Vur pençe-i Ali'deki şemşir aşkınaGülbangi Osman'ı tutan pir aşkına?...Feth-i Mubini zemin o tebşir aşkına??Düşsün çelengi rumun, eğilsin ser'i FrenkinVur Türkü gönderen yed-i takdir aşkınaSon savletinle vur ki açılsın bu surlarFecr-i hucüm içindeki tekbir aşkına...
İstanbul; bilinen en eski Türk boyu Ast'lar tarafından, yaklaşık altı bin yıl önce bugünkü Sarayburnu yarımadasının uç kısmında kurulmuştur. "AST-HAN" (Ast'ların kutsal şehri) olarak isimlendirilen kent, Persler tarafından, dillerinin yapısal özelliklerinden dolayı, aynı anlamı ihtiva eden "Asitane" şeklinde söylenmiştir. Yaklaşık bin beş yüz yıl sonra batıdan gelen Latinler şehir anlamına gelen "polis" ismini eklemek suretiyle "Asthanpolis" şeklinde ifade etmişlerdir bu en az altı bin yıllık Türk yurdunu? Zamanla dillerde "İSTANBUL" olarak söylenerek günümüze bu isimle ulaşmıştır.İstanbul jeopolitik açıdan kurulduğu günden beri doğal olarak dünyanın merkezi olma özelliğini sürdürmüştür. Roma İmparatorluğu İ.S. III. asırdan itibaren İstanbul'u başkent olarak seçm?2,ÿÿ*#çÿşÿ ÿ#×z?²¦ÖÑêêÖ¦ÑéÖéÖêÑêÑÖÑÑÖêàÑ#?ÑêÑéÖéêêÖÖêàéÖÑêÖÑê²²ê§??????e?d@d?^9:?9:3 9 33 .2.,, -#,#,,#,#-2,,222,,2W9:3923dc]^??j??³¦é?±ê«éç?²²è²?é?²Ñ^?§#?|é?êÖè²?²ç?¦?«c]W]?§²³?c934 32 3-4]je?]:]dha çok benimsenmiş ve kullanılmıştır.İstanbul ifade ettiği strajetik önem ve tarifi na-mümkün güzelliklerinden dolayı bütün devirlerin en karizmatik şehri olmuştur. Bütün milletler İstanbul'a ilgi duymuş onu ele geçirmek için sayısız seferler düzenlenmiştir. Bir çok muhasaraya uğrayan İstanbul'u korumak için dillere destan surlarından müteşekkil iç ve dış kaleler inşa edilmiştir. Bütün kavimler çeşitli dönemlerde İstanbul'u kuşatmış ama o ilahi Feth-i Mübinin müjdelediği Fatih'ini ve askerlerini bekleyerek hiçbir faniye teslim olmamıştır.İslam orduları da müteaddit kereler İstanbul'u kuşatmışlardır. İlk İslam muhasarası 665 yılında Halife Hz. Osman zamanında başlamış ve 1453 yılına kadar netice alınmadan devam etmiştir. İstanbul bu tarihten başlayarak tam oniki kere İslam ordularınca kuşatılmış fakat Feth-i Mübin on üçüncü muhasara sonrasında Osmanlı Sultanı ikinci Mehmet hana nasip olmuştur. Onüç rakamı bütün hırıstiyanlarca bu sebepten uğursuz kabul edilmiştir. İslam ordularının muhasaraları tamamen boş neticelerle de sonuçlanmamıştır. Müslüman halk bu kuşatmalar sonrasında başta Galata olmak üzere sur dışı İslam yerleşim merkezleri kurulmasına vesile teşkil etmiştir. Bu muhasaralar esnasında Müslüman orduları şehitlerini ve ölülerini bu topraklara defnetmek zorunda kalmışlardır. Bugün İstanbul'da yüzü aşkın sahabe mukimdir. Peygamber Efendimizin Sancaktarı ve Medine'de onu misafir eden, aynı zamanda vahiy katibide olan, ensardan "Eba Eyyub El-Ensari" ya da Halid bin Zeyd hazretleri bu topraklara defnedilmiştir. 785 yıl yattığı mezarında, Feth-i Mübinin Fatihini beklemiştir. Bir manada denilebilir ki İstanbul'un fethinin manevi şahidi olmuştur.Fetih İstanbul'a bambaşka bir çehre kazandırmıştır. Devlet-i Ali Osman, minareler, kubbeler, hanlar, bedestenler, çeşmeler, şifahaneler, lalezarlar, gülizarlar ve her tarafına dikilen çınar ağaçlarıyla şehri bir baştan bir başa süslemiştir. Böylece kuruluşunda Türk olan İstanbul gerçek kimliği ile buluşmuştur. Ecdat onun bir kaldırım taşını bütün acem mülküne bedel olarak görmüştür.Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında,Hurşid-i cihan tab ile tartılsa sezadır. Şair Nedim İstanbul'u iki deniz arasında değeri hiçbir şeyle ölçülmeyecek bir mücevher olarak tarif ediyor. İstanbul gerçek kimliğine kavuşarak, ulemanın, evliyanın, abidlerin, şairlerin, ediplerin yurdu oluvermiştir. Artık İstanbul asırlarca suya kavuşmayı bekleyip muradına eren toprak gibidir. İstanbul kurucuları olan gerçek sahiplerine kucak açmıştır. Aşıkla Maşuk kavuşmuş gönüller hoş, ruhlar bir hoş olmuştur.Sultan Mehmet'in fethettiği İstanbul suriçinde kalan kenttir. Bizans artık suriçine sığınmış küçücük bir devletçiktir. Şehri feth eden Sultan İkinci Mehmet kendisine "Sultan-ı İglimi Rum" (Doğu Roma'nın Hakimi) unvanını seçerek Bizans'ın nihayete erdiğini bütün dünyaya ilan eder. Bundan sonra "Milletler Beyanını" ilan ederek, din, dil, ırk, mezhep farkı gözetmeden, Devlet-i Ali Osman memalikinde yaşayan tüm reayanın eşitlik, adalet, can mal namus emniyetini güvenlik altına almıştır. Fatih Sultan Mehmet'in inayeti ile sebep-i vücut olan patrik unvanlı papaz efendi bu gün iç ve dış mikropların desiseleri ve entrikaları ile suriçin de "Bizans"ı yeniden hortlatmak peşindedir. Maalesef İstanbul'un fethini kullanarak iktidar olanların hal-i pür melali bu planları akim kılacak sağduyu ve aksiyonu göstermekten acizdirler.Bütün bu gaflet ve delalet arz eden davranışlarına rağmen,idare edenlerin söylem ve eylemleri, Türk halkının tasvibini alamaz. Yönetenlerin attıkları imzalar verdikleri sözlerin hiçbir değeri yoktur.Türk halkı ortadan kaldırılmadan hiçbir güç İstanbul'u tekrar Bizans yapamaz. Papaz efendi kediyi pilav yemesi için zorlamayınız, hayvanı çatlatırsınız. İstanbul ezelden ebede Türk'tür, Türk ve İslam kalacaktır.Bu şehr-u İstanbul bi misli bahadır?Bir sengrine yekpare kafir mülkü fedadır?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Bekaroğlu / diğer yazıları
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (48) / Yazı dizisi / 07.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006