Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Eylül ayı enflasyon rakamlarını açıkladı.
Buna göre, yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 24,52'ye, üretici fiyatlarında ise yüzde 46,15'e yükseldi.
TÜFE'de enflasyon yüzde 20'inin üzerine çıkarak son 15 yılın rekorunu kırdı.
Eylül'de aylık enflasyonun yüzde 3,46 artması bekleniyordu ama yüzde 6,30 gibi beklentilerin çok üstüne çıktı.
Enflasyon rakamlarının açıklanmasından hemen sonra dolar yine yükselişe geçti.
Eylül 2018 enflasyon rakamlarının belirlenmesi için TÜİK, enflasyon sepetine 407 maddeyi aldı ve bunların 339'unda fiyat artışı var, 50'sinde değişiklik yok, 18'inde ise düşüş var.
Döviz kurları ve faiz oranları sürekli artarken, maliyet unsurlarına yüzde 100'lere yakın zamlar gelirken fiyatında değişiklik olmayan hatta düşüş olan ürün ve hizmetler merak konusu…
Enflasyondaki bu yüksek artışın temel nedeni olarak "fırsatçılık ve stokçuluk" ifade ediliyor.
Elbette ki ülkemizde serbest piyasa ekonomisi adı altında bazı fırsatçılar ve ürünleri stok ederek fiyat artıranlar var.
Bunları denetlemek, fırsatçılığa ve stokçuluğa müsaade etmemek ekonomiyi yöneten siyasilerimizin görevi…
Ama enflasyonu sadece buna bağlamak kolaycılığa gitmek demektir; yapılan yanlışları, var olan gerçek hastalıkları görmemek demektir.
Malum, bir üretim yapılabilmesi için bir takım maliyet unsurları vardır. Bunlar; finans, hammadde, enerji, makine ve teçhizat, kira, vergi, işçilik ve nakliye diye özetlenebilir.
Dolar kuru; Eylül 2017 itibarıyla 3,42 TL idi, Eylül 2018'de ise 6,30 TL'ye yükseldi.
Nerden baksanız 2 katına çıkmış vaziyette…
Hemen hemen bütün maliyet unsurlarının ithal olduğu dikkate alındığında bu finans maliyetlerinin yüzde 100 oranında artmış olduğunu gösterir.
Şirketler finans teminini ağırlıklı olarak banka kredileriyle sağlamaktadır.
Merkez Bankası'nın (MB) politika faizi -ki bu borçlanmadaki taban faizdir- yüzde 8 idi; Eylül 2018 itibarıyla bu oran yüzde 24'e yükseldi.
Yani borçlanmanın maliyeti yüzde 300'ler seviyesinde arttı.
En önemli maliyet unsurlarından birisi elektriktir. Son zamla birlikte sanayiciye yapılan zam, Aralık 2017'den bugüne yüzde 70'i aştı. 1 yıllık artış ise yüzde 100'lere vardı.
Nakliye için önemli olan motorinin litre fiyatı Eylül 2017'de İstanbul'da 4,61 TL idi; Eylül 2018'de 6,27'ye yükseldi.
Hammadde fiyatları, ithal ve dolara endeksli olması sebebiyle büyük bir artış gösterdi.
Örneğin 1 ton inşaat demiri, Ocak 2017'de 1860 TL idi, Ocak 2018'de 2660 TL oldu, Eylül 2018'de ise 4 bin 130 TL'ye çıktı. Yani Ocak 2017'ye göre yaklaşık yüzde 250 arttı.
Görüldüğü gibi enflasyon artışındaki asıl neden fırsatçılık ya da stokçuluk değil, maliyetlerdeki astronomik artış…
Bağımsız Türiye Partisi Genel Başkanı ve de dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş Bey, yıllardır ülkemizdeki enflasyonun "maliyet enflasyonu" olduğu gerçeğini ifade etmektedir.
Paramız dolara, üretimimiz ithalata bağımlı olunca, üretim için gerekli finans da faizli kredilerle temin edilince maliyet enflasyonu doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Enflasyonun ana nedeni maliyet olmasına rağmen, sanki talep enflasyonu varmış gibi önlemler alınmaya devam edilmektedir.
Kemer sıkma politikaları, vergiyi tabana yayma anlayışı, enflasyonla mücadele adı altında sanayiciyi maliyetle satış fiyatı arasında sıkıştırma yöntemleri, ithalatla üreticiyi terbiye etme mantığı bütün bu ve benzeri yöntemler ekonomiye fayda değil, zarar getirir.
Ve getirmektedir de…
Bize gerçek anlamda milli ve tam bağımsız bir ekonomi anlayışını asla kazandırmayacak olan IMF'ler, Dünya Bankaları ya da Mckinsey'ler bu ekonomik girdaptan ülkemizi kurtaramazlar.
Denedik, olmadı, hala denemeye devam ediyoruz, asla olmayacak.
İçimizdeki hazinenin kıymetini bilmediğimiz müddetçe ekonomimiz daha da kötüye gidecek. İçimizde modeli dünyanın saygın bilim adamları tarafından takdir görmüş ve de dünyada uygulanan bir dahi var, bir hazine var, Prof. Dr. Haydar Baş…
Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, sadece enflasyon hastalığını değil, ekonomide var olan bütün hastalıkları kökünden çözüyor.
Kapitalizmin "paradoks" diyerek kenara koyduğu problemler de dahil…
Artık zamanımızın da kalmadığını da belirterek, bu hazinenin kıymetini bilelim derim.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024