karşı düşmanca tavır almıştır. Ve bugün de bunu sürdürmektedir. O halde dostluktan anlamayan bu ülkeye karşı ciddi boyutta, uluslararası platformda ağırlığı olacak uyarıda bulunmamız gerekir.
Ege'de Türk-Yunan sorunları nasıl çözülür?
Güncelden başlayalım: Doğu Ege Adaları, 1923 LOZAN Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması da dahil olmak üzere birtakım uluslararası sözleşmelerle silahsızlandırılmıştır.
Halen yürürlükte olan ve dolayısıyla Yunanistan'ı hukuken bağlayan bu uluslararası sözleşmeler, Doğu Ege Adalarının silahlandırılmasını yasaklamakta ve bu amaçla Yunanistan'a yasal yükümlülükler ve sorumluluklar da getirmektedir.
Buna rağmen Yunanistan, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmeyerek 1960'lardan beri adaları silahlandırmıştır.
Diğer taraftan 1993'te, Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) zorunlu yargı yetkisini kabul eden Yunanistan, "ulusal güvenlik çıkarları" ile ilgili askeri önlemlerden kaynaklı hususlara ilişkin olarak Divanın zorunlu yargı yetkisine çekince koymuştur. Yunanistan bu şekilde adaların silahlandırılması nedeniyle çıkacak bir ihtilafın Uluslararası Adalet Divanı'na gitmesini engellemeyi hedeflemiştir. Aslında bu durum, Yunanistan'ın asıl niyetinin uluslararası yükümlülüklerden kaçmak olduğunu açığa çıkarmaktadır.
Ayrıca;
Bize ait adaların haksız işgali, 6 mil olması gereken hava sahasını 10 mile çıkarması, karasuları ve kıta sahanlığı konularındaki mütecaviz ve uzlaşmaz tutumu da çözüm beklemektedir dünden bugüne.
Yunanistan'ın tüm bu ihlal ve hukuk tanımazlığı kendisini, çekince koysa da, UAD nezdinde yargılanmaktan kurtaramaz.
Önce Birleşmiş Milletler'in (BM) duruma müdahalesi için itirazlarımızın yapılması, sonuç alınamadığı takdirde uluslararası yargının işletilerek Yunanistan'ın Yüksek Adalet Divanı'na çıkarılmasını sağlamak.
Yine de olmazsa, BM Şartı'na uygun hareket edilerek, meşru müdafaa hakkımızın kullanılması ve askeri müdahalemiz, Libya'ya asker göndermemizden çok daha öncelikli, acil ve yasal bir durumdur.