Erdoğan Diyaneti kime teslim etmişti?

Dün, bakın ne hale geldik, diye sonlandırmıştık yazımızı. Baktınız mı? Siyasi ve ekonomik veriler bir tarafa sosyal olarak neredeyiz? Bu ülke benim ülkem. Müslüman ülkesi ve ülkemde son altı yılda 17 bin kişi intihar ediyor. Müslüman ve intihar yan yana olabilir mi? 100'ün üzerinde kadın resmi olarak kendini satıyor. 13 yaşında kızlar satılıyor. Çocuklar kaçırılıyor, katlediliyor. Hükümet izniyle Lut kavminin o çirkin fiilini işleyenler Antalya'da festival yapıyor. Kiliseler artarda açılıyor. Binlerce gencimiz Hıristiyan oluyor, olmaları için standart para yardımları veriliyor. Aile kurumu sallanıyor. Evlilikler azaldığı gibi evlilik dışı işler çoğalarak, medyanın da etkisiyle sıradanlaşıp, meşru gösteriliyor. Hırsızlık, cinayet, gasp, yolsuzluk, yalan, hile vs. hep yanı başımızda değil mi? Yoksa hala göremediniz mi?Bu hale nasıl geldiğimizin cevabı tektir; gönül dünyamıza müdahale edildi. Bu müdahaleye biz izin verdik. Taşlar yerinden oynadı. Yörüngemiz kaydı. Bir boşluğa itildik. Uzandığımız eller bizi yukarı çekeceğine iyice aşağı itti?İnsanımızın sosyal hayatını yönlendiren (şu an için) üç kurum görüyorum ben. Aile, Milli Eğitim, Diyanet. Aile yapımız yaşadığımız bir gerçek. Anne, baba, evlat diyalogları kopma noktasında, herkes ayrı dünyalara çekilmiş. Milli eğitim dersen acziyetlerin mekânı olmuş. İnsanlar okumuş, ülkenin de ihtiyacı var. Benim param yok diye hem bu okumuş beyinleri harcıyor, hem de gelecek nesillerin önünü tıkıyorsun ve hala o koltuktasın! Ya Diyanet? Maalesef imamlarımızın eğitim düzeyi artı kendilerini geliştirme kabiliyetleri çok düşük. Birçok imam arkadaşım var. Neredeyse kitap yüzü açmıyorlar. İmamlık namaz kıldırmak değil ki! Hadi geçmişte diyanet üvey evlattı. Birilerinin arka bahçesiydi! Üç dönemdir "kiliseyi bile "besmele" ile açanlar iktidar. Ne yaptılar Diyanet için, yetişmiş elaman için? İktidarın diyanet için ne yaptığından çok diyanete nasıl baktığının cevabını aramak daha doğru olur kanaatimce. Şunu baştan ifade edeyim; dinler arası diyalogun siyasi ayağı Erdoğan hükümetleridir. Neden?Prof. Dr. Mehmet Aydın. 1943 Elazığ doğumlu. Ankara ilahiyat mezunu, 58. ve 59. Erdoğan hükümetlerinin Diyanetten Sorumlu Başkan Yardımcısı. Tam bir diyalogcu. İcraatları da, sözleri de fikriyle orantılı. Diyanet 23-27 Ekim 1998 de Ankara Hilton Otelinde 2. Din şurası tertipledi. M. Aydın henüz vekil değil. Şu başlıklarla komisyonlar düzenlendi;1- Dini konularda toplumun aydınlatılması ve farklı yorumlanmasından kaynaklanan problemler ve çözüm yolları komisyonu2- Din eğitimi komisyonu3- Dinler arası diyalog ve Hoşgörü komisyonu. (Bu komisyonun başkanı M. Aydın)2002'de vekil ve daha sonra bakan olan M. Aydın bu şurada yapılan konuşmaları derlettiriyor ve "II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri" adıyla 1500 sahifelik iki cilt halinde kitaplaştırıyor. Şimdi bu kitaptan alıntılar yapalım. "Diyalog bilgi eksikliklerini giderebilir, gidermelidir. Yani herkes kendi dinini anlatsın bir defa. Hıristiyanlığı bilelim, Yahudiliği bilelim, İslamiyet'i bilelim. Sağlam bilgilere sahip olursak önemli bir başarıdır bu. Hatalarımızın büyük bir kısmı yanlış bilgilerden geliyor. Atalarımız bizi yoldan çıkarmışlar." ( II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri c.2,  sh. 321)"Bazı Müslüman kardeşlerimiz diyordu ki, 'Yahu bir fırsat düştü, Müslümanlığı anlatalım Hıristiyanlara, Allah belki hidayetini gösterir.' Yani adam aslında Müslümanlaştırmak için gelmiş. Bu diyalog değil. İşin ucunda din değiştirmek, bilmem adam kazanmak, üye kazanmak varsa, açıkçası bu bir din mensubuna yapılacak en dinsizce bir harekettir. Dinsizce diyorum, çünkü bunu hiçbir din kabul etmez." (II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri c.2 s.332)"Allah farklılıktan rahatsız olmuyor" (II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri c.2 s.331)"Öbür dinler büsbütün batıl dinler değildir. Onlarda da bir gerçeklik payı vardır."( II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri c.2 s.341)"Ben Avrupa'ya gittiğimde kiliseye çok giderim. Büyük zevk duyuyorum." (II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri c.2 s.375)Erdoğan'ın Diyaneti teslim ettiği ilahiyatçı Bakana göre; atalarımız bizi yoldan çıkarmış. Artı; Bir başka dine mensup birini Müslüman etme gayesi en büyük dinsizlik imiş. Artı Allah (haşa) birçok dinin olmasından rahatsız değilmiş. Zaten olan bu dinler de batıl değilmiş. Sonuç olarak bu anlayıştaki birisinin Avrupa'ya gittiğinde kiliseye gitmesi ve bundan zevk alması çok normal. Hatta Erdoğan hükümetleri o kadar çok kilise açtı ki, Sayın eski Bakanı artık kiliseye gitmek için Avrupa'ya uçmak zorunda kalmayacak.Ha! Yanılmıyorsam 2006'da Cuma hutbelerinde daima okunan "Allah katında tek din İslam'dır" ayeti bu bakanın mensup olduğu hükümet tarafında kaldırıldı. Yani başka ayet okuyun emri geldi. Okumasam ne olur? Dokunan yanar, olur?