(dünden devam…)
"Akrabalık sevgisinin anlamıyla ilgili, müfessirlerin açıklamaları arasında farklılıklar vardır.
1- Bazıları -bu görüş müfessirlerin çoğunluğuna nispet edilmiştir- demişlerdir ki: Burada hitap, Kureyş'e yöneliktir. İstenen ücret de kendilerinin akrabası olması hasebiyle Hz. Peygamberi (s.a.v.) sevmeleridir. Çünkü Kureyşliler, bazı rivayetlerde de ifade edildiği gibi, ilahlarını reddediyor diye Hz. Peygamberi (s.a.v.) yalancılıkla suçluyor, ona buğzediyorlardı. Bunun üzere yüce Allah, Peygamberine (s.a.v.) onlardan şunu istemesini emretti: "Şayet Bana inanmıyorsanız, bari akrabanız olmam hasebiyle Beni sevin, Bana buğzetmeyin…" Dolayısıyla, ayette geçen el-Kurba kelimesi el-karabeh anlamında masdardır. Cümledeki "fi" harf-i cerri de manaya "nedensellik" katmaya yöneliktir.
Bu görüşe vereceğimiz cevap şudur: Ücret kavramının anlamı, ancak bir iş karşılığında olması durumunda gerçekleşebilir. Ücret veren kimse, sahip kılındığı bir işe karşılık olarak ve yapılan işe de denk olması koşuluyla iş yapan kimseye mal ve benzeri bir şey verir. Kureyş'ten ücret talep etmeye gelince… Bunlar Peygamberimizi yalanlıyor, O'nun davetini inkar ediyorlardı. Onlardan ücret talep olmasının geçerli olması için, onların da Peygambere (s.a.v.) iman etmeleri gerekir. Çünkü Peygamberi (s.a.v.) yalanladıkları ve davetini inkar ettikleri sürece O'ndan bir şey almış olamazlar, dolayısıyla almadıkları bir şeyin ücretini vermeleri de söz konusu olmaz.
Buna karşılık Kureyşliler O'na iman etmiş olsalardı ki -nübüvvet dinin üç ana prensibinden biridir- o zaman da Peygambere (s.a.v.) buğzetmeleri tasavvur edilmez. Dolayısıyla, bu açıdan da sevginin risaletin ücreti olarak ileri sürülmesinin ve bu ücretin onlardan talep edilmesinin bir anlamı olmaz. Kısacası, ücret istenen kimselerin kafir olması durumunda ücret kavramının anlamı gerçekleşmiş olamaz. İman etmeleri durumunda da buğz etmeleri söz konusu olmaz. Bu durumda da sevgi istenmesine gerek yoktur. Aslında bu problem, cümledeki istisna edatının münkati kabul edilmesi halinde de geçerlidir. Çünkü onlardan ücret talep etme olayı, her durumda ancak onların mü'min olmaları açısından geçerli olabilir. İstisnadan sonra, yeni açıklamanın önceki cümlenin tüm bağlarından kopmasını gerektirir. Bu nokta üzerinden iyice düşünmek gerekir.
2- Bazılarına göre, akrabalık sevgisinden maksat, geçmiş akrabalık bağlarıdır ve hitap da Ensar'a yöneliktir. Nitekim söylendiğine göre, maddi sıkıntılarını gidermesi için Peygamberimize (s.a.v.) bir miktar mal getirmişlerdi. Ayet nâzil oldu ve bu yardım girişimi reddedildi. Rivayetlere göre, Peygamberimizle (s.a.v.) Ensar arasında Selma bint-i Zeyd en-Neccariye aracılığıyla ve de annesi Amine'nin dayıları aracılığıyla akrabalık bağı vardı.
Bu görüşe vereceğimiz cevap şudur: Ensar'ın Peygamberimize (s.a.v.) yönelik sevgisi o kadar açıktır ki, hiç kimse bundan kuşku duyamaz. Yurtlarına hicret etmesini isteyenler kendileridir. Canlarını, mallarını ve oğullarını O'na feda ettiler. O'nun başarısı için ellerinden gelen her türlü çabayı sarf etmekten geri durmadılar. Nitekim yüce Allah bir çok ayette onlardan övgüyle söz etmiştir: "Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler." (Haşr, 9).
İşte Ensar'ın Muhacirler'e yönelik sevgisi bu düzeydeydi. Bu sevgiyi de Peygamberden (s.a.v.) dolayı besliyorlardı. Bir de onların Peygamber'e (s.a.v.) yönelik sevgilerini düşünün! Ensar'ın Peygamber'e (s.a.v.) yönelik sevgisi bu düzeyde iken, Peygamber'in (s.a.v.) onların sevgilerini kazanmak için akrabalık, hem de bu uzak akrabalık bağını kullanmasının ne anlamı olabilir?! Kaldı ki, Araplar katın cihetiyle olaşan akrabalık bağına bu boyutlarda önem vermezlerdi.
Nitekim bir Arap şairi şöyle demiştir: "Bizim oğullarımız oğullarımızın oğullarıdır. Kızlarımıza gelince, onların oğulları yabancı adamların oğullarıdır." Bir diğeri de şöyle demiştir: "Anneler kap gibidir/Emanet konulan. Soy ise babanındır." Kadınlara akrabalık içinde yer veren İslam'dır. İslam, oğulların çocuklarıyla kızların çocuklarının eşit olduklarına ilişkin anlayışı yerleştirmiştir." (devam edecek…)
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020