'Faiz yemek orucu bozar mı? -2-' seslendirme dosyası:
Faiz yemek orucu bozar mı, diye sormuş İslam'ın açık hükmünü de yazmıştık. Devletimiz de, milletimiz de, insanlık da faiz batağına batmış vaziyette. Düşünebiliyor musunuz! Son 18 yılda 500 milyar dolardan fazla önceki hükümetleri de katarsak 750 milyar dolardan fazla parayı faize kaptırmışız.
Vatandaşımızın aldığı evin, arabanın üçte biri faiz. Tatile faizle gidiyor, evlatlarını faizle okutuyor, alış-verişine faizi dahil ediyor. Beş, on bin lirası var, faize yatırıyor.
Sömürülmekten, kullanılmaktan bıkmadınız mı? Başınız ağrısa çare arıyorsunuz. Ay'da, Mars'ta su var mı diye merak ediyorsunuz. Peki, faizsiz bir ekonomi olur mu diye neden merak etmiyorsunuz?
Var kardeşim var ve insanlık çareyi O'nda buldu, O'na koşuyor. Prof. Dr. Haydar Baş'ın modeline koşuyor.
Faizi bir de Prof. Dr. Haydar Baş'tan dinleyelim!
"Faiz bir hastalıktır. Ekonomilerin dengesini bozan ve sermayenin belli ellerde tekelleşmesine yol açmak sureti ile sosyal adaletin gerçekleşmesine mani olan iktisadi bir yaradır… Ayrıca günümüzde ortaya çıkan resesyon, stagflasyon, deflasyon, enflasyon, işsizlik gibi bir çok hastalığın ana kaynağı yine faizdir…
Üretim ve tüketim için herkesin cebinde olması gereken para, faiz ile birlikte piyasada halkın arasında serbestçe dolaşamamakta ve belli ellerde stoklanmaktadır.
Paranın esaret altında olduğu ekonomilerde para vazifesini ifa edemediğinden dolayı ekonomileri dengeye getirecek veya dengede tutacak üretim ve tüketim mekanizmaları işleyememektedir. Dolayısı ile yukarıda isimlerini verdiğimiz birçok ekonomik hastalık ortaya çıkmaktadır.
Başta kalkınmakta olan ülkeler olmak üzere dünya ülkelerinin birçoğu belli başlı birkaç sermaye grubu tarafından adeta haraca bağlanmış durumdadır.
İlk başta yatırım ve üretim yapmak için bu sermaye gruplarından faizle para alan ülkeler, zaman içerisinde önce aldıkları parayı ödemek, sonra da aldıkları paranın faizini ödemek için tekrar para almak zorunda kalmıştır.
Gelinen bu noktada ise ülkemizde de olduğu gibi toplanan vergiler, halka hizmet etmek yerine bu global birkaç rant grubu ve onların yerli taşeronlarına aktarılmasına rağmen borçlar her geçen gün katlanarak artmaktadır.
Faiz, dünya insanlığına üretenin, çalışanın, emek verenin değil, oturduğu yerde para ile para kazananın avantajlı olduğu bir model sunmuştur. O yüzden faiz, toplumları üretimden uzaklaştırmış böylece reel değil sanal ekonomik büyüklükler ortaya çıkmıştır…" (Prof. Dr. Haydar Baş, Mektubat, s. 253-257; İman ve insan, s. 238-241)
Yine Sayın Baş'ın değişik ortamlarda verdiği şu örnek faizin ne kötü bir hastalık, faizcilerin ise nasıl bir emek sömürücüsü, mafya vs. olduklarını gösterecektir…
"… Mesela çölde yolculuk yapan bir grup insan düşünelim. Grupta sadece bir tek kişide su bulunsun. Diğerleri ise son derece güçlü kuvvetli, gayretli vs. olsun. Sonuçta bu yolculukta herkes, elinde suyu bulundurana muhtaç olacaktır.
Eğer aralarında bir yarış olsa idi diğerleri ne kadar gayretli ve çalışkan olursa olsun yarışı her zaman elinde suyu tutan kazanacaktır.
