Faiz indirildi, dolar fırladı

Mevcut koşullar iyileştirilmeden atılan bir takım adımlar, olumsuz şartları iyileştirmez, hatta daha da olumsuz bir hale dönüştürebilir.

Olumsuz şartlar, uygulanan yanlış politikaların bir sonucudur. 

Üstünü örtmeyle, makyaj yapmayla, 'ben dedim böyle olacak' baskılamalarıyla asla düzeltilemez. Bu, kanser hastasına ağrı kesici vermek gibidir; bir nebze ağrı kesiliyor gibi olur ama tedavi edilmediği takdirde kanser hızla yayılarak daha tehlikeli bir boyuta ulaşır.

Merkez Bankası (MB), siyasilerin her türlü baskıları sonucunda dün politika faizini 200 baz puan azaltarak yüzde 18'den yüzde 16'ya indirdi. 

Böylece geçtiğimiz ayki Para Politika Kurulu (PPK) toplantısından hemen sonra MB yetkililerinin neden görevden alındığı anlaşılmış oldu. Görevden alınan yetkililerin faiz indirimine pek sıcak bakmadıkları ifade ediliyordu.

MB'nin, faiz oranlarını 2 puan düşürmesinin hemen sonrasında, dolar 9.48 lirayı gördü, euro ise 11 lirayı geçti. Görünen o ki, bu artış hızla devam edecek. 

Her zaman ifade ediyoruz; sadece faiz maliyet unsuru değil, dolar kuru da bir maliyet unsuru. Faizleri düşürüp, dolar kurunu fırlattığımızda üretim daha cazip olmuyor, ya da enflasyonla mücadelede bir başarı elde edilemiyor.

Düşürdüğünüz faizin açığını zaten dolar kuru anında kapatıyor.

Ülkemiz, borç paraya ve ithalata bağımlı olduğu için, bir yandan faiz vuruyor, diğer taraftan dolar. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali.

Dolar kuru artışlarıyla ilgili eski bir bakanımızın, hatırlarsanız, "Dolarla mı maaş alıyorsun?" tepkisi vardı. Sosyal medyada baya viral olmuştu. İhalelerle kasalarına dolar koyanlar, maaşlarını dolara endeksli olarak alanlar bu gidişattan hiç de rahatsız değil elbette.

Ama faturalarını, mutfak masraflarını, ulaşım, sağlık, eğitim giderlerini dolarla beraber artan fiyatlarla yapan asgari ücretli, memur, emekli vatandaşlarımız için dolar kurunun artması çok şey ifade ediyor.

Yani vatandaşlarımızın geliri dolarla değil ama tüm giderleri dolara endeksli.

Uygulanan mevcut sistemle kısırdöngü olan bu sorunun çözümü mümkün değil.

Bu sebeple Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, "Sistem değişmesi lazım" diyordu ve Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nin ülkemizde de acilen uygulanması gerektiğini vurguluyordu.

BTP Lideri Baş, MB'nin dolar kurunu sabit tutmak için üst üste faiz artırdığı dönemde yaptığı açıklamada, Türkiye ekonomisindeki sorunların tek başına faiz artırarak ya da düşürerek çözülemeyeceğini kaydetmiş ve "Faiz artırmak gibi kararlar dolar kurunu kısa vadede frenlese de uzun vadede isteneni veremeyecektir" demişti.

Neticede gördük ki, faiz artırmak doları düşürmedi, şimdi ise siyasiler tamamen bir seçim yatırımı olarak "Ben dedim oldu" mantığıyla faizi indirtiyor, dolar daha da fırlıyor.

Kaybeden hep millet oluyor. Vatandaşları bir taraftan faiz tokatlıyor, diğer taraftan dolar.

Aslında tokatlayan ne faiz ne dolar, Türkiye'nin işbilmez siyasileri.

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, dolara bağımlı ekonomi anlayışının yanlışlığını şu cümlelerle ifade etmişti: "Amerikalı eski bir Hazine Bakanı'nın 'Dolar bizim paramız ama sizin sorununuzdur' şeklinde bir sözü var. Dünyadaki ve ülkemizdeki esas problem de budur. Biz bu sorunu kendi ekonomi hayatımıza sokuyor ve onunla yaşamaya çalışıyoruz. Niye böyle yapıyoruz? Bunun temel gerekçesi bizim hayatımızı ilgilendiren neredeyse her şeyin bir şekilde dövizle bağlantısı olmasıdır. Çünkü müthiş bir ithalat ve montaj ülkesine dönüşmüş durumdayız. Dolayısıyla ülke ekonomisi sürekli ithalattan darbe yiyor."

"Ben bir sistem değişikliğini zaruri görüyorum" tespitinin tekrar altını çizen BTP Lideri şunları söylemişti: "Merkez Bankası'nın kararının yanlış mı doğru mu tartışmasının yapılmasını anlamsız buluyorum. Çünkü yanlış bir kurgu içerisinde doğru bir hamle yapsanız da bu yanlıştır. Bugün yapılanların sonuçlarını yılsonuna kadar görmüş olacağız. Yani 2022 yılı geldiğinde bunun ne anlama geldiğini göreceğiz." 

Evet, bugün doların şaha kalkacağını bile bile siyasi irade MB'ye faiz indirtiyor. İddialara göre, hükümet dolar kurunun 10 lira olmasını kabullenmiş durumda.

Tamam da, dış ticaret açığımız, cari açığımız, sürekli artan dış borcumuz ne olacak? Buğday gibi en temel ürünlerde bile ithalatçıyız, hammadde, enerji ithal etmeden üretim yapamıyoruz, ithalat faturaları ne olacak? Doların artmasında siyasilerimizin şahsi olarak avantajları olabilir ama söyler misiniz bu politikaların devlete, millete ne faydası var?

Bunları derken, elbette ki yüksek faizi savunmuyoruz; bizler diyoruz ki, hem faizi sisteminin merkezine alan kapitalist sistemi uygulayıp, hem de faizle mücadele edilemez.

Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, emek ve üretim karşılığı senyoraj yoluyla Milli Para'yı devreye koyarak; bu parayı sıfır faizli kredi olarak üreticiye, sosyal devlet projeleri olarak da vatandaşın cebine koyarak; haksız kazanç olan faizi zaten sıfır seviyesine indiriyor.

Bu, borç almamak, ithalata bağımlı olmamak anlamına geliyor. Yani faizle, dolarla işimiz kalmıyor. İşte sorunun çözümü burada. 

Milli Ekonomi Modeli'ni ülkemizde ivedilikle hayata geçirecek olan BTP'yi ve BTP'nin Genel Başkanı Hüseyin Baş'ı artık baş tacı etmeliyiz.