AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik aklının ermeyeceği konularda konuşuyor.
Bu tarif bana ait değil. Dinler arası diyalogun yaşayan başı F. Gülen’e ait. Gülen ülkemizden bir gitti, gidiş o gidiş. Ama Türkiye gündeminden hiç düşmedi. Özellikle AKP iktidarlarında neredeyse Erdoğan’dan sonra ikinci güncel adam oldu.
Siyasi ve sosyal olaylarda milli ve dini kimliğimize aykırı çıkışları (Irak savaşı, Mavi Marmara katliamı, Müslüman olmayanların da iman ehli olduğu iddiası, Hz. Muhammed’siz İslam ve iman anlayışı gibi) hep gündemde oldu.
Artı Gülen’e yakın gazete ve televizyonların, dış politikada ABD’yi, iç politikada AB’yi emsal alan AKP icraatlarının, makyajlanarak barış ve hoşgörü kavramlarıyla millete sunulmasında aktif sözcülük yapmaları, seçim ve kader birliktelikleri hep Türkiye’nin gündeminde oldu.
Bir artı daha koyarsak, Türkiye’deki sansasyonel olayların altında illaki bu cemaatin ve başının bir tecellisi görüldü. Polis teşkilatı ve akademilerindeki yapılanmalar, Ergenekon, Balyoz süreçleri, üniversite, memurluk sınavları, şifreler… Sonra bu anlayışın kontrolündeki eğitim kurumlarında (yurt dışında) birçok CIA ajanının ele geçirilmesi ve kapatılması da gündemden hiç düşmedi.
Tabi akla, böyle bir yapılanma nasıl ayakta kaldı veya bu anlayışın, bir devlet içinde bu kadar etkin olmasının sebebi nedir, diye sorular gelebilir.
Sebebi çok basit. Bu anlayışın önünde AKP, dilinde dini söylemler, arkasında ise ABD, AB ve Vatikan var.
Gündemden düşmeyen bir başka konu ise Gülen, Türkiye’ye neden dönmüyor, merakı oldu. Evet, Gülen bu kadar etkin ve seveninin olduğu ülkeye neden dönmüyor?
Senelerce “sağlık sorunları” nedeniyle ABD’de yaşamak zorunda olduğu, Türkiye’nin buram buram gözünde tüttüğü, her Türkiye haberinde gözlerinden yaşlar geldiği yakın kişileri tarafından anlatıldı.
Ama aradan 13 yıla yakın zaman geçti. Kanuni bir engel de yok. Artı hükümetin sözcüleri birçok kez açık davette de bulundular. Peki, neden dönmedi, dönmüyor?
Son olarak geçen hafta AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Gülen’e yakın bir gurubun etkinliğine katıldı ve Gülen’e methiler sıraladı.
“Hasretle hepimiz onunla Türkiye’de kucaklaşmayı özlüyoruz. Mukaddes bir dava ve onun hamallığını yüklenmiş, insanlık erdeminin farkında olan insanlar var. Burada çile var, burada gurbet var, burada hakikaten zehirle pişmiş aştan yemek ve tatmak var…” diyen Çelik “Hocaefendi bu kadar niçin çırpınsın. Bu zatın oğlu yok, kızı yok, hanımı yok, hanları, hamamları yok. Üzerinde bir evi, bir odası bile yok…” diye ekledi.
Ama Sayın Çelik’in çağrısı netti; “Hasretle hepimiz onunla Türkiye’de kucaklaşmayı özlüyoruz.”
İşte bu çağrıya Gülen, yayınladığı bir video ile cevap verdi; “Hizmet öyle olmayı gerektirmeseydi bir dakika durmazdım burada.”
Israrla kendisine “dön” diyenleri de ihmal etmedi Gülen ve “Ama çoklarının, binde dokuz yüz doksan dokuzun aklının ermeyeceği, eremeyeceği şekilde hizmetin bunda olduğuna inanıyorum… Binde dokuz yüz doksan dokuzun aklının eremeyeceği şekilde…” diye ekledi. İşin Türkçesi, Gülen, kendisini çağıranlara “aklınız ermez bu işlere” dedi. Artık Hüseyin Çelik ne der, bilmiyorum.
Bu tarif bana ait değil. Dinler arası diyalogun yaşayan başı F. Gülen’e ait. Gülen ülkemizden bir gitti, gidiş o gidiş. Ama Türkiye gündeminden hiç düşmedi. Özellikle AKP iktidarlarında neredeyse Erdoğan’dan sonra ikinci güncel adam oldu.
