Büyük Ortadoğu Projesi’nin bölme ve parçalama senaryoları Irak, Afganistan, Libya, Suriye’de hızla yürütüldüğü gibi BOP’un eşbaşkanlığını yapan Türkiye’de de uygulanıyor.
AB sürecinde Türkiye’ye dayatılan etnik ayrımcılık, hemen hemen her fırsatta topluma da yansıyacak şekilde gündemde tutuluyor.
Nevruz bayramında yaşanan tatsız hadiseleri de bu kapsamda değerlendirmekte fayda var. Nevruz hepimizin bayramı olmasına rağmen Türkiye’yi bölme hesabı güden dış güçler ve yerli uzantıları bu bayramı terör havasına sokmaktalar.
Amaç belli: Irak’ta, Afganistan’da ve Libya’da işgal ile ulaştıkları neticeye Türkiye’de demokrasi kılıfıyla ulaşmak...
Siyasilerimiz bir süredir AB ve ABD’nin talepleri doğrultusunda Türkiye’nin üniter yapısını ortadan kaldıracak, federasyona sürükleyecek bir anayasa hazırlığı içindeler.
Bunu devreye koyacaklar ama bu kadar kolay bir hadise değil, zeminin ve gerekçelerinin tam olarak hazırlanması gerekiyor.
Diğer bir ifadeyle bunun milletimize hazmettirilmesi gerekiyor.
Siyasilerimize federasyon anayasasını hazırlama ve onaylama, birilerine de siyasilerimize zemin hazırlama görevi verildi.
Her ne kadar Nevruz bayramını farklı bir boyuta çekenler siyasilerimizle karşı karşıyaymış gibi görünse de aslında danışıklı bir dövüş içerisindeler.
Yalnız şu noktayı çok iyi görmek lazım: Bu ne siyasilerimize ne de halkımıza ait bir proje değil. Senaryo ülkemizi bölmek ve parçalamak isteyen dış güçler tarafından yazılıyor, siyasilerimize koltuğun karşılığı talimat olarak veriliyor.
Birileri de halkı kandırarak, demokrasi adına, özgürlük adına dış güçlerin tuzağına düşürüyor. Halkın içine karışan bir takım ajanlar da oluşan sisli ortamdan istifadeyle provokasyonlarını gerçekleştiriyor, halkı devlete, devleti de halkı karşı kışkırtıp istenmeyen manzaralara neden oluyor.
Burada asıl suçlu olan ne devlettir ne de propagandalara maruz kalan halktır.
Asıl suçlu, ülkenin üniter yapısını bozacak, AB ve ABD aklıyla ülkeyi bölünmeye götürecek politikalara imza atan siyasilerimizdir.
Asıl suçlu, dinlerarası diyalog faaliyetlerini ülkemizde hakim kılarak misyoner ajanların cirit atmasına neden olan, yine halkımızı bu ajanlar vasıtasıyla her türlü kara propagandanın kucağına atan siyasilerimizdir.
İcraatlar milli olmayıp, Batı güdümlü olursa netice Sevr olur, ki öyle oluyor.
Siyasilerimiz şu noktada çok dikkatli olmalıdır:
Bir ülke için ideal olan yapı üniter yapıdır, federasyon olgunlaşmamış, bölünmeye müsait olan ülkelerin yapısıdır. Yugoslavya örneğinde bunu gördük.
Türkiye’nin federasyon olmasını talep edenler, bunu Türkiye’yi daha güçlü olması için değil, daha kolay lokma olması için talep ediyorlar.
Türkiye’yi, Türk siyasileri Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Suriye’de bu ülkelerin bölünmesi için taşeron olarak kullanan sözde müttefik ABD ve yandaşları Türkiye’yi neden federatif yapılara bölmek istiyorlar?
Türkiye’yi kendi menfaatlerine kullanmaları, ya da Türkiye’nin onların menfaatleri için büyük bir çaba içinde olması, onların Türkiye üzerindeki menfur emellerinden vazgeçtikleri anlamına gelmiyor.
Hani diyor ya siyasilerimiz, “ABD’ye karşı olmayalım ki bize zarar vermesin”, “güçlünün yanında olalım” vs, işte bütün bunlar yalandan öteye geçmiyor.
Saddam ABD için çok mücadele etti, onun Ortadoğu’daki en büyük taşeronuydu ama ABD’nin sallandırdığı iple gözlerini dünyaya kapadı.
Siyasi irade devletinin ve milletin menfaatlerine hizmet etmeli, ülke üzerinde hesabı olanların değil…
AB sürecinde Türkiye’ye dayatılan etnik ayrımcılık, hemen hemen her fırsatta topluma da yansıyacak şekilde gündemde tutuluyor.
Nevruz bayramında yaşanan tatsız hadiseleri de bu kapsamda değerlendirmekte fayda var. Nevruz hepimizin bayramı olmasına rağmen Türkiye’yi bölme hesabı güden dış güçler ve yerli uzantıları bu bayramı terör havasına sokmaktalar.
Amaç belli: Irak’ta, Afganistan’da ve Libya’da işgal ile ulaştıkları neticeye Türkiye’de demokrasi kılıfıyla ulaşmak...
