İmam Rıza’nın Memun’un sarayında doğru fikirleri yayması
İmam Rıza, yönetimle ilgili işlere müdahale etmezdi. Sadece İslamî maslahata uygun gördüğü durumlarda müdahil olurdu. İslam düşmanlarının yönetime ve resmî uygulamalara sızmalarına engel olmaya çalışırdı
13.02.2024 08:34:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Rıza, yönetimle ilgili işlere müdahale etmezdi. Sadece İslamî maslahata uygun gördüğü durumlarda müdahil olurdu. İslam düşmanlarının yönetime ve resmî uygulamalara sızmalarına engel olmaya çalışırdı. Bu konuda çok değerli öğütler verirdi.
Sözünü ettiğimiz işlerden biri, henüz Müslüman olmuş olan kimselerin vali olarak atanmalarıydı. Bir keresinde Fazl b. Sehl Memun'un huzuruna girdi ve dedi ki: "Falan sınır bölgesine falan Türk'ü vali olarak atadım."
Memun bir şey söylemedi. Bunun üzerine İmam Rıza şöyle dedi: "Allah, Müslümanların imamına, dinin işlerini yürütmekle görevli âlemlerin Rabbinin halifesine, Müslüman ülkenin sınır bölgelerinden birine o bölgelerden esir alınan birini vali olarak tayin etme hakkını vermemiştir.
Çünkü nefisler vatanlarına karşı özlem duyar, kendi ırkdaşlarına şefkatle yaklaşır, dinine aykırı da olsa onların çıkarlarını gözetmeyi sever."
Memun şöyle dedi: "Bu sözleri altın harflerle yazın."
İmam Rıza, ortamı gözeterek konuşur, ardından kendisine yönelen sorulara cevap verirdi. Bir gün Memun'un meclisinde Fazl b. Sehl İmam'a sordu, "Ey Ebu'l-Hasan! İnsanlar fiillerini işlerken İlahî bir zorlama ile mi hareket ederler?" İmam dedi ki: "Allah, insanları fiilleri işlerken zorlama altında tutup sonra da onları bu fiillerden dolayı cezalandırmayacak kadar âdildir."
Fazl dedi ki: "Şu halde, bütünüyle serbest midirler?" İmam şu karşılığı verdi: "Allah, kulunu ihmal edip onu kendi nefsiyle baş başa bırakmayacak kadar hikmet sahibidir."
Bir keresinde Memun şöyle dedi: "Ey Ebu'l-Hasan! Bana deden Ali b. Ebu Tâlib'in nasıl cennetliklerin ve cehennemliklerin birbirinden ayrılmasını sağlayan bir kıstas olduğunu anlat."
Dedi ki: "Baban atalarından, onlar da Abdullah b. Abbas'tan sana şöyle rivayet etmediler mi: Resûlullah'ın şöyle dediğini duydum: Ali'yi sevmek iman, ona buğzetmek de küfürdür."
Memun, "Evet, bana rivayet edildi" dedi.
İmam, bunun üzerine şöyle dedi: "Cennetliklerin ve cehennemliklerin belirginleşmesi, ayrışması onu sevmek ve ona buğzetmekle ilgili olduğuna göre o cennetlikleri ve cehennemlikleri birbirinden ayıran bir kıstastır."
Memun şöyle dedi: "Allah, senden sonra beni sağ koymasın ey Ebu'l-Hasan! Senin, Resûlullah'ın ilminin vârisi olduğuna şahitlik ederim."
Me'mun tartışma toplantıları düzenler ve bu toplantılara Ehl-i Beyt'e karşı olan kimseleri davet eder, Ali b. Ebu Tâlib'in ve Ehl-i Beyt'in üstünlükleri konusunda onları konuştururdu. Bunu, herkese karşı İmam Rıza'ya yakınlığını göstermek için yapardı.
