Huneyn Savaşı’nda Hz. Ali
Peygamberimiz, Mekke’yi fethettikten sonra Havazin ve Sakif kabileleri Müslümanlara savaş açmak üzere birleştiler
13.01.2023 20:18:00





Peygamberimiz, Mekke'yi fethettikten sonra Havazin ve Sakif kabileleri Müslümanlara savaş açmak üzere birleştiler. Bu durumu haber alan Allah Resulü on iki bin kişilik bir ordu hazırlayarak Huneyn vadisine yöneldi.
Savaş alanına yaklaştıklarında Hz. Peygamber, Müslümanların saflarını düzenledi. Sancakları komutanlara ve kabile önderlerine teslim etti. Muhacir savaşçıların sancağını ise Hz. Ali'ye verdi.
Ancak Havazin kabilesi, Tihame çölündeki vadilerden birinin kuytu bir yerine mevzilenmişlerdi. Müslümanların bu vadiden geçmeleri zorunluydu.
İslam ordusu Hüneyn vadisine inince Havazin birlikleri dört bir yandan saldırıya geçti.
Müslümanların çoğu sayılarına güvenerek yenilmeyeceklerini sanıyorlardı. Hatta Hz. Ebu Bekir, "Biz böyle büyük bir orduyla asla yenilmeyiz" diyordu.
Ancak Müslümanların önünde bulunan Süleymanoğlu kabilesi bozguna uğradı. Sonra arkada saf tutan diğer birlikler dağıldı. Öyle ki on iki bin kişiden Hz. Peygamber'in yanında sadece on iki kişi kalmıştı. Dokuzu Ben-i Haşim'den, biri de Ümmü Eymen'in oğlu Eymen idi.
Müslümanların, İslam ordusunun çokluğuyla ilgili övünmeleri karşısında şu ayetler nazil oldu:
"And olsun ki, Allah size pek çok yerlerde ve Huneyn gününde yardım etmişti. Hani o gün çokluğunuzla övünüp sevinmiştiniz de, bu çokluk düşmanı def edememişti. Hiçbir işinize yaramamıştı. Yeryüzü o kadar genişken size daralmıştı. Sonra da arka çevirip, geri çekilmiştiniz.
Sonra Allah, Peygamberine ve inananlara manevi kuvvetini ihsan etmişti ve görmediğiniz orduları indirerek kâfirleri azaplandırmıştı ve işte kâfirlerin cezası budur."
Huneyn günü Abbas b. Abdulmuttalib Hz. Peygamber'in sağında, Fazl b. Abbas solunda yer almıştı. Ebu Süfyan b. Haris Hz. Peygamber'in atının üzengisini tutuyordu. Hz. Ali ise önde çarpışıyordu.
Resulüllah Müslümanların dağıldığını görünce, sesi oldukça gür olan amcası Abbas'a, "Şu kaçanlara bağır da, verdikleri sözü hatırlat" buyurdu.
Bunun üzerine Abbas şöyle haykırdı: "Ey ağaç altında söz verenler, yaptığınız antlaşmayı, verdiğiniz sözleri hatırlayın."
Hepsi düşmana arkasını dönmüş kaçıyordu. Çok karanlık bir geceydi. Resulüllah bir derenin ortasında bulunuyordu. Müşrikler, dağların oyuklarından kayaların arkalarından sıyrılmış, kılıçlarıyla, mızraklarıyla ve oklarıyla Efendimize saldırıyorlardı.
Rivayet edilir ki, Resulüllah yüzünün bir tarafıyla gecenin karanlığında Müslümanlara bakarken on dörtlük bir ay gibi nur saçıyordu.
Hz. Abbas, tekrar bağırdı:
"Nerede kaldı O'na verdiğiniz sözler?" Bu ses bütün Müslümanlara ulaştı. Sonra bütün Müslümanlar akın ederek, yeniden düşmanla savaşmaya başladılar.
Peygamberimizin, Hz. Ali'nin ve yanında bulunanların direnişi Müslümanların cesaretini yerine getirdi.
Havazin saflarının arasından Ebu Cervel isimli bir adam ileri çıktı. Havazin'in sancağını taşıyan bu adam Müslümanları teke tek vuruşmaya çağırdı. İnsanlar onun karşısında tutunamıyorlardı. Hz. Ali ileri çıktı ve onu öldürdü.
Ebu Cervel'in öldürülmesi düşmanın moralini iyice çökertmişti. Büyük bir yenilgiye uğradılar. Tek başına Hz. Ali müşriklerden kırk kişiyi öldürmüştü.
Huneyn'den sonra
Şeyh Müfid, Huneyn ganimetleri paylaştırıldıktan sonra vuku bulan bir olayı şöyle anlatıyor:
"Resulüllah, Huneyn ganimetlerini paylaştırdıktan sonra uzun boylu, buğday tenli ve alnında secde izi olan bir adam Efendimizin bulunduğu yere gelerek, sadece Hz. Peygamber'e selam vermesi gerekirken (saygısızlık yaparak) toplumuna selam verdi.
Sonra Resulüllah'a dönerek, 'Bugün ganimetleri ne yaptığını gördüm' dedi.
'Nasıl gördün' diye sorunca, adam 'Adil ve eşit davranmadığını gördüm' deme küstahlığında bulundu.
Resulüllah bu sözlere çok sinirlenmişti. 'Yazıkları olsun sana, Ben adil davranmazsam, kim adil davranacaktır' buyurdu.
Müslümanlar 'İzin verirseniz, onu öldürelim' dediler. Hz. Peygamber, 'Onu bırakın, pek yakında kendisine taraftar toplayacak ve ok yaydan çıkar gibi dinden çıkacaklardır. Ve Allah onu, Benden sonra halkın en çok sevileninin eliyle öldürecektir' buyurdu.
