Batılılar, tarih boyunca uluslararası ilişkilerde hep dinini esas almış, yani Haçlı ruhu ile hareket etmiştir. Milletleri aldatmak için bazen bunu açıklamama ve gizleme gereği duymuştur. Ancak icraatları, dinini referans aldığını her zaman ortaya koymuştur. Batılılar, sadece icraatlarını değil, bütün kuruluşlarını da dini temele dayandırmışlardır. Meselâ, Türkiye’nin de üye olduğu NATO, böyle bir askeri teşkilâttır. Bazıları buna itiraz edebilir, “NATO, komünizm tehlikesine karşı kurulmuş askeri bir teşkilâttır” diyebilir. Bunu diyenlere soralım: Komünizm tehlikesi Rusya’da 1917 yılında yapılan ‘Bolşevik İhtilâli’ ile meydana gelmedi mi? NATO, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 9 Nisan 1949 tarihinde kurulmadı mı? Peki, öyleyse tam otuz iki yıl, dünyayı komünizm tehlikesinden hangi teşkilât korudu? Komünizm yıkılmış, NATO’ya karşı kurulmuş olan ‘Varşova Paktı’ da 1991 yılında kendini lâğvetmiş, daha açık bir ifade ile komünizm tehlikesi diye bir tehlike kalmadığı halde, NATO niye varlığını sürdürüyor?
Gelelim işin özüne… Yahudilerin ABD yönetimindeki etkinliğini ve 1945’ten sonra da bir Yahudi kuruluşu olan CFR’nin ABD politikalarını oluşturduğunu bilmeyen yok. Bilinen bir başka gerçek de, NATO’nun CFR toplantılarında alınan kararla kurulmasıdır. Hüküm şudur: NATO, Yahudi–Protestan ittifakıyla kurulmuş bir Haçlı ordusudur. Öncelikli görevi Yahudileri korumaktır. “Hayır, öyle değildir” diyenler, komünizm tehlikesine karşı kurulmuş askeri bir teşkilâtın sembolünün Haç olmasını izah etmek zorundadırlar. İzah edebilirler mi? Hiç zorlanmasınlar, edemezler, etmeye çalışırlarsa gülünç duruma düşerler.
NATO’nun Haçlı ordusu olduğu gerçeği, komünizm yaşarken dile getirilmiyordu. Komünizmin yıkılmasından sonra, İskoçya’da yapılan NATO toplantısında bu gerçek açıklandı. Dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, “yeni düşmanımız İslâm olacaktır” diyerek, NATO’nun Haçlı ordusu olduğunu resmen ilân etti. Bir İslâm ülkesi olan Türkiye, bu ilânı görmezlikten gelerek Haçlı ordusunda Müslümanlara askerlik yaptırmayı sürdürdü ve sürdürüyor. Hâlbuki Türkiye’yi idare edenler, bu ilândan sonra en azından NATO’yu tartışmaya açmalıydı. “Bakınız ey millet! Biz NATO’yu yanlış biliyorduk. Meğer NATO bir Haçlı ordusuymuş. Birçok evlâdımızı NATO savaşlarında kurban ettik. Bu tarihi bir yanılgı idi” sözleri söylenmeliydi.
Bu sözleri ilk söylemesi gereken TSK idi. Çünkü TSK mensupları, katıldıkları NATO toplantılarında, Batılılar uydurdukları “fundamentalist İslâm, radikal İslâm, İslâmi terör” kavramları üzerinden İslâm’a saldırdıklarına ve kin kustuklarına şahit oluyorlardı. Genelkurmay eski Başkanı Org. Doğan Güreş, ikili toplantılarda NATO komutalarının kendi aralarında İslâm hakkında konuştuklarını duymuş ve hayretler içerisinde kaldığını ifade etmişti. Ne yazık ki, bu açık ve acı ifadelere rağmen TSK mensupları uyanmamış, tam aksine NATO’nun telkinleriyle vatanını, milletini, devletini, bayrağını ve ordusunu seven dindarları üzen, sıkıntıya sokan icraatlarda bulunmuşlardır. Bundan dolayı da millet nezdinde orduya olan güven sarsıldı. Maalesef Türk ordusu bu oyunu görememiştir.
