Ayşe (ra) anlatıyor: "Peygamberimiz, bir gün Sahabi'lerine:
-Herhangi birinizin ailesi, malı ve ameliyle olan münasebetinin neyi andırdığını biliyor musunuz? diye sordu.
-Allah ve Resulu bilir, dediler.
Resûlullah (sav) :
-İçinizden birinin, malı ailesi ve ameliyle olan münasebeti üç kardeşi bulunan bir adamın hâlini yansıtır. Şöyle ki: Bu adam öleceği sırada kardeşlerinden birini çağırarak ona: 'Durumumu görüyorsun, benim için ne yapabilirsin? Elinden ne gelir?' diye sorar. Oda: 'Senin üzerimdeki hakkın, sana bakmam, usanmamam, hizmetini görmem, öldüğünde yıkayıp kefenlemem, taşıyıcılarla birlikte zaman zaman cenazeni, taşımam, eve döndüğümde senden sual edenlere seni hayırla anmamdır' diye cevap verir. İşte bu kardeşi onun çoluk-çocuğunun misalidiri. Bir kardeşini nasıl görüyorsunuz?
Sahabiler:
-Ya Rasulallah! Onun cevapları arasında ölene faydası dokunacak bir söz duymadık, dediler.
-Resûlullah (sav) :
-Ölmek üzere olan adam diğer kardeşine: 'Durumumu görüyorsun, bana ne yapabilirsin? diye sorar'. O da: 'Benim sana olan faydam, senin hayatınla mukayyeddir. Öldüğünde ben başka yere götürülürüm, sen başka yere götürülürsün' diye cevap verir. İşte bu kardeşi onun malını misalidir. Bunu nasıl görürsünüz?
Sahabeler:
-Ya Rasulallah! Onun cevapları arasında da faydalı bir şey duymadık.
Resulullah (sav) :
-Sonra adam öbür (üçüncü) kardeşine verdikleri cevabı biliyorsun, 'Sen benim için ne yapabilirsin? Elinden ne gelir?' diye sorar. O da: 'Ben mezarında arkadaşın, yalnızlığında yoldaşınım. Hesap gününde terazine oturur. Terazini ağır getiririm' diye cevap verir. Bu kardeşi de onun amelidir. Bunu nasıl görüyorsunuz?
Sahabiler:
-Ya Rasulullah! En hayırlı kardeş, en hayırlı arkadaş işte bu, dediler.
Resulullah (sav) :
-Gerçekten durum böyledir, buyurdu. Resul-i Ekrem (s.a.v) sözlerini bitirince Abdullah b. Kürz ayağa kalktı ve: 'Ya Rasulallah! Bu tesbih üzerine beyitler söylememe izin verir misin?' diye sordu.
-Evet, buyurdu
Abdullah, bir gece sonra gelip Peygamberimizin huzurunda durdu. Halk da toplanmıştı. Onlara güzel bir şiiri okuyunca Rasulullah ve oradaki müslümanlar ağladılar. O günden sonra Abdullah, herhangi Müslüman bir grubun yanından geçse kendisini çağırır, şiirini okumasını rica ederlerdi. Okuyunca da ağlarlardı". (Hahayatü's -Sahabe - Cilt 4 - Râmhurmüzi, el - Kenz: 8/124....)
Allah Rasulu'nun mübarek hitaplarında misallerle anlatımı ayrı bir konudur. Bu hitabet ile anlatımın güzelliği, işlenişi, hafızalara kaydı, gönüllere tesiri bir başkadır.
Arapça'da konuşma yazma, sanatı bu sebeple ayrı bir ilim konusudur.
Aile, mal ve ibadetlerimiz... Tek tek, yürek yürek, düşünüp hizaya sokacağımız muhasebemiz.