Ehl-i Beyt Külliyatı'nın ve "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" tezinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, yaptığı konuşmalarda, yazdığı yazılarda sık sık "Ehl-i Beyt'siz bir İslam olmaz" vurgusunu yapardı. Ve "Ehl-i Beyt, canlı Kur'an numuneleridir" derdi.
Ehl-i Beyt'i sevmek, Onlara itaat etmek dinin temelidir.
Sünni Hâkim, Mecme'ül Beyan'ında şu hadisi nakleder:
Peygamber (s.a.v) şöyle buyuruyor:
"Allah (c.c.), peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır ama Beni ve Ali'yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır. Ben o ağacın kökleri mesabesindeyim, Ali o ağacın gövdesi. Fatıma ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir. Hasan ve Hüseyin de bu ağacın meyveleridir. Bize tâbi olanlar da bu ağacın yapraklarıdır. Bu ağacın dallarından birine tutunan kurtuluşa erer. Onu terk eden ve ondan uzaklaşan kimse de helak olur.
Birisi tam üçbin yıl Allah'a ibadet etse, riyazet ve ibadet sebebiyle su kırbası gibi kupkuru da olsa bizim aileyi sevmediği müddetçe Allah onu yüzü üstü ateşe atacaktır."
Rasulullah (s.a.v) daha sonra Meveddet Ayetini tilavet buyurdu.
Hz. Ali efendimizin üstünlüğünü Allah Resulü daha işin başındayken ilan etmiştir.
"Önce en yakın akrabanı uyar" (Şuara, 214) ayetinin nüzul sebebi olarak Sünni tefsir kitaplarında şu hadise aktarılır:
Rasulullah (s.a.v) Abdulmuttaliboğullarını davet ederek onlara yemek yedirdi ve sonra onlara yönelerek buyurdu ki:
"Ey Abdulmuttaliboğulları! Vallahi Araplar arasında Benim size getirdiğim şeyden daha hayırlısını getiren bir genç tanımıyorum; Ben sizin için dünya ve ahretin hayrını getirdim.
Allah-u Teala, sizi kendisine davet etmemi emretti Bana; o halde bu konuda hanginiz Benim kardeşim, vasim ve halifem olmak için Bana yardımda bulunacak?"
Oradaki hiç kimse bu daveti kabul etmedi. O sırada Ali (a.s.), "Ben" dedi; "Ya Rasulallah! Bu hususta Senin yardımcın olacağım."
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v) Ali'nin (a.s.) boynundan tutarak buyurdu ki: "Bu Benim kardeşim, vasim ve sizin aranızda halifemdir; O'nu dinleyin ve O'na itaat edin." (Taberi, Tarih-i Taberi, cilt 2, sayfa 217; Muttaki Hindî, Kenz'ül-Ummal, cilt 13, sayfa 131.)
Ehl-i Beyt, aynı zamanda ümmetin imtihanıdır. Allah Resulü bu konuda uyarmıştır.
Sünni eserlerden El-Ma'rifet-ü vet-Tarih kitabında (cilt 1, sayfa 536) şu hadis vardır:
Peygamber (s.a.v) Allah'ın Kitabı'nı tanıttıktan sonra ve ona sarılmanın farz olduğunu bildirdikten sonra şöyle buyurdu: "Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatıyorum."
Ve bunu üç defa tekrar etti.
"Kur'an bize yeter" diyenlere Allah Resulü'nün şu hadisi tokat gibi cevaptır:
Sünni tarih kitaplarından El-Ma'rifet-ü vet-Tarih'te (cilt 1, sayfa 538) , Ebuzer-i Gifarî Hazretleri şöyle anlatıyor: "Size sadece Rasulullah'tan duyduğumu anlatacağım. Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Ey insanlar! Aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; Allah'ın Kitabı ve itretim, Ehl-i Beyt'im. Bunların biri öbüründen daha üstündür, o da Allah'ın Kitabı'dır. Bunlar havuzun başında Bana gelip çatıncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Bunlar Nuh'un gemisine benzer, binmeyen boğulur."
Yani Kur'an Ehl-i Beyt'siz, Ehl-i Beyt de Kur'an'sız olmaz.
Ümmetin ihtilafa, ayrılığa düşmemesi için Ehl-i Beyt'e tabi olması emredilmiştir. Prof. Dr. Baş'ın ifadesiyle, "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'tir."
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyuruyor: "Yıldızlar, yeryüzündekilere boğulmaktan güvencedir. Ehl-i Beyt'im de ümmetime ihtilafa düşmekten güvencedir." (Hâkim, Müstedrek, cilt 3, sayfa 149; Muttaki Hindî, Kenz'ül-Ummal, cilt 12, sayfa 96.)
Hz. Peygamber'in torunu İmam Cafer'us-Sadık (a.s.), bir Ehl-i Beyt imamının bulunduğu yerde asla ihtilafın olmayacağını beyan etmiştir.
Allah'a dost ya da düşman olmanın turnusolü, Ehl-i Beyt'e olan tavrımızdır.
Sünni Buhari'de şu rivayet vardır:
Rasulullah (s.a.v) bir gün Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ile oturduğu bir sırada buyurmuştur ki: "Allah'ım! Bunlar Benim Ehl-i Beyt'imdir. Allah'ım! Onlarla düşman olana düşman ol, onlarla dost olana dost ol." (Buhari, Tarih'ul-Kebir, cilt 2, sayfa 166, 167.)
Ehl-i Beyt'i gönülden sevmenin mükafatı çok yücedir.
Sünni Tirmizi'nin Sünen'inde, Hz. Ali (a.s.) Rasulullah'tan şöyle buyurmuştur: Bir gün Hz. Peygamber (s.a.v) ciğerimin köşeleri Hasan ile Hüseyin'in ellerinden tutarak şöyle buyurdu: "Beni, bu ikisini, bunların babalarını ve analarını seven, kıyamette Bana ait derecenin yakınında bizimle beraber yerleştirilecektir." (Sünen-i Tirmizi, cilt 2, sayfa 215)
Allah Rasulullah'ın ve Ehl-i Beyt'in şefaatlerinden bizleri mahrum eylemesin.
Daha detaylı bilgi için mutlaka, bizleri bu gerçeklerle buluşturan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ehl-i Beyt Külliyatı'nı ve Hz. Fatıma eserini okumalısınız.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024