Ehl-i Beyt'e karşı olan kimselerin gerek korkudan, gerek gönüllü olduklarından olsun Memun'a karşı çıkmamaları gayet doğaldı. Bunun da o mecliste bulunan dinleyiciler üzerinde büyük bir etkisi olduğu kesindir.
İşte İmam Rıza bu ortamlarda bulunmak ve bundan yararlanmak suretiyle Ehl-i Beyt'in fikirlerini yayardı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Sözünü ettiğimiz işlerden biri, henüz Müslüman olmuş olan kimselerin vali olarak atanmalarıydı. Bir keresinde Fazl b. Sehl Memun'un huzuruna girdi ve dedi ki: "Falan sınır bölgesine falan Türk'ü vali olarak atadım."
Memun bir şey söylemedi. Bunun üzerine İmam Rıza şöyle dedi: "Allah, Müslümanların imamına, dinin işlerini yürütmekle görevli âlemlerin Rabbinin halifesine, Müslüman ülkenin sınır bölgelerinden birine o bölgelerden esir alınan birini vali olarak tayin etme hakkını vermemiştir.
Çünkü nefisler vatanlarına karşı özlem duyar, kendi ırkdaşlarına şefkatle yaklaşır, dinine aykırı da olsa onların çıkarlarını gözetmeyi sever."
Memun şöyle dedi: "Bu sözleri altın harflerle yazın."
İmam Rıza, ortamı gözeterek konuşur, ardından kendisine yönelen sorulara cevap verirdi. Bir gün Memun'un meclisinde Fazl b. Sehl İmam'a sordu, "Ey Ebu'l-Hasan! İnsanlar fiillerini işlerken İlahî bir zorlama ile mi hareket ederler?" İmam dedi ki: "Allah, insanları fiilleri işlerken zorlama altında tutup sonra da onları bu fiillerden dolayı cezalandırmayacak kadar âdildir."
Fazl dedi ki: "Şu halde, bütünüyle serbest midirler?" İmam şu karşılığı verdi: "Allah, kulunu ihmal edip onu kendi nefsiyle baş başa bırakmayacak kadar hikmet sahibidir."
Bir keresinde Memun şöyle dedi: "Ey Ebu'l-Hasan! Bana deden Ali b. Ebu Tâlib'in nasıl cennetliklerin ve cehennemliklerin birbirinden ayrılmasını sağlayan bir kıstas olduğunu anlat."
Dedi ki: "Baban atalarından, onlar da Abdullah b. Abbas'tan sana şöyle rivayet etmediler mi: Resûlullah'ın şöyle dediğini duydum: Ali'yi sevmek iman, ona buğzetmek de küfürdür."
Memun, "Evet, bana rivayet edildi" dedi.
İmam, bunun üzerine şöyle dedi: "Cennetliklerin ve cehennemliklerin belirginleşmesi, ayrışması onu sevmek ve ona buğzetmekle ilgili olduğuna göre o cennetlikleri ve cehennemlikleri birbirinden ayıran bir kıstastır."
Memun şöyle dedi: "Allah, senden sonra beni sağ koymasın ey Ebu'l-Hasan! Senin, Resûlullah'ın ilminin vârisi olduğuna şahitlik ederim."
Me'mun tartışma toplantıları düzenler ve bu toplantılara Ehl-i Beyt'e karşı olan kimseleri davet eder, Ali b. Ebu Tâlib'in ve Ehl-i Beyt'in üstünlükleri konusunda onları konuştururdu. Bunu, herkese karşı İmam Rıza'ya yakınlığını göstermek için yapardı.
Ehl-i Beyt'e karşı olan kimselerin gerek korkudan, gerek gönüllü olduklarından olsun Memun'a karşı çıkmamaları gayet doğaldı. Bunun da o mecliste bulunan dinleyiciler üzerinde büyük bir etkisi olduğu kesindir.
İşte İmam Rıza bu ortamlarda bulunmak ve bundan yararlanmak suretiyle Ehl-i Beyt'in fikirlerini yayardı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.