NATO’nun Haçlı ordusu olarak görev yaptığını hâlâ şüpheyle karşılayanlar varsa, gözlerini açsın, son dönemdeki icraatlarına baksın. NATO, çeşitli bahaneler uydurarak İslâm ülkelerini işgal etmiyor mu? Müslümanları bölüp parçalayıp birbirleriyle savaştırmak için her türlü hile ve desiseye başvurmuyor mu? Amaç ne? Amaç, Ortadoğu’da İsrail’in en güçlü devlet olarak kalmasını sağlamak, Müslümanları köleleştirmektir. NATO’nun bir Haçlı ordusu olduğunu anlamak ve uyanmak için, NATO askerlerinin sadece Afganistan’da şehit ettikleri Müslümanların naaşlarına yaptıklarına ve Kur’an’ları yakmalarına bakmak bile yeterlidir. Bütün bu gerçekleri görüp de uyanmamak gafletten öte bir ruh halidir.
Gelelim işin özüne… Yahudilerin ABD yönetimindeki etkinliğini ve 1945’ten sonra da bir Yahudi kuruluşu olan CFR’nin ABD politikalarını oluşturduğunu bilmeyen yok. Bilinen bir başka gerçek de, NATO’nun CFR toplantılarında alınan kararla kurulmasıdır. Hüküm şudur: NATO, Yahudi–Protestan ittifakıyla kurulmuş bir Haçlı ordusudur. Öncelikli görevi Yahudileri korumaktır. “Hayır, öyle değildir” diyenler, komünizm tehlikesine karşı kurulmuş askeri bir teşkilâtın sembolünün Haç olmasını izah etmek zorundadırlar. İzah edebilirler mi? Hiç zorlanmasınlar, edemezler, etmeye çalışırlarsa gülünç duruma düşerler.
NATO’nun Haçlı ordusu olduğu gerçeği, komünizm yaşarken dile getirilmiyordu. Komünizmin yıkılmasından sonra, İskoçya’da yapılan NATO toplantısında bu gerçek açıklandı. Dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, “yeni düşmanımız İslâm olacaktır” diyerek, NATO’nun Haçlı ordusu olduğunu resmen ilân etti. Bir İslâm ülkesi olan Türkiye, bu ilânı görmezlikten gelerek Haçlı ordusunda Müslümanlara askerlik yaptırmayı sürdürdü ve sürdürüyor. Hâlbuki Türkiye’yi idare edenler, bu ilândan sonra en azından NATO’yu tartışmaya açmalıydı. “Bakınız ey millet! Biz NATO’yu yanlış biliyorduk. Meğer NATO bir Haçlı ordusuymuş. Birçok evlâdımızı NATO savaşlarında kurban ettik. Bu tarihi bir yanılgı idi” sözleri söylenmeliydi.
Bu sözleri ilk söylemesi gereken TSK idi. Çünkü TSK mensupları, katıldıkları NATO toplantılarında, Batılılar uydurdukları “fundamentalist İslâm, radikal İslâm, İslâmi terör” kavramları üzerinden İslâm’a saldırdıklarına ve kin kustuklarına şahit oluyorlardı. Genelkurmay eski Başkanı Org. Doğan Güreş, ikili toplantılarda NATO komutalarının kendi aralarında İslâm hakkında konuştuklarını duymuş ve hayretler içerisinde kaldığını ifade etmişti. Ne yazık ki, bu açık ve acı ifadelere rağmen TSK mensupları uyanmamış, tam aksine NATO’nun telkinleriyle vatanını, milletini, devletini, bayrağını ve ordusunu seven dindarları üzen, sıkıntıya sokan icraatlarda bulunmuşlardır. Bundan dolayı da millet nezdinde orduya olan güven sarsıldı. Maalesef Türk ordusu bu oyunu görememiştir.
NATO’nun Haçlı ordusu olarak görev yaptığını hâlâ şüpheyle karşılayanlar varsa, gözlerini açsın, son dönemdeki icraatlarına baksın. NATO, çeşitli bahaneler uydurarak İslâm ülkelerini işgal etmiyor mu? Müslümanları bölüp parçalayıp birbirleriyle savaştırmak için her türlü hile ve desiseye başvurmuyor mu? Amaç ne? Amaç, Ortadoğu’da İsrail’in en güçlü devlet olarak kalmasını sağlamak, Müslümanları köleleştirmektir. NATO’nun bir Haçlı ordusu olduğunu anlamak ve uyanmak için, NATO askerlerinin sadece Afganistan’da şehit ettikleri Müslümanların naaşlarına yaptıklarına ve Kur’an’ları yakmalarına bakmak bile yeterlidir. Bütün bu gerçekleri görüp de uyanmamak gafletten öte bir ruh halidir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018