Siyasilerimiz, masabaşı çalışmalarla ekonomide tozpembe tablo varmış gibi göstermeye çalışsa da ekonominin kötü gidişatı gizlenemeyecek boyutlarda…
En güçlü şirketlerden, pazardaki vatandaşa kadar can yakıcı bir şekilde hissediliyor ve yaşanıyor.
Türk Telekom, 2018 yılı için 1.4 milyar TL net zarar açıkladı. En önemli gerekçe olarak "TL'deki değer kaybı" ifade ediliyor. Doların en yüksek rakamlara, 7.20 liralara ulaştığı 3'üncü çeyrekte yaşanan kur farkı ile zararı 3.6 milyar liraya kadar çıkmıştı.
Ünlü teknoloji mağazası zinciri Bimeks, finansal açıdan zor günler geçirdiği için borçlanma araçlarının ödemesini zamanında yapamadı. Borsa İstanbul (BİST), ödemelerin yapılmaması nedeniyle şirketi uyarma kararı aldı.
Hazine garantili Osmangazi Köprüsü'nün ortaklarından İtalyan Astaldi şirketinin Türkiye'de yaşadığı finansal zorluklar sebebiyle, köprünün bir bölümünün veya tamamının satışa çıkarılacağı belirtildi.
Projenin yüzde 18'ine sahip olan İtalyan Astaldi şirketinin nakit sıkıntısı yaşadığı, bu sebeple uluslararası banka ve finans kuruluşlarıyla temasa geçildiği ifade edildi.
Söz konusu ekonomik zorluğun sebebi ise bankalardan çekilen döviz bazlı krediler.
Astaldi sadece Osmangazi'den çekilmiyor, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden de ayrılmayı planlıyor. Yavuz Sultan Selim'deki ortaklığı yüzde 33 oranında…
Hazine garantili, fiyatları dolara endeksli, yüzde 100 karlı bir ortaklıktan yabancı bir firma neden çekilir, merak konusu…
Gerçekten nakit sıkışıklığı mı var, yoksa bizim bilmediğimiz, onların bildiği bir siyasi ve ekonomik belirsizlikten mi endişe duyuluyor?
Avustralyalı ünlü giyim mağazası Forever New, 2009 yılında girdiği Türkiye pazarından çıkıyor. 2006 yılında kurulan Avustralya merkezli giyim markası, Türkiye'nin yanı sıra Yeni Zelanda, Hindistan, Çin, Güney Afrika, Singapur ve Endonezya gibi ülkelerde faaliyet gösteriyor.
Sadece Türkiye'den çıkması dikkat çekici…
Her ne kadar çıkış gerekçesini tam olarak açıklamasa da malum, pazarın daralması…
Yerli üretim yapan giyim firmalarının yetkilileriyle görüştüğünüzde bu gerçeği görüyorsunuz. Görüştüğüm yerli bir firmanın sahibi, Türkiye'de iç pazara mal vermeyi durdurduğunu, yurtdışında mağazalar açtığını, bayilikler verdiğini ifade etmişti.
Ülkemizdeki nüfusun çoğunluğunun gelir düşüklüğü, parası olan azınlığın da ekonomik belirsizlik ve dolardaki dengesizlik sebebiyle parasını dolarda ya da altında tutup harcama yapmamaları iç pazarı tamamen bitirmiş durumda…
Maliyetlerdeki ithalata, dolara, faize ve vergilere endeksli astronomik artış, doğal olarak fiyatlara yansıyınca, vatandaş ürünleri sadece vitrinde seyretme moduna geçiyor.
Giyimde böyle de gıdada farklı mı? Vatandaş artık sebze, meyve başta olmak üzere tüm gıda ürünlerine uzaktan bakıyor, yanına yanaşamıyor.
Fakirin sofrası diye bir şey kalmadı, artık soğan da, patates de her ürün zenginin sofrasının gıdası…
Gıda fiyatlarının daha da artacağı ifade ediliyor. Antalya Hal Komisyoncuları Derneği Başkanı Nevzat Akçan, "Düşük fiyatlı ürün kalmadı. Mayısa kadar birçok üründe sıkıntı yaşanacak. Kimse kırılıp, gücenmesin, fiyatlar artacak" dedi.
