Sayın Erdoğan'ın, 'Sayın Esad' cümlesiyle başlayan sürecin mahiyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın açıklamalarıyla ortaya çıktı, diyebilirim.
Bana göre Erdoğan iktidarı Suriye'de de mazeret arıyor. Ülkemizdeki kaçak göçmenleri göndermek istemiyor. Ortaya çıkan sorunlar ve beklenen daha büyük sorunlara ve de milletimizin gösterdiği tepkiye mazeret olarak, 'biz el uzattık, barıştan yanayız, karşı taraf elimizi tutmadı' mantığıyla Esad'a yeni bir fatura çıkarıp yine aklanma gayretindedir.
Tabi Esad'a da, Sayın Erdoğan'ın görüşme teklifini sordular. Esad direk cevap verdi;
"Görüşmenin temeli nedir? Terörizmi desteklemek ve Suriye topraklarından çekilmek gibi sorunun nedenlerini sona erdirmek mi? Sorunun özü budur. (Sorunun) özü hakkında konuşulmayacaksa, böyle bir toplantı ne anlama gelir?"
Ege'deki adalarımıza Yunan askerleri çıktı, bayraklarını çektiler, bizimkilerde sineye çekip dost oldular. Ama Esad'ın siyaset mantığı, bizimkilerden çok farklı!
Suriye devletinin toprak bütünlüğünü laf ile değil icraat ile ortaya koyma zorunluluğumuz vardır. Bu mealde hem Türkiye hem de Suriye'nin bağımsızlığı için Esad ile çok geçte olsa bir an önce el sıkışılması gerektiğine inananlardanım.
Hüseyin Baş ne demişti?
Sayın Erdoğan'ın iki hafta önce 'Sayın Esad' diye başlayan cümlelerini yorumlayan Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Suriye gündemini ile ilgili tespit ve vurguları büyük ses getirmişti.
'Erdoğan, neler yaşayacağımızı biliyordu' diyen Sayın Baş sözlerine şöyle devam ediyordu;
"Erdoğan, Ortadoğu politikasını başlattığı günden beri Türkiye'yi böyle bir zifiri karanlığın içine attı. Bu karanlığın içine attığından beri neler yaşayacağımızı biliyordu. Belli siyasi ikballer için, belli menfaatler için bunu kabul etti. Bunu hayata geçirdi.
Bizim, kendimize ait değerlerle yürümemiz şart, başka değerleri benimseyen, başka ülkelerin çıkarlarını benimseyen unsurlarla, siyasetçilerle yürümeye kalktığımız sürece bu sonuç değişmeyecektir."
Hakan Fidan ne diyor?
'Afgan çobanlar giderse tarım, hayvancılık biter' diyen Bakan Bolat gibi Hakan Fidan'da Suriye devletinin bütünlüğüne kasteden muhalifler için "Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyon barış ile ilgili bir vizyon. Cumhurbaşkanımız en üst düzeyden bir barış çağrısında bulunmuştur. Çağrımız önemli, karşılık bulmasını tavsiye ediyoruz. Suriye muhalifleriyle ilgili de durduğumuz yer değişmedi. Bu kardeşlerimiz şu anda kontrol ettikleri bölgelerde Türkiye'ye daha fazla mültecinin gelmesini engelliyor" dedi.
Yani biz sınırlarımızı koruyamıyoruz. Kendi devletlerine başkaldıranlar olmazsa daha çok mülteci ülkemize girer. Devletimizin düşürüldüğü şu noktaya bakar mısınız?
Başka ne diyor Sayın Fidan?
"Suriye'nin toprak bütünlüğünün bizim de çıkarımıza olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Suriye'de inşa edilecek hakkaniyetli bir barış, en çok bize fayda sağlayacak".
Yani Suriye devletine karşı silahlı başkaldırı da bulunanlarla hem aynı noktada olup hem de Suriye devletinin toprak bütünlüğünden bahsetmek nasıl bir mantık ben anlamadım!
Zamanın ruhu
Sayın Fidan, 'Zamanın ruhu bizi barış aramaya zorluyor. Cumhurbaşkanımız en üst düzeyden bir barış çağrısında bulunmuştur. Çağrımız önemli, karşılık bulmasını tavsiye ediyoruz."
