İnsansız hava araçlarını biliyorsunuz ama insansız kara araçlarını belki de ilk kez benden duyacaksınız. Gerçi İstanbul’da yaşayanlar bu insansız kara araçlarını biliyor, görüyor, biniyor ama tabir etmiyor.
Diğer şehirleri bilmem ama İstanbul’da insansız kara araçları zirve yaptı, yapıyor. İhtiyaç ötesinde ihtiraslarının peşinde koşan her kesim ve her gelir grubundan insanımızın kullandığı taksi, minibüs, otobüs vs. araçları ben “insansız kara araçları” olarak tarif ediyorum. Çünkü ihtiras, aklı devreden çıkarır. Akılsızın elindeki her nesne hem kendi hem de etrafı için tehlikedir. Zaten “trafik terörü” dediğimiz, PKK’dan daha çok can alan terör, bu akılsızlar yüzünden ortaya çıkmıştır.
Baba parasıyla, lüks bir araç içinde, birkaç gencin trafiği alt üst etmesi sıradanlığın ötesinde, gençler arasında bir gurur, bir başarı olarak algılanıyor.
Yine pahalı veya ucuz araçları ile yollar benim dercesine hareket eden, sonrada evlerin balkonlarına düşen, üstgeçitlere tırmanan, viyadüklerden sallanan vs. araçları akıl izah edemez. Haliyle aklın olmadığı yerde “insansız kara araçları” ortaya çıkar.
Benim asıl şikayetçi olduğum, içinde birçok insan olmasına rağmen direksiyonda insansız yola devam eden toplu taşıma araçlarıdır. İstanbul’da her gün yüz binlerce insan bu araçları kullanmaktadır. Ben de bunlardan biriyim. Yine yüz binlerce insan bu araçların sorumsuzluğu yüzünden kaza yapmakta, tehlike atlatmakta en basitinden trafik sıkışıklığı nedeniyle zaman israfı yapmaktadırlar.
Evet, dolmuş ve özellikle “özel halk otobüslerinden” bahsediyorum. Görevini layıkıyla yerine getiren, ekmeğine saygı duyan, yaptığı işin maddi ve manevi sorumluluğunun farkında olan sürücü kardeşlerim bu kapsama dahil değildir. Çünkü onlar işlerini insan gibi yapıyorlar. Haliyle araçlarının insansız olması mümkün değildir.
İnsansız kara araçlarına gelirsek…
Siz kırmızı ışıkta durmuşsunuz. Yeşil yandı. Tam hareket edeceksiniz. Pat! Önünüze bir insansız kara aracı zıpladı. Tecrübeliyseniz ne ala. Yoksa ya siz öndekine, ya da arkadakinin size bindirmesi kaçınılmaz.
Yeşil yanmış. Eşinizle, çocuğunuzla karşıdan karşıya geçiyorsunuz. Bir havalı korna. Aman Allah’ım. Canınızı zor kurtarıyorsunuz. Neden? Bu insansız kara araçları ya kontrol noktasına yetişecek ya önündeki minibüs veya aynı hattaki otobüsü geçecek.
Trafikte ilerliyorsunuz. Sekiz, on araç geriden aynı havalı korna. Sanki veziri azam geliyor. Veya yol boş olmasına rağmen trafik ilerlemiyor. Neden? Öndeki insansız kara aracı yolu ortalamış, aracın dolması için piti piti gidiyor.
İşe veya eve gideceksiniz. Bakıyorsunuz otobüsünüz geliyor. O da ne! Ani bir sol. Durağa girmeden son sürat geçti, gitti. Neden? Önündeki otobüsle bir noktaya kadar hattı aynı. Sonraki duraktan daha fazla yolcu toplamak için sizi bıraktı. Tabi baştan aşağı giydiriyorsunuz ama ne çıkar. Giden çoktan gitti.
Bu tip araçlara biniyorsunuz. Daha, arkadan almaz mısınız, diyemeden, önden verin, emri geliyor. Hem ‘paranız bozuk olsun’, hem ‘sıkışın’, hem de ‘araç boş, binin’, emri peş peşe sıralanıyor.
Vatandaş niye bu zulme razı oluyor? Vatandaş ne yapsın? Direksiyonda oturan mahlukun elinde sigara, ensesinde bir acayip dövme. Kollar pazılara kadar sıyrılmış, gömlekteki düğmelerin yarısı açık yine bir sürü anlamsız işaret. Saçlar piramit şeklinde. Arabanın camında da “arabada sopa var” yazısı. Ne yapsın garibim! “Çilemse güler geçerim, kaderimse çekerim” modunda.