Vatandaşla yapılan anketler de, artık FETÖ gündeminin 3'üncü sıraya düştüğünü, vatandaşın en büyük problem olarak ekonomik sorunları gördüğünü ortaya koyuyor.
Kadir Has Üniversitesi'nin geleneksel "Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması (TSSEA)" 2018 yılı sonuçlarına göre Türkiye'nin en ciddi sorunları "işsizlik, hayat pahalılığı ve Türk lirasının değer kaybetmesi" olarak sıralandı.
"Son bir yılda yaşanan ekonomik gelişmeler sizi nasıl etkiledi?" sorusuna vatandaşların çoğunluğu ekonomik olarak daha kötüye gittiği şeklinde cevap verdi.
Her ne kadar Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, enflasyonun 2019 sonunda yüzde 14.6, 2020 sonunda ise yüzde 8.2 olarak tahmin ettiklerini söylese de kamuoyunda bu pek inandırıcı gelmedi. Vatandaş doğal olarak, "Sizin açıkladıklarınıza mı inanalım, yoksa kendi yaşadıklarımıza mı?" diye soruyor; cevabını da sorunun içinde vererek…
Meyve fiyatları geçen yıla oranla yüzde 163,5, sebze fiyatları ise yüzde 230,7 artış gösterince (Birleşik Kamu-İş, "Halkın Enflasyonu araştırması Ocak 2019" raporu) açıklanan yüzde 14.6 oranına kim inanır?
Ankara kulislerinde, nakit akışında tıkanan siyasilerimizin IMF heyeti ile gayriresmi görüşmeler yaptığı ifade ediliyor. Bu iddiaları Yeniçağ gazetesi yazarı Ahmet Takan, dünkü "Ankara'yı sarsan derin IMF söylentisi!" başlıklı yazısında ele aldı. Yapılan görüşmelerde, IMF heyetinin kendilerinden talep edilen rakamları kabul etmediği, temkinli olduğu, seçime kadar 5-7 milyar dolar, seçimden sonra da 50 milyar dolar verebileceği ifade edildi. Siyasi taviz olarak da siyasilerimizin Suriye politikasında ABD ile beraber hareket edeceği sözü verdiği belirtildi. Yazar bu iddiaları iki sağlam kaynaktan teyit ettiğini söylüyor.
Doğru mudur, sadece bir iddia mıdır, bilemiyoruz, zaman doğruyu gösterir.
Yalnız gerçek olan şudur ki; ülkeyi kendi ayakları üzerinde tutacak milli bir politikan yoksa eninde sonunda ya IMF'nin kapısına gitmek zorunda kalırsın, ya da IMF'nin türevlerinin…
Kapısına gittiğin küresel tefecilerin isminin IMF olması, Dünya Bankası olması ya da McKinsey olması sonucu asla değiştirmez.
Faizli borç alıyorsun, taviz de vermek zorunda kalıyorsun. Adamlar kağıdı boyayıp senin boynuna tasma olarak geçiriyorlar, seni köle haline getiriyorlar.
Dün böyleydi, bugün de böyle olacak.
Ama bunun asıl suçlusu siyasi irade değil, onlar söylemleriyle, icraatlarıyla çözümü bilmediklerini zaten açıkça ortaya koydular. Asıl suçlu, bu gerçeğe rağmen onlara ısrarla fırsat veren milletimiz… Bir defa aldandık, iki defa aldandık tamam da, on defa hiç aldanılır mı?
Halbuki içimizde, çözümlerini, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezi eserleriyle sistemleştiren ve bu çözümleriyle BRICS devletleri kapsamında 4 milyar insanın sırtını giydiren karnını doyuran bir dahi var, bir çözüm insanı var; Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş…
O'nun emek ve üretim karşılığı basılan Milli Para formulüyle, devlet-millet ortaklığıyla işletilecek maden politikasıyla, sosyal devlet projeleriyle yukarıda aktardığımız problemlerin tamamı çözüme kavuşacaktır.
Firmalar da rahatlayacak, vatandaş da…
Ama bugün yaşadıkları da milletimizin kendi kararıydı, çözümü iş başına getirmek de milletin kararı olacak… Yanlışta ısrar edince feryat etmenin de hiçbir mantığı kalmıyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024