Peygamberimizin ümmetine son tavsiyeleri :
Hz. Âişe (ra) der ki:
Peygamberimiz (SAV): ''Aman! Aman! Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız.
Onların sırtlarına elbise giydiriniz.
Karınlarını doyurunuz.
Onlara yumuşak söz söyleyiniz.
Namaza devam ediniz.
Ellerinizdeki köleleriniz hakkında da Allah'tan korkunuz'' buyurmakta, son nefesinde bile "Namaza, namaza, ellerinizdeki kölelerinize...'' diye tavsiyede bulunmakta idi. Peygamberimizin en son sözü: "Kadınlarınız ve ellerinizdeki köleleriniz hakkında Allah'tan korkunuz'' buyruğu idi. (İslâm Tarihi, M. Asım KÖKSAL c. 18, s. 56-57, Musannef c. 5, s. 436'dan).
***
Aylardan Rebiül'evvel ayı...
Yıllardan Hicri 10. yıl...
Yani Miladi 632...
Rahmet Peygamberi 'nin son anları...
Ölüm döşeği...
Şiddetli hastalıktan ayılıp kendine geldiğinde mübarek dudaklarından damla damla dökülen şefkat sözcükleri...
Hak ve hukuka dikkat edin, buyuruyor. Tam 1400 küsur yıl önce. Bırakın köleyi hür Müslüman'a yapılanlara bakın...
Vahşi Batı...
***
Ne hazin durumdur ki:
Allah'ın seçip razı olduğu "son ve tek makbul dini İslam'a'' sarılmamız , O'nu yaşama gayretinde olmamız gerekirken; Batı'ya, onların süflî arzularına yaranma, ona esir olma yarışına girdik.
Âlemlere Rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimizin buyrukları güneşler gibi nefsimizi, neslimizi, âlemi ve bütün insanlığı aydınlatırken mahrumiyet yaşamamız nedendir.
"Vahşi Batı''nın kan, gözyaşı, yalan, hırsızlık, enaniyet, utanmazlık... bizim örfümüze uymayan hayat tarzına nasıl itibar olunur.
"Vahşi''lerin hayat tarzına bakıp da, kendi kütüphanesini, kendi ilim adamını, kendi ekonomisini, kendi insanını beğenmeyenler, Irak'ta çekilen resimleri mutfaklarına assınlar. Öyle ya belki de Batı'nın demokrasilerini, yalanlarını ve vahşetini görür de iştahları açılır.
***
Biri çıkıp bizleri uyutmaya kalkmasın.
Bugün aynı işkence ve zulümler ABD'de, İsrail'de, Ermenistan'da, Afganistan'da, Doğu Türkistan'da, Filipinlerde... aynı işkenceler bin bir çeşidiyle devam etmektedir.
Masa başlarında uyuşturucu hap gibi özür takdim edenler alsın özürlerini başlarına çalsınlar.
Dünyaya ve bütün insanlığa Hz. Peygamberin (sav) huzur, sevgi, merhamet mesajını taşımadıkça, sahip çıkmadıkça bu zulmün sonu gelmeyecektir.
Sıra bize gelmeden uyanmalıyız.
Dostu düşmanı tanımalıyız.
Ne oluyoruz.
Nerede duruyoruz...
***
Allah Resulü veda hutbesinde ne buyurmuştu:
"Bütün insanlar eşittir. Bir insanın diğerinden üstün olması; Allah'a bağlılığı, O'na olan saygısı iledir.
Can, mal namus kutsaldır. Her türlü tecavüzden korunmuştur...''
O Peygamber, kız çocukların diri diri gömüldüğü cahiliye döneminde kuşların bile incitilemeyeceği bir merhamet köprüsünü gönüllere yerleştirmemiş midir?..
Ecdadımız "Eşekler güneş doğumundan güneş batımına, şu kural ve şartlarla, şu kadar saat çalıştırılabilir'' diye yasalar koymuştur.
***
Batı'nın mantığında, insan sınıfında Müslüman yoktur.
Biri yeryüzünün kendilerine inandıkları bir çeşit tanrı tarafından vaat edilmiş olduklarına inanarak Müslümana hayat hakkı tanımaz. Biri de madem ki Müslümana düşmanlık vardır o halde işgalde, zulümde, vahşilikte gizli ve âşikar beraber oluyorlar.
Bunların insan haklarında Müslümanın yeri yoktur.
Katliam yapan bundan tat alan, insan değil ki Müslümana hayat hakkı tanısın.
Bütün bir dünya Müslümanları bir merhametli el, bir sahip bekliyorlar.
Bu kadar zulüm, bu kadar parçalanma, bu kadar husumet yeter artık...