Aynen örnekte de olduğu gibi paranın stoklanması onu, hem asli görevinden uzaklaştırıyor, hem de reel ekonominin üzerinde baskın unsur haline getiriyor. Reel ekonomi tamamı ile sıcak paraya endeksleniyor, tabii ki nakdi elinde bulunduran irade bütün ekonominin kontrolünü ele geçirmiş oluyor…"
Esasında faiz, sadece faiz verene değil aynı zamanda faiz alana da zarar vermektedir. Çünkü zaman içerisinde piyasa dengelerini bozan faiz piyasa aktörlerinin tamamını etkileyecek bir çarpık yapılanmayı da beraberinde getirmektedir.
Bugün dünyayı haraca bağlayan global sermaye adeta kendi bindiği dalı kesmiş, dünya halklarının fakirleşmesi diğer mutlu azınlık için de bir felaket olmuştur. Bu çarpık yapılanmanın sonucu artık dünya ekonomileri hem ürettikleri mala pazar bulmakta zorlanıyor, hem de toplam üretimin kat kat fazlası para yeryüzünde bulunuyor.
Milli Ekonomi Modeli'miz faizi tamamı ile sistemin dışında tutmaktadır. Böylelikle para özgürlüğüne kavuşturulacak, hem gelir dağılımında denge sağlanacak, hem de üretimin önündeki engeller kaldırılacaktır. Paranın piyasaya sunuluşu tamamı ile maliyetsiz bir şekilde sağlanacağı için ne enflasyona zemin hazırlanacak, ne de para faizle piyasanın dışına çekildiği için talep daralması ve onun sonucunda deflasyon ile karşılaşılacaktır.
Faizden kurtuluşun tek çaresi Milli Ekonomi Modelinde. Tüketim eksenli tek model olan MEM, her devletin senyoraj hakkını kullanması gerekliliğini vurgular. Yer altı kaynaklarının devlet millet ortaklığıyla çıkarılmasını öngörür. Tarım köylüsünün pazar derdi yoktur, afet, ürün kaybı vs. korkusu yoktur. Aldığı krediler sıfır faizlidir ve kendisi her daim devlet babanın güvencesindedir."
Faizsiz günlere ulaşmak dileğiyle…
Vatandaşımızın aldığı evin, arabanın üçte biri faiz. Tatile faizle gidiyor, evlatlarını faizle okutuyor, alış-verişine faizi dahil ediyor. Beş, on bin lirası var, faize yatırıyor.
Sömürülmekten, kullanılmaktan bıkmadınız mı? Başınız ağrısa çare arıyorsunuz. Ay'da, Mars'ta su var mı diye merak ediyorsunuz. Peki, faizsiz bir ekonomi olur mu diye neden merak etmiyorsunuz?
Var kardeşim var ve insanlık çareyi O'nda buldu, O'na koşuyor. Prof. Dr. Haydar Baş'ın modeline koşuyor.
Faizi bir de Prof. Dr. Haydar Baş'tan dinleyelim!
"Faiz bir hastalıktır. Ekonomilerin dengesini bozan ve sermayenin belli ellerde tekelleşmesine yol açmak sureti ile sosyal adaletin gerçekleşmesine mani olan iktisadi bir yaradır… Ayrıca günümüzde ortaya çıkan resesyon, stagflasyon, deflasyon, enflasyon, işsizlik gibi bir çok hastalığın ana kaynağı yine faizdir…
Üretim ve tüketim için herkesin cebinde olması gereken para, faiz ile birlikte piyasada halkın arasında serbestçe dolaşamamakta ve belli ellerde stoklanmaktadır.
Paranın esaret altında olduğu ekonomilerde para vazifesini ifa edemediğinden dolayı ekonomileri dengeye getirecek veya dengede tutacak üretim ve tüketim mekanizmaları işleyememektedir. Dolayısı ile yukarıda isimlerini verdiğimiz birçok ekonomik hastalık ortaya çıkmaktadır.
