4 yıldır hemen her gün birkaç ilde operasyonlar yapılıyor, onlarca kişi gözaltına alınıyor. Ama FETÖ bitmedi, bitmez de. Çünkü daha düşmanın tam tarifini yapamadık.
Örneğin PKK şu zaman, Taliban bu zaman kuruldu, diye başlıklar var. Peki, FETÖ ne zaman kuruldu?
15 Temmuz 2016'dan birkaç ay sonra toplanan on binlerce kişi için topluca bir ad verilmesi lazımdı. FETÖ, (Fetullahçı Terör Örgütü) diye bir isim koydular. Oysa bahsedilen örgüt içindeki kişi ve kişileri 40-50 yıldır hemen herkes tanıyor ve zaten de hep öndeydiler.
Adları da belliydi. 'Nurcu' deniliyordu, 'Işık Evleri' deniliyordu. 'Said Nursi' deniliyordu, Fetullah Gülen, Sızıntı, Samanyolu, Zaman gibi onlarca isim ve toplanma alanları vardı.
Diğer taraftan bahsedilen yapının hem ülkemizde, hem de değişik coğrafyalarda hemen her alanda böylesine mükemmel(!) yapılanması ve de bunu aleni yapması bir cemaat, bir vaiz işi değildir. Onun için soruyorum: FETÖ maskesinin altına saklanan asıl terör örgütü ve organizatörleri kimdir?
Said Nursi, Fetullah Gülen, Nurculuk bu büyük oyunun neresindedir? Bu kişiler ve yapılanmaları oyun kurucular mıdır yoksa oyuncular mıdır?
En önemlisi ise dünden bugüne bütün siyasilerin, bürokrasinin, emniyetin, istihbaratın ve de askerlerin asıl oyun kurucuyu çok iyi bilmelerine rağmen itiraf bile edemeyişleridir!
Dört bölümlük bu yazımda kimlerin kimlerle, neler yaptığını, nelere nasıl izin verdiklerini, aralarındaki ilişkileri kabaca anlatacağım.
Ama ilk önce şu iki tarihi tespiti çok iyi anlamamız lazım ki, ortadaki küresel oyunun amacını çözelim.
"Esasen dünyada çarpışan inançlardır. Siyasi sebepler, iktisadi sebepler bunun görünen kısımlarıdır. Asıl temelde olan mücadele inançlarımızdır.
Yahudilerin ve Protestan ABD'lilerin, kutsal kitap olarak Ahd-i Atik'i kabul ederler. Protestanların inancına göre Mesih'in gelmesi ve Hıristiyanların "Tanrı'nın Krallığını" kurabilmeleri Yahudilerin Arz-ı Mev'ud'a sahip olmalarına bağlıdır. Vatikan da aynı inançtadır.
Bu rüzgâr (milli ve manevi kimlik kaybı) bu topraklardan gelmedi. Bu rüzgâr çok ötelerden geldi. Onlar şunun hesabını yaptılar. Biz bütün orduları bir araya getirdik, Türk milletinin sırtını yere getiremedik.
O halde bunlarda biz öz var, onu almalıyız ki bunların da bizden farkı olmasın, geriye sadece posaları kalsın. İşte bu dinlerarası diyalog, medeniyetler arası diyalog safsatası bundan sonra icat edildi.
Bizim Müslüman olan kimliğimizi, Türklüğümüzü elimizden almak için başlatılan bir Haçlı seferberliğidir. Haçlı bizi meydanlarda mağlup edemedi. Şimdi kültür yoluyla, siyaset ve medeniyet yoluyla mağlup etmeye çalışıyor." (Prof. Dr. Haydar Baş)
Bu bakış açısıyla Haçlı-emperyalist zihniyet nihai hedeflerini birinci dünya savaşında tam gerçekleştirmek üzereyken Mustafa Kemal Atatürk bu hedeflerini durdurdu.
Baron de Guy Rothschild'in itirafıyla, "Atatürk yüzünden planlarımızı yarım yüzyıl ertelemek zorunda kaldık" demişti.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya yeniden dizayn edilmeye başlandı. Bu dizaynda, Türkiye'nin stratejik önemini ve Türk milletinin cesaret ve asaletini de herkes çok iyi biliyordu.
Emperyalist haçlı, savaş ile giremedikleri Anadolu'ya başka planlarla girmeye karar verdiler. Böylece hem Türkiye'yi, kendi saflarında tutacaklar, hem de Türk milletini kontrol edebileceklerdi. Diğer taraftan Rusya'ya karşı da en önemli koz olarak Türkiye'yi kullanacaklardı.
Bu planın siyasi adımları İnönü döneminde atılmaya başlandı. ABD, İsmet İnönü hükümeti ile diyaloglarını sıklaştırmaya başlamıştı. Askeri, eğitim yardımları, ekonomik anlaşmalar, İsrail'in tanınması, İncirlik üssü temelinin atılması, Marshall yardımları ile bir mesafe almıştılar.
Ama ABD, CHP hükümeti ve İsmet İnönü ile Türkiye'yi, Rusya'ya karşı, kendi yanına çekemeyeceğini, çekse bile Türk milletinin buna razı olmayacağını çok iyi biliyordu.
Aynı mantık 90'larda da ortaya konuldu. Erbakan ile hedeflerine ulaşamayacaklarını anlayan ABD, Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'a geldi. Baş Hocamız, "Benim satılacak imanım, verilecek vatanım yoktur" diyerek onları gönderdi. Sonra kime gittiklerini biliyorsunuz!
(Yarın devam edecek…)
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025