Yetkilileri soracak olursanız… Trafik denetçileri bir kaç ayda bir soteye yatıyor. Çeviriyor. Neden ayakta yolcun var, sorusuna “abi ekmek parası” cevabını alıyor. Ceza yazılacaksa yazıyor. Yoksa yola devam…
Ya siyaset! Milleti ayakaltına alma gayretinde olanlardan, milletin sorunlarına çözüm nasıl beklersiniz…
Diğer şehirleri bilmem ama İstanbul’da insansız kara araçları zirve yaptı, yapıyor. İhtiyaç ötesinde ihtiraslarının peşinde koşan her kesim ve her gelir grubundan insanımızın kullandığı taksi, minibüs, otobüs vs. araçları ben “insansız kara araçları” olarak tarif ediyorum. Çünkü ihtiras, aklı devreden çıkarır. Akılsızın elindeki her nesne hem kendi hem de etrafı için tehlikedir. Zaten “trafik terörü” dediğimiz, PKK’dan daha çok can alan terör, bu akılsızlar yüzünden ortaya çıkmıştır.
Baba parasıyla, lüks bir araç içinde, birkaç gencin trafiği alt üst etmesi sıradanlığın ötesinde, gençler arasında bir gurur, bir başarı olarak algılanıyor.
Yine pahalı veya ucuz araçları ile yollar benim dercesine hareket eden, sonrada evlerin balkonlarına düşen, üstgeçitlere tırmanan, viyadüklerden sallanan vs. araçları akıl izah edemez. Haliyle aklın olmadığı yerde “insansız kara araçları” ortaya çıkar.
Benim asıl şikayetçi olduğum, içinde birçok insan olmasına rağmen direksiyonda insansız yola devam eden toplu taşıma araçlarıdır. İstanbul’da her gün yüz binlerce insan bu araçları kullanmaktadır. Ben de bunlardan biriyim. Yine yüz binlerce insan bu araçların sorumsuzluğu yüzünden kaza yapmakta, tehlike atlatmakta en basitinden trafik sıkışıklığı nedeniyle zaman israfı yapmaktadırlar.
Evet, dolmuş ve özellikle “özel halk otobüslerinden” bahsediyorum. Görevini layıkıyla yerine getiren, ekmeğine saygı duyan, yaptığı işin maddi ve manevi sorumluluğunun farkında olan sürücü kardeşlerim bu kapsama dahil değildir. Çünkü onlar işlerini insan gibi yapıyorlar. Haliyle araçlarının insansız olması mümkün değildir.
İnsansız kara araçlarına gelirsek…
Siz kırmızı ışıkta durmuşsunuz. Yeşil yandı. Tam hareket edeceksiniz. Pat! Önünüze bir insansız kara aracı zıpladı. Tecrübeliyseniz ne ala. Yoksa ya siz öndekine, ya da arkadakinin size bindirmesi kaçınılmaz.
Yeşil yanmış. Eşinizle, çocuğunuzla karşıdan karşıya geçiyorsunuz. Bir havalı korna. Aman Allah’ım. Canınızı zor kurtarıyorsunuz. Neden? Bu insansız kara araçları ya kontrol noktasına yetişecek ya önündeki minibüs veya aynı hattaki otobüsü geçecek.
Trafikte ilerliyorsunuz. Sekiz, on araç geriden aynı havalı korna. Sanki veziri azam geliyor. Veya yol boş olmasına rağmen trafik ilerlemiyor. Neden? Öndeki insansız kara aracı yolu ortalamış, aracın dolması için piti piti gidiyor.
İşe veya eve gideceksiniz. Bakıyorsunuz otobüsünüz geliyor. O da ne! Ani bir sol. Durağa girmeden son sürat geçti, gitti. Neden? Önündeki otobüsle bir noktaya kadar hattı aynı. Sonraki duraktan daha fazla yolcu toplamak için sizi bıraktı. Tabi baştan aşağı giydiriyorsunuz ama ne çıkar. Giden çoktan gitti.
Bu tip araçlara biniyorsunuz. Daha, arkadan almaz mısınız, diyemeden, önden verin, emri geliyor. Hem ‘paranız bozuk olsun’, hem ‘sıkışın’, hem de ‘araç boş, binin’, emri peş peşe sıralanıyor.
Vatandaş niye bu zulme razı oluyor? Vatandaş ne yapsın? Direksiyonda oturan mahlukun elinde sigara, ensesinde bir acayip dövme. Kollar pazılara kadar sıyrılmış, gömlekteki düğmelerin yarısı açık yine bir sürü anlamsız işaret. Saçlar piramit şeklinde. Arabanın camında da “arabada sopa var” yazısı. Ne yapsın garibim! “Çilemse güler geçerim, kaderimse çekerim” modunda.
Yetkilileri soracak olursanız… Trafik denetçileri bir kaç ayda bir soteye yatıyor. Çeviriyor. Neden ayakta yolcun var, sorusuna “abi ekmek parası” cevabını alıyor. Ceza yazılacaksa yazıyor. Yoksa yola devam…
Ya siyaset! Milleti ayakaltına alma gayretinde olanlardan, milletin sorunlarına çözüm nasıl beklersiniz…
Akın Aydın / diğer yazıları
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024