Başta kalkınmakta olan ülkeler olmak üzere dünya ülkelerinin birçoğu belli başlı birkaç sermaye grubu tarafından adeta haraca bağlanmış durumdadır.
İlk başta yatırım ve üretim yapmak için bu sermaye gruplarından faizle para alan ülkeler, zaman içerisinde önce aldıkları parayı ödemek, sonra da aldıkları paranın faizini ödemek için tekrar para almak zorunda kalmıştır.
Gelinen bu noktada ise ülkemizde de olduğu gibi toplanan vergiler, halka hizmet etmek yerine bu global birkaç rant grubu ve onların yerli taşeronlarına aktarılmasına rağmen borçlar her geçen gün katlanarak artmaktadır.
Faiz, dünya insanlığına üretenin, çalışanın, emek verenin değil, oturduğu yerde para ile para kazananın avantajlı olduğu bir model sunmuştur. O yüzden faiz, toplumları üretimden uzaklaştırmış böylece reel değil sanal ekonomik büyüklükler ortaya çıkmıştır…" (Prof. Dr. Haydar Baş, Mektubat, s. 253-257; İman ve insan, s. 238-241)
Yine Sayın Baş'ın değişik ortamlarda verdiği şu örnek faizin ne kötü bir hastalık, faizcilerin ise nasıl bir emek sömürücüsü, mafya vs. olduklarını gösterecektir…
"… Mesela çölde yolculuk yapan bir grup insan düşünelim. Grupta sadece bir tek kişide su bulunsun. Diğerleri ise son derece güçlü kuvvetli, gayretli vs. olsun. Sonuçta bu yolculukta herkes, elinde suyu bulundurana muhtaç olacaktır.
Eğer aralarında bir yarış olsa idi diğerleri ne kadar gayretli ve çalışkan olursa olsun yarışı her zaman elinde suyu tutan kazanacaktır.
Aynen örnekte de olduğu gibi paranın stoklanması onu, hem asli görevinden uzaklaştırıyor, hem de reel ekonominin üzerinde baskın unsur haline getiriyor. Reel ekonomi tamamı ile sıcak paraya endeksleniyor, tabii ki nakdi elinde bulunduran irade bütün ekonominin kontrolünü ele geçirmiş oluyor…"
Esasında faiz, sadece faiz verene değil aynı zamanda faiz alana da zarar vermektedir. Çünkü zaman içerisinde piyasa dengelerini bozan faiz piyasa aktörlerinin tamamını etkileyecek bir çarpık yapılanmayı da beraberinde getirmektedir.
Bugün dünyayı haraca bağlayan global sermaye adeta kendi bindiği dalı kesmiş, dünya halklarının fakirleşmesi diğer mutlu azınlık için de bir felaket olmuştur. Bu çarpık yapılanmanın sonucu artık dünya ekonomileri hem ürettikleri mala pazar bulmakta zorlanıyor, hem de toplam üretimin kat kat fazlası para yeryüzünde bulunuyor.
Milli Ekonomi Modeli'miz faizi tamamı ile sistemin dışında tutmaktadır. Böylelikle para özgürlüğüne kavuşturulacak, hem gelir dağılımında denge sağlanacak, hem de üretimin önündeki engeller kaldırılacaktır. Paranın piyasaya sunuluşu tamamı ile maliyetsiz bir şekilde sağlanacağı için ne enflasyona zemin hazırlanacak, ne de para faizle piyasanın dışına çekildiği için talep daralması ve onun sonucunda deflasyon ile karşılaşılacaktır.
Faizden kurtuluşun tek çaresi Milli Ekonomi Modelinde. Tüketim eksenli tek model olan MEM, her devletin senyoraj hakkını kullanması gerekliliğini vurgular. Yer altı kaynaklarının devlet millet ortaklığıyla çıkarılmasını öngörür. Tarım köylüsünün pazar derdi yoktur, afet, ürün kaybı vs. korkusu yoktur. Aldığı krediler sıfır faizlidir ve kendisi her daim devlet babanın güvencesindedir."
Faizsiz günlere ulaşmak dileğiyle…
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024