Hz. Âişe (ra) der ki:
Peygamberimiz (SAV): ''Aman! Aman! Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız.
Onların sırtlarına elbise giydiriniz.
Karınlarını doyurunuz.
Onlara yumuşak söz söyleyiniz.
Namaza devam ediniz.
Ellerinizdeki köleleriniz hakkında da Allah'tan korkunuz'' buyurmakta, son nefesinde bile "Namaza, namaza, ellerinizdeki kölelerinize...'' diye tavsiyede bulunmakta idi. Peygamberimizin en son sözü: "Kadınlarınız ve ellerinizdeki köleleriniz hakkında Allah'tan korkunuz'' buyruğu idi. (İslâm Tarihi, M. Asım KÖKSAL c. 18, s. 56-57, Musannef c. 5, s. 436'dan).
***
Aylardan Rebiül'evvel ayı...
Yıllardan Hicri 10. yıl...
Yani Miladi 632...
Rahmet Peygamberi 'nin son anları...
Ölüm döşeği...
Şiddetli hastalıktan ayılıp kendine geldiğinde mübarek dudaklarından damla damla dökülen şefkat sözcükleri...
Hak ve hukuka dikkat edin, buyuruyor. Tam 1400 küsur yıl önce. Bırakın köleyi hür Müslüman'a yapılanlara bakın...
Vahşi Batı...
***
Ne hazin durumdur ki:
Allah'ın seçip razı olduğu "son ve tek makbul dini İslam'a'' sarılmamız , O'nu yaşama gayretinde olmamız gerekirken; Batı'ya, onların süflî arzularına yaranma, ona esir olma yarışına girdik.
Âlemlere Rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimizin buyrukları güneşler gibi nefsimizi, neslimizi, âlemi ve bütün insanlığı aydınlatırken mahrumiyet yaşamamız nedendir.
"Vahşi Batı''nın kan, gözyaşı, yalan, hırsızlık, enaniyet, utanmazlık... bizim örfümüze uymayan hayat tarzına nasıl itibar olunur.
"Vahşi''lerin hayat tarzına bakıp da, kendi kütüphanesini, kendi ilim adamını, kendi ekonomisini, kendi insanını beğenmeyenler, Irak'ta çekilen resimleri mutfaklarına assınlar. Öyle ya belki de Batı'nın demokrasilerini, yalanlarını ve vahşetini görür de iştahları açılır.
***
Biri çıkıp bizleri uyutmaya kalkmasın.
Bugün aynı işkence ve zulümler ABD'de, İsrail'de, Ermenistan'da, Afganistan'da, Doğu Türkistan'da, Filipinlerde... aynı işkenceler bin bir çeşidiyle devam etmektedir.
Masa başlarında uyuşturucu hap gibi özür takdim edenler alsın özürlerini başlarına çalsınlar.
Dünyaya ve bütün insanlığa Hz. Peygamberin (sav) huzur, sevgi, merhamet mesajını taşımadıkça, sahip çıkmadıkça bu zulmün sonu gelmeyecektir.
Sıra bize gelmeden uyanmalıyız.
Dostu düşmanı tanımalıyız.
Ne oluyoruz.
Nerede duruyoruz...
***
Allah Resulü veda hutbesinde ne buyurmuştu:
"Bütün insanlar eşittir. Bir insanın diğerinden üstün olması; Allah'a bağlılığı, O'na olan saygısı iledir.
Can, mal namus kutsaldır. Her türlü tecavüzden korunmuştur...''
O Peygamber, kız çocukların diri diri gömüldüğü cahiliye döneminde kuşların bile incitilemeyeceği bir merhamet köprüsünü gönüllere yerleştirmemiş midir?..
Ecdadımız "Eşekler güneş doğumundan güneş batımına, şu kural ve şartlarla, şu kadar saat çalıştırılabilir'' diye yasalar koymuştur.
***
Batı'nın mantığında, insan sınıfında Müslüman yoktur.
Biri yeryüzünün kendilerine inandıkları bir çeşit tanrı tarafından vaat edilmiş olduklarına inanarak Müslümana hayat hakkı tanımaz. Biri de madem ki Müslümana düşmanlık vardır o halde işgalde, zulümde, vahşilikte gizli ve âşikar beraber oluyorlar.
Bunların insan haklarında Müslümanın yeri yoktur.
Katliam yapan bundan tat alan, insan değil ki Müslümana hayat hakkı tanısın.
Bütün bir dünya Müslümanları bir merhametli el, bir sahip bekliyorlar.
Bu kadar zulüm, bu kadar parçalanma, bu kadar husumet yeter artık...
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021