Fransızlara ve Fransız kalanlara

Fransa bir yasa çıkardı. “Ermeni katliamı yoktur” dersen ceza alırsın. Yani “yoktur” diyemezsin “vardır” diyeceksin. Eee bir Türk olarak “yoktur” diyerek tarihe iftira atamayacağımıza göre “nah vardır” diyelim Fransızlar da mutlu olsun bari!
Biz “nah vardır” dedik, demesine de “adam gibi adam” diye tarif edilenler bunu bile diyemediler. Ne yaptılar? Tıpış tıpış geri göndereceklerini bile bile, vatandaşın gazını almak için Büyükelçimiz Tahsin Burcuoğlu’nu geri çağırdılar. Hem de THY’nin tarifeli uçağıyla.
Büyükelçi geldi. Yandaş ve yalaka medya bin bir haber, bin bir başlık. Üstelik hepsi büyük harflerle. Kaç gün geçti aradan? 10 mu, 15 mi? Büyükelçi geri döndü. Duyan var mı? Sonuç; Fransa, dediğim dedik, diyor. Artı bu türküyü AB’ye söyletmeye de çalışıyor. İsrail meclisinde de bu türkü söylenmeye başlanmış.
Google’a bu Ermeni tasarısını hangi ülkeler kabul etti, diye yazdım. Bakın kimler çıktı; Rusya, Kanada, İtalya, Hollanda, İsviçre, Belçika, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Lübnan, Vatikan, Litvanya, Uruguay, Şili, Arjantin, Fransa. ABD’nin ise eyalet yönetimleri kabul ediyor, senatosu ise düşünüyor.
Şimdi, 3 dönemlik AKP iktidarı bu ülkelerin hepsiyle kanka mı? Kanka. Hatta malum okyanusun ötesindeki vaiz bile Vatikan’ın kutsal misyonunun bir temsilcisi olarak kendini tanıtmadı mı? Tanıttı. Hadi Rusya, Hollanda vs. neyse Erdoğan gidip taaa Uruguay’dan ölü ve diri hayvan getirmedi mi bu ülkeye? Getirdi. Eee Fransa’ya ne yaptırabilirsin ki, o zaman? Büyükelçiyi çağırırısın, sonra ilk uçakla geri gönderirsin o kadar!
Gerçi bu, bir geri, sonra tekrar geri olayı ilk değilmiş. Önceki hükümetlerde benzer birçok “posta” koymuşlar ülkemiz aleyhine karar alan ülkelere ve bu postaların başında büyükelçiyi geri çağırmak ilk sırada. Demek ki, büyükelçiyi hızla geri çağırmak milleti ikna ediyor, sakinleştiriyor, tepkisiz kılıyor. Ya da “ne yapalım ancak elimizden bu geliyor” mantığının ifadesi.
Mesela;
1972 Fransa’da ilk soykırım anıtı dikilmiş. Büyükelçi ilk THY uçağı ile Türkiye’ye. Sonra yine THY ile Fransa’ya. Fransa ile aynı muhabbeti 2001’de de yaşamışız. Fransa soykırımı tanımış. Büyükelçi yine ilk THY ile Türkiye’ye. Sonra bilet gidiş–dönüş olduğu için Fransa’ya. Fransa ile bu THY ile gelip, gitme muhabbeti birkaç kez daha yaşanmış.
2006 ise taa Kanada’dan büyükelçimiz, o kadar yoldan, geri döneceğini bile bile geri çağrılmış. Neden? Çünkü Kanada’da soykırımı tanımış artı ders kitaplarına koymuş. Ha büyükelçimiz geri gitti gitmesine de, AKP iktidarı Kanada firmalarına kaç milyar dolarlık maden yataklarını yok pahasına verdi, birilerinin araştırması lazım. Belki bir “para kırımda” oradan çıkar.
ABD’den çağırdığımız elçiler zaten Ankara’da yakıt ikmali yapıp geri dönüyorlar. Hülasa ortada ne tarihini koruyup, müdafaa edebilen bir iktidar, ne de dış ülkelere yaptırım gücü olan bir dış politika anlayışı var. Senaryo aynı; gel, git. Tek olumlu yanı ise bu geliş, gidişlerin hep THY ile yapılması (!)
Biz ne yaptık?
Mesela, yılbaşını Paris’te geçirmek için rezervasyon yapan zengin takımından bir tanesi bile bu rezervasyonunu iptal etti mi?
Mesela, Ajda hanım (Pekkan) veya Sezen Hanım (Aksu) (bu aralar siyasete ve Erdoğan’a meraklarından ötürü soruyorum) Fransa aleyhine neden hiçbir açıklama yapmadılar?
Mesela, Fransız marka otomobilini sokakta yakan birini gördünüz mü?
Mesela, markete gittiğinizde aldığınız ürünlere “Fransız mı” kalıyorsunuz?
Mesela, Ey Tarihçiler, Fransızların ne kadar aciz bir millet, Osmanlıya ne kadar yalaka ve bir o kadarda ihanetkar olduğunu neden anlatmıyorsunuz!  
Sonuç olarak “TÜRK” kocayınca Fransızlar kendilerini adam sanıyor…
Not: Kocayan Türk ifadesi siyasiler içindir. Yoksa bu millet her an tekrar şahlanacak, tarihe yön verecek iman ve kuvvete sahiptir. Sadece zaman ve liderini bekliyor…