Bürokraside, siyasette başı sıkışan, kendini haklı göstermek isteyen hemen kavramlara, kanunlara, kanunların virgüllerine yapışmaya başlıyor. Bu senelerdir böyle oluyordu, şimdi de böyle. Yaşadığımız gündem malum? Hükümet, kendince bir anayasa ve kanun yorumları yapıyor. Yargı aynı temelde açıklamalarda bulunuyor. Kolluk kuvvetleri bir oyana bir bu yana savruluyor. Ortaya çıkan sonuç; sistemin tıkandığı, tıkatıldığıdır.Yıllardır ekranlarda, meydanlarda demokrasinin olmazsa olmazı diye "güçler ayrılığından" bahsedilir. Yürütme, yasama ve yargının bağımsızlığının önemi anlatılır.Baştan söyleyeyim; "Güçler ayrılığı" tanımına ben katılmıyorum. Başarı için güç birliği şarttır. Devlet bazında düşündüğümüz zaman ise milletin menfaati, devletin bekası için bu kurumların bir birini tamamlayıcı yapıda olması gerektiğine inanıyorum. Eğer bu kurumlar birbirini rakip görürse dünkü ve bugünkü durumlar ortaya çıkar?Türkiye'de yasama, yargı ve yürütme hiçbir zaman millet için devlet için bağımsız olmadı. Ama bugünkü kadar da, kendini ele vermedi. Dün özellikle yargıda, millete rağmen sözde devleti koruma adına bir ideolojini hâkimdi. Yasama çözümsüz, yürütme çaresizdi. Meclise giden her parti ve vekilleri başlarlar bürokrasi de yapılanmaya. Devletin her kurumuna (yargı dâhil) eş, dost, akraba doldurulur. Yani işin başına hak eden değil torpili olan gelir. Bu getirilme baştan yanlış olduğu için sonucu da çıkar. Şimdilerde AKP'nin yargıya müdahale ettiğini yazıyor, çiziyor ve görüyoruz. Evet, AKP, yargıyı kendi hizasına sokmak istiyor. AKP'yi haklı çıkarmaz ama unutmayalım ki, geçmişte de yargı çok kez hizaya sokuldu. Mehmet Moğultay gerçeğini dündü. Yalnız gerçek şu ki, hiçbir iktidar ve ideoloji AKP kadar cüretkâr (!) değildi? AKP'ye dönersek? Bu partinin iktidara gelişi zaten bir plan ve program neticesindeydi. Çıraklık döneminde "açıkça biz devlet içinde yapılanıyoruz ve bizim köklerimizi yüz yılda sökemezler" iddialarını duyduk, gördük, yaşadık. Kalfalık döneminde başlayan Ergenekon ve Balyoz süreçleri, ustalığa giden yoldaki bütün engelleri de kaldırmıştı. Ustalık döneminin hemen başında çıkarılan bir, iki kanunla Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştan ve Sayıştay'ın yapısına müdahale edilip, itaatkâr hale getirilmeye çalışıldı. Bu gerçeği anayasa Mahkemesi başkanı bizzat ifade etti; "Kendimi evlilik vaadiyle kandırılmış kadın gibi hissediyorum". Kolluk kuvvetleri zaten isteyene verilmişti. Toparlarsak; Ülkemizde yasama, yürütmenin tekelindedir. Yürütme, başbakanın tekelindedir. Başbakan (üç nokta koyuyorum)? Tekelindedir. Yargı ise tanımlanamıyor. Bugün dillendirilen iktidar, yargıya müdahale ediyor, söylemi eksik ve yanlıştır. Müdahale çoktan gerçekleşmişti. Bugün yapılan gerçekleştirilmiş müdahalenin kontrol dışına çıkması, itaatsizleşmesidir.Eğer Gülen-Erdoğan ortaklığı bozulup, Erdoğan-Gülen çatışması çıkmasaydı, yargımız "o biçim" işliyor sayılacak, toz kondurulmayacaktı? Adalet, hukuk. Eğer ülkemizde hukukun üstünlüğü iddia ediliyorsa, 16 yıldır İmralı'daki, bebek katilini neden besliyoruz, diye soruyorum. Bugün hukuk veya adalet "baklava çaldı" diye bir çocuğa 6 yıl hapis cezası kesebiliyorsa neden devletin, milletin milyarlarını çalan kravatlılara ceza kesemiyor hatta yanaşamıyor bile? Hukuk, testere ile baş kesene hangi ölçüye göre 20 yıl hapis cezası veriyor. Para için annesi katleden vahşiyi hukuk neden koruyor? Bugün devletin ve milletin varlığına alenen kastedildiği ve kastedenlerde belli olduğu halde hukuk neden devreye girmiyor? Onun için laf dalaşmalarına son verelim. Bir çözümünüz varsa ortaya koyun. Yoksa Prof. Dr. Haydar Baş'a gidin. O size, çözümde sunar, yolda gösterir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Devlet Bahçeli’nin Filistin ve Gazze tespitleri / 08.10.2025
- Milli güvenlik sorunlarımız / 06.10.2025
- Küresel itaatsizlik başladı / 05.10.2025
- Erdoğan’ın ‘kazan kazan’ modelini hatırlar mısın? / 04.10.2025
- Gülen’e nasip olmadı, Erdoğan’a mı nasip olacak? / 03.10.2025
- ABD’ye nasıl ve neden peşkeş çekildiğimizi yazıyorum / 02.10.2025
- Aşağıdaki vasıfları taşıyan yöneticiler aranıyor / 30.09.2025
- Peygamberimiz itibardan asla taviz vermemiştir / 29.09.2025
- Çakma kral ve HTŞ’li Şara / 28.09.2025
- Her şey ABD’nin rızası için mi? / 27.09.2025
- Milli güvenlik sorunlarımız / 06.10.2025
- Küresel itaatsizlik başladı / 05.10.2025
- Erdoğan’ın ‘kazan kazan’ modelini hatırlar mısın? / 04.10.2025
- Gülen’e nasip olmadı, Erdoğan’a mı nasip olacak? / 03.10.2025
- ABD’ye nasıl ve neden peşkeş çekildiğimizi yazıyorum / 02.10.2025
- Aşağıdaki vasıfları taşıyan yöneticiler aranıyor / 30.09.2025
- Peygamberimiz itibardan asla taviz vermemiştir / 29.09.2025
- Çakma kral ve HTŞ’li Şara / 28.09.2025
- Her şey ABD’nin rızası için mi? / 27.09.2025