Peki, hangi ruh, bizi, Suriye bataklığına soktu? Cevabı yukarıda BTP lideri Hüseyin Baş vermişti. Biraz konuyu açayım;
Atatürk'ün koyduğu sınırı Erdoğan kaldırdı
Sayın Baş'ın sözleri bana, Atatürk'ün mültecilere karşı çıkardığı kanunu hatırlattı.
Atatürk'ün çıkardığı ve 21.06.1934 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan kanun özetle şöyle;
- Türk Soylu olmayanlar istediği yere yerleşemez.
- Anadili Türkçe olmayanlar müstakil mahalle kuramaz, işçi ve sanatçı kümesi oluşturamaz.
- Ecnebilerin bir Belediye'deki nüfusu %10'u geçemez.
Aynı kanunda ülke güvenliği ön plana alınarak Türk kültürüne bağlı olmayanlar Türkiye'ye göç edemeyecekler arasında sayılmıştı. Başka?
Anarşistler, casuslar, göçebe çingeneler, memleket dışına çıkarılmış olanlar Türkiye'ye muhacir olarak alınmazlar,' deniliyordu.
AKP 2002'de iktidar oldu. Sayın Erdoğan her ortamda 'ABD'nin planladığı Büyük Orta doğu Projesinin eş başkanı' olduğunu gururla vurguladı.
Ve tarihler 19 Eylül 2006'yı gösterirken Erdoğan iktidarı, Atatürk'ün çıkardığı imar ve iskan kanununu kaldırarak, kendi hazırladığını kanunu koydu.
Erdoğan iktidarı, kendi koyduğu ve en çok değiştirdiği imar kanununu maddi boyutunu İzmir, Elâzığ, Düzce ve 6 Şubat depremlerinde ve birilerinin nasıl milti milyarder olduğunda gördük, anladık.
Siyasi boyutu ise daha maliyetli oldu. Malum imar kanununu değiştiren Erdoğan, 2009'da Suriye sınırındaki mayınlı arazileri kaldırmaya karar verdi.
Tabi bizler, Erdoğan ile Esad'ı kardeş gördüğümüzden pek bir şey anlamadık. Ama bu bölgeyi 49 yıllığına İsrailli bir şirkete verme gayretleri, burada da bir bit yeniği olduğu gerçeğini ortaya koydu.
Neticede bu mayınlı bölge yerli firmalar tarafından temizlendi. Bizler bu bereketli topraklarda tarım ve hayvancılık yapılacak zannediyorduk ki, 'kardeş Esad' bir gecede 'katil Eset' oldu ve milyonlarca Suriyeli mayınlardan temizlenen bu alanlardan ülkemize girdi. Şimdi çıkaramıyoruz.
Sadece bu üç başlığın bile tesadüf olmadığı, belli bir plan ve amaç ile yapıldığı bugün yaşadığımız gerçeklerle ispatlanmıştır.
Son söz
"Türkiye'nin hükümetiyle şöyle bir yere gelmesi lazım; başka ülkelerin menfaatlerini savunan, başka ülkelerin menfaatlerini güden değil kendi menfaatlerini koruyabilen, kendi menfaatleri uğruna bir siyaset yapan bir noktaya gelebilmesi lazım ama bu hükümette bu mümkün değil.
Ben bunu yapabilirim, ben bunu yapmak için siyaset yapıyorum zaten. Ben diyorum ki, 'Bizim milletimiz, bizim devletimiz payelensin, bu güçlensin, bunun menfaatine işler olsun.
Birileri, 'Bana ne Suriye'den' diyor ya mesele Suriye değil ki. Bana ne Amerika'dan, bana ne Rusya'dan diyebildiğimiz zaman bu işten kurtulacağız." BTP lideri Hüseyin Baş
- Adı ‘adalet’ soyadı ‘kalkınma’ / 07.02.2025
- 6 Şubat afeti sürpriz miydi? / 06.02.2025
- AKP 6 Şubat’a hazır / 05.02.2025
- Devlet Bahçeli’ye göre 'kimden cumhurbaşkanı olamaz' / 03.02.2025
- ‘Yeni Türkiye’ ezberi iflah olmaz bir hastalıktır / 02.02.2025
- Rahatlamak için Devlet Bahçeli’yi okuyorum / 01.02.2025
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025
- Altın vuruş futbol camiasında mı olacak? / 30.01.2025
- Faciaların hukuken, vicdanen ve dinen sorumlusu kim? / 29.01.2025