Galiba biz geçmişle fazla uğraştığımız için, geleceği hayal edemiyoruz.
Elbette geçmişi, geçmişte olanları göz ardı etmememiz gerekiyor. Çünkü geleceğin kilometre taşları, geçmişin Arnavut kaldırımlarında gizlidir… Özlem duymamız gereken şey geçmişin izleri değil, gelecek ile ilgili kuracağımız hayallerimizdir.
Hangi yaşta olursanız olun, gelecekle ilgili hayaller kurmak; eldeki imkânlar ile neler yapabileceğinizi planlamak zorundasınız. Çünkü gelecek gençlerin ve çocukların ihtiyaç duyduğu temiz su ve besin kaynakları gibi düzenlenmesi gereken bir eviriliştir. Bu konuya aldırmaz, geleceğin şekillendirilmesinin sorumluluğunu almaz; yani hayal gücünüzü kullanmaz iseniz, şiddetli bir yağmurun nelere sebep olabileceğini hesaplayamazsınız.
Eski denizciler; denize çıkmadan önce havayı koklar, mevsimsel olayların geçmişini inceler, belli yöreler için fırtına takvimleri yaparlarmış. Üç beş gün şaşmakla veya bilimsel olmamakla birlikte öngördükleri fırtınalar gerçekleşirmiş.
***
Tecrübe hayatta yediğimiz kazıkların bileşkesi olduğuna göre; aynı hataları tekrarlayanlara veya hatasında ısrar edenlere maalesef "aptal" denir. Ülkede son yirmi yıldır alınan kararların ne kadar yanlış olduğunu ve sıkıntılara neden olduğunu hep birlikte yaşayıp görüyoruz.
Peki neden? Neden ısrar edip duruyor ve buna yaratanı karıştırıp aklı dışlıyoruz? Bir yanda Mimar Sinan'ın yüzlerce yıl önce yaptığı köprüler, mabetler, saraylar, kervansaraylar doğa ve insan hatalarına direnmeyi başarırken, neden günümüz eserleri birer birer depremin ve sel sularının altında kalıyor?
Bir işi yapmadan önce neden akıl süzgecini kullanmıyoruz? Tarihe neden sırt çeviriyor, geçmişin olaylarını hatırlamıyor, onlardan ders çıkarmıyoruz? Bugün sessiz sedasız uyuyan bir dere yatağının geçmişte neler yaşadığını, yıkıntıları ören yeri olarak kabul edip yok olma sebeplerini bugünkü teknolojiye rağmen neden araştırıp öğrenmiyoruz?
Acaba insanlar için gerçek yaşam koşulları 20-30 katlı binalar mı diye neden sorgulamıyoruz?
Eğer her işimizi Allah'a havale eder; bilimi göz ardı eder, aklı kullanmaz isek dünya önünde şatafat ve reklam için her şeyi yapmaya devam edersek; başımız eğik ve olumsuzluklar karşısında mahcup olmaktan kurtulamayız.
***
Geçen sene izciler için yazdığım bir makalede, "İzciliğe ne gerek var, kapatın şu teşkilatı" diyenlere ve misyonerlik iddiasında bulunanlara şiddetli bir biçimde çatmış, çocuk ve gençlerin doğayı tanımaları için okulun dışında, boş zamanlarını değerlendirdikleri kampçılık, yürüyüş, doğa gezileri, hayatı idame, kampçılık, ilkyardım, çevre sorunları gibi konuların temel alınması gereken eğitimler olduğunu belirtmiştim.
"Artık çadır mı kaldı? Ne doğası, insanlar tatil köylerinde, yazlıklarda, karavanlarda tatil yapıyorlar" diyerek beni aşağılamışlardı. Oysa doğanın kuralları hiç değişmiyor. İzciliğin temel basamağı olan okullarda biz meğerse neler öğretmiş, neler yapmışız düşününce şimdi ben bile şaşırıyorum.
Ülkemizin temel yaşam koşullarını, eğitim standartlarını yok sayarak kendilerini geleceği şekillendirmiş yeni cumhuriyetçiler olarak gösteren ve görev üstlenenlerin, bu gibi olaylara hiç hazır olmadıklarını, yılların birikimi olan kurumlara modernleştirme adına yaptıkları müdahalelerin ne gibi sonuçlar doğurduğuna maalesef şahit oluyoruz.
İyi ve güzel işler yapmanın yolu da bilim ve akıldan geçmektedir. Hayal etmek, bilimi ve sanatı göz ardı etmemeyi gerektiriyor. Sadece elinizdeki güç ile karar verir ve uygularsanız sonuçlarına katlanırsınız.
Doğa; en büyük öğretmendir. Siz dersinizi öğreninceye kadar sınav yapmaya devam eder…
Bu sefer de selde yaşamını yitirenlere rahmet ve yakınlarına, baş sağlığı diliyorum.
Umarım bir daha aynı manzaralar ile karşı karşıya kalmaz, olan bitenden gerekli dersi alırız…
- Bir saldırının düşündürdükleri… / 06.05.2025
- Yörükler… / 02.05.2025
- Bir 23 Nisan yazısı… / 23.04.2025
- Zalimler unutulur, mazlumlar anılır… / 18.04.2025
- Dost… / 15.04.2025
- Çöp dağları… / 11.04.2025
- Maaşının hırsızı… / 07.04.2025
- Rekabet ve geleceğin partisi olmak… / 05.04.2025
- İlahi adalet… / 04.04.2025