Daha sonra Nehrevan Savaşı'nda Hz. Ali onu öldürdü." (Prof. Dr. Haydar baş İmam ali eserinden)
Savaş alanına yaklaştıklarında Hz. Peygamber, Müslümanların saflarını düzenledi. Sancakları komutanlara ve kabile önderlerine teslim etti. Muhacir savaşçıların sancağını ise Hz. Ali'ye verdi.
Ancak Havazin kabilesi, Tihame çölündeki vadilerden birinin kuytu bir yerine mevzilenmişlerdi. Müslümanların bu vadiden geçmeleri zorunluydu.
İslam ordusu Hüneyn vadisine inince Havazin birlikleri dört bir yandan saldırıya geçti.
Müslümanların çoğu sayılarına güvenerek yenilmeyeceklerini sanıyorlardı. Hatta Hz. Ebu Bekir, "Biz böyle büyük bir orduyla asla yenilmeyiz" diyordu.
Ancak Müslümanların önünde bulunan Süleymanoğlu kabilesi bozguna uğradı. Sonra arkada saf tutan diğer birlikler dağıldı. Öyle ki on iki bin kişiden Hz. Peygamber'in yanında sadece on iki kişi kalmıştı. Dokuzu Ben-i Haşim'den, biri de Ümmü Eymen'in oğlu Eymen idi.
Müslümanların, İslam ordusunun çokluğuyla ilgili övünmeleri karşısında şu ayetler nazil oldu:
"And olsun ki, Allah size pek çok yerlerde ve Huneyn gününde yardım etmişti. Hani o gün çokluğunuzla övünüp sevinmiştiniz de, bu çokluk düşmanı def edememişti. Hiçbir işinize yaramamıştı. Yeryüzü o kadar genişken size daralmıştı. Sonra da arka çevirip, geri çekilmiştiniz.
Sonra Allah, Peygamberine ve inananlara manevi kuvvetini ihsan etmişti ve görmediğiniz orduları indirerek kâfirleri azaplandırmıştı ve işte kâfirlerin cezası budur."
Huneyn günü Abbas b. Abdulmuttalib Hz. Peygamber'in sağında, Fazl b. Abbas solunda yer almıştı. Ebu Süfyan b. Haris Hz. Peygamber'in atının üzengisini tutuyordu. Hz. Ali ise önde çarpışıyordu.
Resulüllah Müslümanların dağıldığını görünce, sesi oldukça gür olan amcası Abbas'a, "Şu kaçanlara bağır da, verdikleri sözü hatırlat" buyurdu.
Bunun üzerine Abbas şöyle haykırdı: "Ey ağaç altında söz verenler, yaptığınız antlaşmayı, verdiğiniz sözleri hatırlayın."
Hepsi düşmana arkasını dönmüş kaçıyordu. Çok karanlık bir geceydi. Resulüllah bir derenin ortasında bulunuyordu. Müşrikler, dağların oyuklarından kayaların arkalarından sıyrılmış, kılıçlarıyla, mızraklarıyla ve oklarıyla Efendimize saldırıyorlardı.
Rivayet edilir ki, Resulüllah yüzünün bir tarafıyla gecenin karanlığında Müslümanlara bakarken on dörtlük bir ay gibi nur saçıyordu.
Hz. Abbas, tekrar bağırdı:
"Nerede kaldı O'na verdiğiniz sözler?" Bu ses bütün Müslümanlara ulaştı. Sonra bütün Müslümanlar akın ederek, yeniden düşmanla savaşmaya başladılar.
Peygamberimizin, Hz. Ali'nin ve yanında bulunanların direnişi Müslümanların cesaretini yerine getirdi.
Havazin saflarının arasından Ebu Cervel isimli bir adam ileri çıktı. Havazin'in sancağını taşıyan bu adam Müslümanları teke tek vuruşmaya çağırdı. İnsanlar onun karşısında tutunamıyorlardı. Hz. Ali ileri çıktı ve onu öldürdü.
Ebu Cervel'in öldürülmesi düşmanın moralini iyice çökertmişti. Büyük bir yenilgiye uğradılar. Tek başına Hz. Ali müşriklerden kırk kişiyi öldürmüştü.
Huneyn'den sonra
Şeyh Müfid, Huneyn ganimetleri paylaştırıldıktan sonra vuku bulan bir olayı şöyle anlatıyor:
"Resulüllah, Huneyn ganimetlerini paylaştırdıktan sonra uzun boylu, buğday tenli ve alnında secde izi olan bir adam Efendimizin bulunduğu yere gelerek, sadece Hz. Peygamber'e selam vermesi gerekirken (saygısızlık yaparak) toplumuna selam verdi.
Sonra Resulüllah'a dönerek, 'Bugün ganimetleri ne yaptığını gördüm' dedi.
'Nasıl gördün' diye sorunca, adam 'Adil ve eşit davranmadığını gördüm' deme küstahlığında bulundu.
Resulüllah bu sözlere çok sinirlenmişti. 'Yazıkları olsun sana, Ben adil davranmazsam, kim adil davranacaktır' buyurdu.
Müslümanlar 'İzin verirseniz, onu öldürelim' dediler. Hz. Peygamber, 'Onu bırakın, pek yakında kendisine taraftar toplayacak ve ok yaydan çıkar gibi dinden çıkacaklardır. Ve Allah onu, Benden sonra halkın en çok sevileninin eliyle öldürecektir' buyurdu.
Daha sonra Nehrevan Savaşı'nda Hz. Ali onu öldürdü." (Prof. Dr. Haydar baş İmam ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.