Gebze Lisesi, FSM Anadolu Lisesi ve okul dergisi
Yıl 2002 idi.
İçimize bir heyecan düşmüştü.
Okul dergisi çıkarılacaktı, öğrencilere Müdür Bey tarafından bahçede duyuruldu.
Çok uğraştık, denedik ama nedense olmadı.
Hep içimde bir ukde olarak kalmıştı.
Geçen hafta Kaymakam Bey'i ziyaretim sırasında tanıştık, eski okulumun pırıl pırıl hepsi birer cevher olan öğrencileri ile.
Adı değişmiş okulumun Gebze Lisesi olan ismi Fatih Sultan Mehmet Anadolu Lisesi olmuş.
Kan çeker derler ya, oracıkta kavuştuk, kaynaştık.
Eski günler, okul yıllarım, arkadaşlarım geldi aklıma.
Tabi biraz da kıskandım onları.
Bizim o dönem başaramadığımız okul dergisi fikrimizi hayata geçirmişler, ilk dönem ve ikinci dönem olmak üzere derginin ikinci sayısını çıkartmışlar.
Sayın Kaymakam Bey'e sunmaya gelmişler.
Bana da bir tane dergi hediye ettiler.
Hayatımda aldığım en güzel, en anlamlı hediye idi.
Hani içinizde bir mutluluk olur da için için yüzünüze tebessüm oturur, sebepli sebepsiz duygulanırsınız ya, işte ondan.
Bir şey yapmalı idi, bu emek bu güzel, anlamlı çalışma herkese duyurulmalı idi, diye düşündüm.
Ne yaparız, ne ederiz derken, imdadımıza Gebze Dil Edebiyat Derneği geldi.
Sayın hocam Mehmet Şensoy Beyefendi'ye bu güzide gençleri ve çıktıkları bu mukaddes yolu anlattım. Yılların deneyimi tabi, "Hemen vakit kaybetmeden getir onları buraya, edebiyat ve sanat aşığı gençleri ağırlamaktan onur duyarız" dedi.
Bunca zaman sivil toplum işlerinde bulundum ama bu kadar keyif aldığım bir organizasyon hatırlamıyorum.
Başta Okul Müdürümüz
Sayın Sami Atilla, Müdür Yardımcımız Sayın Orgül Canbolat ve Resul Aydemir hocamız olmak üzere ve okul dergisine emek veren diğer hocalarımıza, davetimize icabet ettikleri için, öğrencilerle sahip ve destek çıkarak onların çalışmalarını hayata geçirmelerine vesile oldukları için sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
İdealist idareci nasıl olunur gösterdikleri için ne kadar teşekkür etsek azdır.
Şimdi diyebilirsiniz, altı üstü bir okul dergisi işte diye.
Bu sadece bir dergi değil, bu olay, öğrencisine güvenen idareci başarısı, kendini ve umutlarını ortaya koyan, kaybetmek ve başaramamaktan korkmayan gümbür gümbür gelen yeni neslin ayak sesidir.
Ve bence başardılar.
Yıllar önce yapamadığımız biz o dönemin gençlerinin günümüzdeki mutlu temsilcileri bu güzel çocuklar.
Gebze Dil Edebiyat Derneği'nde emekleri olan derginin pastasını kestiler.
Bahçesinde oturdular, gelecekten konuştular.
Resimler çektirdiler.
İçlerinden iki arkadaşımızı gazetemizde konuk yazar olarak misafir edeceğiz.
Bir yazı ve karikatür yayınlayacağız.
Dilerim bu güzel kardeşlerimiz gelecekte, şiirleri, hikayeleri, romanları ve edebi eserleri ile Gebze'ye ve ülkemize mal olmuş sanatçılar olacaklardır.
Okul dergisinin adı İZ.
Kapak resmini ve karikatürünü hazırlayan arkadaşımız 11E sınıfından Zeynep Minel Yalçın.
İçlerinden seçmek çok zor oldu affetsinler beni ama, yazısını paylaşmak istediğim yazar arkadaşımız "Sonbahar Bankı" 9F sınıfından Tuğbanur Çilingir.
Hepsine sizin adınıza kucak dolusu sevgiler sunuyorum.
Laik, demokratik Atatürk ilkelerine bağlı, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet payidar kalmasını sağlayacak gençleri var oldukça, istikbalimizin sonsuza dek süreceği umudu daha da artıyor.
İyi ki varsınız koca yürekli gençler.
İyi ki varsınız bu gençleri yetiştiren Atatürk'ün öğretmenleri...
Sonbahar Bankı
Yağmur yağıyor. Ağır ağır, acelesiz.
Bastonumu sıkıca kavrıyorum, soğuk elime rağmen.
Her gün oturduğum bankta oturuyorum.
Yanımda bir köpek yatıyor, tüyleri ıslak, üşüyor.
Tıpkı benim gibi üşüyor ama gitmiyor.
Beni anlıyor mu bilmiyorum.
Belki yalnızlıklarımız ortak olduğu için buradayız.
İnsanlar önümden geçip gidiyor. Hızlı adımlar, aceleci yüzler, şemsiyelerin altına saklanmış gençler.
Eskiden ben de böyleydim.
Öyle hızlı yürürdüm ki ayaklarımın altındaki toprağı fark etmezdim.
Şimdi düşünüyorum da nereye yetişmeye çalışıyordum?
Gençlik. Ne de çabuk geçti.
O günlerde sonbahar diye bir şey yoktu benim için.
Hep bahardaydım.
İnsanlar beni fark ederdi.
Yüzüm mü silindi?
Neden kimse bakmıyor bana.
Köpeğin başını okşuyorum.
O da yaşlı anlıyorum.
Bir zamanlar koşuyordu, belki de kuyruğunu neşe ile sallıyordu.
Şimdi bir bankta benim gibi bekliyor.
Yağmur biraz hızlanıyor, insanlar daha da hızlanıyor.
Ben oturuyorum.
Acele etmiyorum, çünkü artık hiç bir yere yetişmeye çalışmıyorum, çalışamam.
Belki de en başından beri hiçbir yere yetişmek zorunda değildim.
Belki de sadece yürümeliyim, fark ederek, hissederek.
Ama bunu anladığımda yürümek bile zor gelmeye başladı.
Hayatı tekrar yaşayamaz mıydım?
Bu bankta tekrar oturamaz mıydım gençken bilmiyorum.
Yaşlı köpek yavaş yavaş kalkıyor yattığı yerinden.
Anlıyorum ki gitmenin zamanı gelmiş.
Zamanı doğru kullanmayı, anı yaşamayı çok sonradan öğrendim.
Vaktim varken daha fazla kaybetmeyi istemiyordum.
Gençler beni dinleyecek olsaydı, kendimi örnek verirdim.
Benim gibi olmamaları için, zamanınızı yaşayın derdim.
İki günlük acıları tüm hayatınıza yaymayın, sonrasında kaybettiğiniz şeylerin insanlar olduğunu değil, zaman olduğunu anlıyorsunuz.
(FSM Anadolu Lisesi 9/F Tuğbanur Çilingir)
- Kim? / 16.06.2025
- İnsanın dört zindanı / 13.06.2025
- Ulaşım / 12.06.2025
- Gönül / 10.06.2025
- Sılaya hasret / 08.06.2025
- Attila İlhan 100 yaşında / 05.06.2025
- 'Beşer’den insan olma yoluna / 04.06.2025
- Ahmed Arif / 02.06.2025
- Gebze Dil ve Edebiyat / 28.05.2025