Siyasilerimiz bir süredir AB ve ABD’nin talepleri doğrultusunda Türkiye’nin üniter yapısını ortadan kaldıracak, federasyona sürükleyecek bir anayasa hazırlığı içindeler.
Bunu devreye koyacaklar ama bu kadar kolay bir hadise değil, zeminin ve gerekçelerinin tam olarak hazırlanması gerekiyor.
Diğer bir ifadeyle bunun milletimize hazmettirilmesi gerekiyor.
Siyasilerimize federasyon anayasasını hazırlama ve onaylama, birilerine de siyasilerimize zemin hazırlama görevi verildi.
Her ne kadar Nevruz bayramını farklı bir boyuta çekenler siyasilerimizle karşı karşıyaymış gibi görünse de aslında danışıklı bir dövüş içerisindeler.
Yalnız şu noktayı çok iyi görmek lazım: Bu ne siyasilerimize ne de halkımıza ait bir proje değil. Senaryo ülkemizi bölmek ve parçalamak isteyen dış güçler tarafından yazılıyor, siyasilerimize koltuğun karşılığı talimat olarak veriliyor.
Birileri de halkı kandırarak, demokrasi adına, özgürlük adına dış güçlerin tuzağına düşürüyor. Halkın içine karışan bir takım ajanlar da oluşan sisli ortamdan istifadeyle provokasyonlarını gerçekleştiriyor, halkı devlete, devleti de halkı karşı kışkırtıp istenmeyen manzaralara neden oluyor.
Burada asıl suçlu olan ne devlettir ne de propagandalara maruz kalan halktır.
Asıl suçlu, ülkenin üniter yapısını bozacak, AB ve ABD aklıyla ülkeyi bölünmeye götürecek politikalara imza atan siyasilerimizdir.
Asıl suçlu, dinlerarası diyalog faaliyetlerini ülkemizde hakim kılarak misyoner ajanların cirit atmasına neden olan, yine halkımızı bu ajanlar vasıtasıyla her türlü kara propagandanın kucağına atan siyasilerimizdir.
İcraatlar milli olmayıp, Batı güdümlü olursa netice Sevr olur, ki öyle oluyor.
Siyasilerimiz şu noktada çok dikkatli olmalıdır:
Bir ülke için ideal olan yapı üniter yapıdır, federasyon olgunlaşmamış, bölünmeye müsait olan ülkelerin yapısıdır. Yugoslavya örneğinde bunu gördük.
Türkiye’nin federasyon olmasını talep edenler, bunu Türkiye’yi daha güçlü olması için değil, daha kolay lokma olması için talep ediyorlar.
Türkiye’yi, Türk siyasileri Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Suriye’de bu ülkelerin bölünmesi için taşeron olarak kullanan sözde müttefik ABD ve yandaşları Türkiye’yi neden federatif yapılara bölmek istiyorlar?
Türkiye’yi kendi menfaatlerine kullanmaları, ya da Türkiye’nin onların menfaatleri için büyük bir çaba içinde olması, onların Türkiye üzerindeki menfur emellerinden vazgeçtikleri anlamına gelmiyor.
Hani diyor ya siyasilerimiz, “ABD’ye karşı olmayalım ki bize zarar vermesin”, “güçlünün yanında olalım” vs, işte bütün bunlar yalandan öteye geçmiyor.
Saddam ABD için çok mücadele etti, onun Ortadoğu’daki en büyük taşeronuydu ama ABD’nin sallandırdığı iple gözlerini dünyaya kapadı.
Siyasi irade devletinin ve milletin menfaatlerine hizmet etmeli, ülke üzerinde hesabı olanların değil…
Murat Çabas / diğer yazıları
- Türkiye de Gazze gibi işgal hedefinde! / 18.05.2024
- Enflasyonda hayal başka, gerçek başka! / 17.05.2024
- Kamu tasarrufu israf edenden talep edilmeli / 15.05.2024
- Kamuda tasarruf: Ekonomik iflasın göstergesi / 14.05.2024
- ABD’de başkanın dediğini danışman yalanlıyor / 11.05.2024
- Mayıstan sonra enflasyon düşer mi? / 10.05.2024
- Gazze’nin tahliyesi yakın! / 08.05.2024
- Onlar Türkiye, Türk milleti ve Atatürk sevdalısıydılar / 07.05.2024
- ‘AKP sebep, enflasyon sonuç’ / 04.05.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024
- Enflasyonda hayal başka, gerçek başka! / 17.05.2024
- Kamu tasarrufu israf edenden talep edilmeli / 15.05.2024
- Kamuda tasarruf: Ekonomik iflasın göstergesi / 14.05.2024
- ABD’de başkanın dediğini danışman yalanlıyor / 11.05.2024
- Mayıstan sonra enflasyon düşer mi? / 10.05.2024
- Gazze’nin tahliyesi yakın! / 08.05.2024
- Onlar Türkiye, Türk milleti ve Atatürk sevdalısıydılar / 07.05.2024
- ‘AKP sebep, enflasyon sonuç’ / 04.05.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024