Geçtiğimiz Pazar günü İstiklal Mücadelesi'nin karargahı Ankara'da 9 saat süren muhteşem bir programa şahit olduk: Milli Kahramanları Anma Programı'nın 10'uncusuna… 6 bin Ankaralı ellerinde ay yıldızlı bayraklarla Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ni adeta gelincik tarlasına çevirdi. Organizasyon heyetine gönülden teşekkürler… Bu programla alakalı yazılacak birçok husus var, konuşmacıların her biri çok önemli tespitler yaptı ama gündemde olması sebebiyle özellikle programın onur konuğu Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın terör konusundaki açıklamalarının altını çizmek istiyorum. Sayın Baş, İmralı sürecinin yasal ve anayasal bir suç olduğunu belirtti. Prof. Dr. Baş, "Bu süreç Türkiye'yi bölünmeye götüren sürecin başlangıcıdır. Bu süreç toplumda barışı değil en sonunda çatışma ortamını ortaya çıkaracaktır" dedi. Çünkü birileri terörü kullanarak, askerimize, polisimize, halkımıza kurşun sıkarak, terör eylemleri gerçekleştirerek imtiyaz elde etmeye çalışıyordu. Siyasi irade terör neticesinde birilerine imtiyaz sağlarsa, bu durum toplumda teröre meyli artıracaktır. Öyle ya, birileri terörü kullanarak, dürüst olan vatandaşlardan daha fazlasına sahip oluyor. Siyasi iradenin uyguladığı siyaset terörü daha cazip hale getiriyor. Sayın Baş'ın altını çizdiği diğer husus ise, Türkiye'de vatandaşlar hangi etnik kökene sahip olurlarsa olsunlar, eşit haklara sahip olduğu, birilerine ekstra imtiyazlar verilirse, bu eşitliğin bozulacağı anlamına geldiği gerçeğidir. Sayın baş bu konuda, "Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları Kürt olsun, Laz olsun, Çerkez, Boşnak, Arap olsun hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Hepsi hukuk önünde eşittir. Herkes cumhurbaşkanı olabilir. Mesela Laz Cumhurbaşkanı tanıyorum, Cevdet Sunay... Kürt Cumhurbaşkanı tanıyorum, Turgut Özal..." ifadelerini kullanıyor. "Peki, güneydoğuda bazı haksızlıklar yaşandı bunun nedeni neydi" sorusuna da Sayın Baş, bunun Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin değil, batının aklıyla ülkeyi yönetmeye kalkan siyasilerin suçu olduğunu belirtti. Hatta bu siyasi irade bugün kalkıyor, hataları kendileri yapmasına rağmen, devleti, devletin bürokratlarını, kurumlarını, hatta anayasasını sanık sandalyesine oturtuyor. Üstelik tanık olarak da teröristleri dinliyor. Yapılması gerekeni ise Sayın Baş, "Yapmamız gereken devleti suçlamak değil, siyaseti yani kim yaptıysa faili ortaya koyup cezalandırmaktır" ifadeleriyle özetliyor. Terörle masaya oturarak imtiyaz yasaları çıkarmanın ne anlama geldiğini ise Sayın Baş, "Bu imtiyaz yasalarının Türk hukukuna getirilmesi, bilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yıkmaktır ve vatanını bölmektir" diyerek özetledi. Sayın Baş, devletin terörle masaya oturmasının ne anlama geldiğini şu sözlerle ifade etti: "Sen şimdi oturup Apo ile konuşuyorsun. Apo diyor ki, 'ben bu devleti terörle bitirdim'. Rezil ediyor seni. Devlet anarşiye, teröre mağlup oldu." Peki, bu terör belasından kurtuluş için herhangi bir kapı var mı? Prof. Dr. Baş, konuşmasında çözümü de ortaya koyuyor, hiçbir problemi çözümsüz bırakmıyor. Sayın Baş çözümleri bir bir sayıyor: "18 yaş üstü herkese 500 TL vatandaşlık maaşı verilecek. Asgari ücret 4 bin TL olacak. Ev hanımları işçi statüsünde düşünülüp onlara işçi maaşı verilecek. Şimdilik bu 500 TL. Doğum yapanlara doğum ikramiyesi verilecek. Yeni işyerleri açılacak…" Sayın Baş, bunları sadece vaat olarak bırakmıyor, noter tasdiki taahhütnamelerle bu projelerini hukuki bir zemine, bir sorumluluğa taşıyor. Bunları yerine getirmeyecek bir siyaset adamı böyle bir adıma hiç cesaret edebilir mi? Böyle bir adım dünya siyaset tarihinde ilk defa Prof. Dr. Haydar Baş tarafından atılmıştır, başka hiçbir örneği yoktur. Sayın Baş şu cümleyle noktayı koyuyor: "Bizim dönemimizde iki ferdi asgari ücretle çalışan bir eve 11 bin 500 TL para girecek. Şimdi bu evden bir fert dağa çıkar mı?" Ben böyle bir imkanın sunulduğu bir ülkede, hala terörist olarak kalacak bir enayinin olacağını zannetmiyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Et tüketiminde Zimbabve'nin bile gerisindeyiz! / 31.10.2025
- Gebze'de yıkılan binanın bize anlattıkları / 30.10.2025
- PKK, Türkiye’de ‘demokratik entegrasyon’ hedefinde / 29.10.2025
- Birinci vazifemiz, Cumhuriyetimizi ilelebet muhafaza etmektir / 28.10.2025
- Bahçeli’nin Kıbrıs duruşu: 2000 ve 2025 / 25.10.2025
- ABD-İsrail ikilisinin şekillendirdiği Suriye, Türkiye'nin menfaatine değil / 23.10.2025
- Enflasyonda itibarımız yerlerde / 22.10.2025
- 22 Ekim'in 1'nci yılında endişe verici tablo! / 21.10.2025
- İsrail'in hedefinde Kıbrıs var! / 18.10.2025
- Gazze'de ateşkes sonrası ABD'nin odağında hangi ülkeler var? / 17.10.2025
- Gebze'de yıkılan binanın bize anlattıkları / 30.10.2025
- PKK, Türkiye’de ‘demokratik entegrasyon’ hedefinde / 29.10.2025
- Birinci vazifemiz, Cumhuriyetimizi ilelebet muhafaza etmektir / 28.10.2025
- Bahçeli’nin Kıbrıs duruşu: 2000 ve 2025 / 25.10.2025
- ABD-İsrail ikilisinin şekillendirdiği Suriye, Türkiye'nin menfaatine değil / 23.10.2025
- Enflasyonda itibarımız yerlerde / 22.10.2025
- 22 Ekim'in 1'nci yılında endişe verici tablo! / 21.10.2025
- İsrail'in hedefinde Kıbrıs var! / 18.10.2025
- Gazze'de ateşkes sonrası ABD'nin odağında hangi ülkeler var? / 17.10.2025

















































































