Başbakan Erdoğan’ın, Kızılcahamam’daki konuşmasını dinleyince, her zamanki gibi Müslüm Gürses’in “Dünya mı yanlış, ben mi yanlışım” şarkısı aklıma geldi. Dünyaya baktım! Kendisine takdir edilen menzil üzerinde yine takdir olunduğu kadar dönmeye devam ediyor ve edecek. Kendime baktım! Ben buyum. Dün de buydum, bugün de buyum. Yapamayacağım sözü söylemedim. Yalandan hep kaçtım. Verdiğim sözü her daim yerine getirdim. Yerine getiremeyeceğim vaatte asla bulunmadım. Dünyalık menfaatler için Müslümanları aldatmak aklımın ucundan bile geçmedi vs. İyi de kim yanlış? Başbakan diyor ki; “…Unutmayın biz, öyle bir rehberin öyle bir önderin ümmetiyiz ki, O Önder, O Peygamber ümmetiyiz ki, sadakatli olacağız.”Sadakat kısaca, önder edindiğin şahsın karşısında benliğinden vazgeçmektir. O ne yapmışsa, onu yapmaktır. O ne demişse, koşulsuz ona uymaktır. O ne emretmişse, onu harfiyen uygulamaktır…Hz. Peygamberin ömrü, Ehli Kitaba muhalefetle geçti. Tırnak kesmekten oruç tutmaya, su içmekten yemek yemeye kadar. İtikadın sınırlarını zaten Allah-u Teâlâ açıkça ortaya koymuştu; Onları (Ehli Kitabı) dost edinmeyin. Dost edinirseniz onlardan olursunuz. (Maide 51) Hz. Peygamber, kendisine Tevrat’tan sahifeler getiren Hz. Ömer’i, ashabın önünde şiddetle azarlamıştı. Yine Hz. Peygamber (sav) “Kişi sevdiği ile beraberdir” diyerek bir anlamda sadakatin sonucunu belirtirken “Bize (Müslümanlara) kılıç (silah) çeken bizden değildir” diyerek de, kendisine sadık olanlarla, olmayanların farkını ortaya koymuştu. Hulasa örnek çok. Sayın Erdoğan ise Ehli Kitapla dostluğunu ağzıyla itiraf etmiştir. Onların arzu ve isteklerini yerine getirmiştir. Her daim AB, İsrail ve ABD’nin övgüsünü aldı, madalyasını boynuna taktı. Tevrat’tan okudukları ile nasihat etti. BOP eş başkanı oldu. AB ve ABD ile Müslümanlara karşı kılıç (silah) çekti. Hulasa burada da örnek çok. Sormak istiyorum; Bu nasıl sadakat? Sayın Erdoğan diyor ki; “Biz, susan dilsiz şeytanlardan olmayacağız. Ey Beşşar Esad vallahi bunun hesabını vereceksin. Bunun bedelini çok ama çok ağır ödeyeceksiniz. Rabbimin Kahhar ismi üzerine insin. Bu katilin, bu caninin dünyada cezasını çektiğini göreceğiz inşallah.”Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır ve muhakkak ki herkes yaptığından sorulacak, hesap verecektir. Müslüman’ım diyen bir insanın susma hakkı yoktur. Neden?Hz. Peygamber diyor ki; “Kim bir haksızlık görürse eliyle değiştirsin. Gücü yetmez ise diliyle değiştirsin. Ona da gücü yetmez ise kalbiyle buğz etsin. (kınasın, hor görsün, kin beslesin gibi) Fakat bu imanın en zayıf olanıdır.” Ya Rabbi! İslam coğrafyasında milyonlarca Müslüman katledilirken, malları talan edilirken, namusları çiğnenirken, güçleri yettiği halde bu katliamlara ses çıkarmayanları, katliam yapanlara destek olanları, onları dost sayanları…Yine bu Müslüman katliamlarında, yağmalanan mallarını, kirletilen namuslarını dilleri ile anlatmaya kadir oldukları halde, karşı çıkabilecekleri halde, Müslümanları uyarabilecek, ayıktırabilecek oldukları halde susanları… Yine bu vahşeti her gün duyup, görüp, bildikleri halde hiçbir güçleri olmasa bile kalplerinden kınamayanları, bu vahşeti yapanlara karşı kin gütmeyenleri, vahşet sahipleri ile işbirliğine girenleri destekleyenleri ayıktır. Islah eyle Ya Rabbi! Islah eyle Ya Rabbi! Islah eyle Ya Rabbi! Islahları mümkün değilse “Kahhar” ismi şerifinle kahreyle, zelil eyle, güç ve iktidarlarını başlarına yık Ya Rabbi…