AKP'nin 17 yıldır tek başına yönettiği ülkemizin ekonomisine kabaca bakacak olursak, 120 milyar dolar seviyesinden devraldıkları dış borcu, 453 milyar dolara çıkardıklarını görüyoruz.
Malum ekonomide rakamlar konuşur. Yine rakamlar üzerinden gidersek 80 yılda Türkiye Cumhuriyetini yöneten iktidarlar ekonomide 57 milyar dolar cari açık vermiş.
Peki, AKP iktidarları 17 yılda ne kadar cari açık verdi? 565 milyar dolar. Kaça katlandığını siz hesaplayın.
Yine bugünlerde faize savaş açmış bir görüntü veren iktidar partisi 17 yılda 750 milyar TL faize para kaptırmış.
Hemen soralım; Bu tablo EYT'liler yüzünden mi meydana geldi?
Diğer taraftan özel sektörün hali de, hal değil. Borcu devletin borcu ile yarışıyor. Efsane markaların, 50 yıllık firmaların peş peşe konkordato ilan ettikleri malumunuz.
Karşılıksız çek patladı. Adliye araçları haciz işlemlerine yetişemiyor. Yani devlet borçlu. Özel sektör borçlu.
Vatandaş mı? Biz zaten borçlu doğuyoruz. 570 milyar TL vatandaş bankalara borcu.
İşsizlik rekor kırmış. TÜİK son 4 haftada iş aramak için başvuranların verileri üzerinden açıkladığı rakamlara göre işsizlik %14. Yani 4 milyon 650 bin kişi. Bu kişilerin %27'si genç (15-25 yaş aralığın) işsiz. Gerçek işsizlik rakamları ise %20'nin yani 7 milyonun üzerinde.
Bir daha soralım; Bu tablo EYT'liler yüzünden mi meydana geldi?
Ekonomi okumayan ama Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modelini okuyan, dünyadaki uygulama örneklerini ve sonuçlarını takip eden bir kişi olarak ülkemiz ekonomisinin neden bu hale düştüğünü kabaca özetleyebilirim.
Evet, bu tablonun birinci sebebi ekonomide milli paramızın olmayışıdır. Bugün piyasada olan para (dolar) maliyetli paradır ve bu paranın karşılığında basılan TL, milli para değil kopya paradır.
Diğer bir madde ise yabancı sermaye çılgınlığıdır. Bizzat hükümet eliyle global şirketlerin ülkemize davet edilip hem kaynaklarımızın, hem de insanımızın alın terini sömürülmesidir.
Faiz başlı başına bir sömürü, yıkım aracıdır. Hükümet son yıllarda faiz karşıtı söylemlerde bulunsa da ta en başta, 'faiz bir dünya gereğidir' itirafıyla bunu kabullenmiştir ve bu sistemin yılmaz uygulayıcısıdır.
Ülkemizin yer altı ve yerüstü kaynakları dünyanın malumudur ama ne hükümetler ve ne de vatandaş bu malumu kabul etmedi. Enerjide, tarımda, hayvancılıkta ithalata yöneldi. Hatta spor ve televizyon programlarında bile ithalatçı ve taklitçi pozisyonuna düştük.
Haliyle maliyetler arttı. Pazarlar yanmaya başladı. Tüketim kesimi desteklenmediği için hem üretici, hem satıcı, hem de vatandaş mağdur oldu.
AKP daha ilk yılında 'devleti şirket gibi yöneteceğiz' itirafını yapmıştı. Bu anlamda özelleştirme adı altında devletin devasa, kâr getiren kurumlarını yok pahasına sattı.
Peki, devletin giderleri azaldı mı? Hayır. Tam aksine daha da arttı. Hükümet bu açığı yeni vergiler, zamlar, cezalar ile karşılama çabasına girdi.
Yani 'baba devlet' anlayışının yerine 'tüccar devlet' anlayışı devreye sokuldu.
Şimdi bir daha soralım; ülkemizin ekonomisini bu hale getiren EYT'liler midir?
Cevap veriyorum; evet. Hem EYT'liler hem de topyekun milletimizdir. Çünkü gidişat belli, sonuç kaçınılmazdı.
Kendilerine bir el; ekonomik, siyasi, sosyal, milli, manevi kurtuluş eli uzandı. EYT'liler de, milletimiz de o ele karşılık vermedi, sırtını döndü.
Şimdi hükümete kızıyorlar. Hiç kızmayın. Eden bulur, dünyasındayız…
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024