Siyasi ve sosyal olaylarda milli ve dini kimliğimize aykırı çıkışları (Irak savaşı, Mavi Marmara katliamı, Müslüman olmayanların da iman ehli olduğu iddiası, Hz. Muhammed’siz İslam ve iman anlayışı gibi) hep gündemde oldu.
Artı Gülen’e yakın gazete ve televizyonların, dış politikada ABD’yi, iç politikada AB’yi emsal alan AKP icraatlarının, makyajlanarak barış ve hoşgörü kavramlarıyla millete sunulmasında aktif sözcülük yapmaları, seçim ve kader birliktelikleri hep Türkiye’nin gündeminde oldu.
Bir artı daha koyarsak, Türkiye’deki sansasyonel olayların altında illaki bu cemaatin ve başının bir tecellisi görüldü. Polis teşkilatı ve akademilerindeki yapılanmalar, Ergenekon, Balyoz süreçleri, üniversite, memurluk sınavları, şifreler… Sonra bu anlayışın kontrolündeki eğitim kurumlarında (yurt dışında) birçok CIA ajanının ele geçirilmesi ve kapatılması da gündemden hiç düşmedi.
Tabi akla, böyle bir yapılanma nasıl ayakta kaldı veya bu anlayışın, bir devlet içinde bu kadar etkin olmasının sebebi nedir, diye sorular gelebilir.
Sebebi çok basit. Bu anlayışın önünde AKP, dilinde dini söylemler, arkasında ise ABD, AB ve Vatikan var.
Gündemden düşmeyen bir başka konu ise Gülen, Türkiye’ye neden dönmüyor, merakı oldu. Evet, Gülen bu kadar etkin ve seveninin olduğu ülkeye neden dönmüyor?
Senelerce “sağlık sorunları” nedeniyle ABD’de yaşamak zorunda olduğu, Türkiye’nin buram buram gözünde tüttüğü, her Türkiye haberinde gözlerinden yaşlar geldiği yakın kişileri tarafından anlatıldı.
Ama aradan 13 yıla yakın zaman geçti. Kanuni bir engel de yok. Artı hükümetin sözcüleri birçok kez açık davette de bulundular. Peki, neden dönmedi, dönmüyor?
Son olarak geçen hafta AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Gülen’e yakın bir gurubun etkinliğine katıldı ve Gülen’e methiler sıraladı.
“Hasretle hepimiz onunla Türkiye’de kucaklaşmayı özlüyoruz. Mukaddes bir dava ve onun hamallığını yüklenmiş, insanlık erdeminin farkında olan insanlar var. Burada çile var, burada gurbet var, burada hakikaten zehirle pişmiş aştan yemek ve tatmak var…” diyen Çelik “Hocaefendi bu kadar niçin çırpınsın. Bu zatın oğlu yok, kızı yok, hanımı yok, hanları, hamamları yok. Üzerinde bir evi, bir odası bile yok…” diye ekledi.
Ama Sayın Çelik’in çağrısı netti; “Hasretle hepimiz onunla Türkiye’de kucaklaşmayı özlüyoruz.”
İşte bu çağrıya Gülen, yayınladığı bir video ile cevap verdi; “Hizmet öyle olmayı gerektirmeseydi bir dakika durmazdım burada.”
Israrla kendisine “dön” diyenleri de ihmal etmedi Gülen ve “Ama çoklarının, binde dokuz yüz doksan dokuzun aklının ermeyeceği, eremeyeceği şekilde hizmetin bunda olduğuna inanıyorum… Binde dokuz yüz doksan dokuzun aklının eremeyeceği şekilde…” diye ekledi. İşin Türkçesi, Gülen, kendisini çağıranlara “aklınız ermez bu işlere” dedi. Artık Hüseyin Çelik ne der, bilmiyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
/ diğer yazıları
- Yunus Emre Vakfı ve Ünsal Ban / 28.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025
- 2026 bütçesinin Türkçe meali: ‘Halktan alıp zengine veriyoruz’ / 18.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025
- 2026 bütçesinin Türkçe meali: ‘Halktan alıp zengine veriyoruz’ / 18.12.2025



















































































