90'lı yıllara döndük adeta. Siyasetçiler dini konuşuyor, medya dini tartışıyor, kindar kalemler cumhuriyet ile İslam'ı karşı karşıya getirme gayretindeler, ilahiyatçılar fitne-fesat üretiyor, bir kesim diğer kesimi tekfir ediyor, aşağılıyor.
Soruyorum; İslam'ı, İslam kavramlarını gündem ederek çatışma, kutuplaştırma ortamı yaratmak, kardeşi kardeşe düşman etmek kimin planı?
Çünkü bu planları, 50'li yıllarda, 60'ların, 70'lerin sonunda gördük. 90'ların başında ve sonunda da (28 Şubat'ta) gördük, yaşadık. O planların kaymağını yiyenleri de görüyor, biliyoruz.
Günlerdir bazı parti, kurum ve kişilerin açıklama ve etkinlikleri yüzünden adeta, 'din elden gidiyor' feryatları başladı.
Bu feryat sahiplerinden birisi de Yeni Şafak yazarlarında Yusuf Kaplan. 'Felâketin çan sesleri: İslâm'ın terk edilmesi tehlikesi!' başlıklı bir yazı yazdı.
İBB'nin malum etkinliğinden bahsetti. Yerden yere vurdu. Bardakçı'yı övdü. Lafı laikliğe getirdi. Faturayı Kemalizm'e kesti. Birilerini yüceltirken diğerlerini hain ilan etti.
Kurşundan daha öldürücü cümlelerinde kendi kendine sıktığının farkında değildi herhalde!
Çünkü yazısında itirafları da peş peşe sıralıyor ve şöyle diyordu;
"Çok ürpertici gelebilir ama açıkça gördüğüm şey, toplumda deizmin çığ gibi yayıldığı, insanların İslâm'ı, İslâmî duyarlıkları hızla terk ettikleri yakıcı gerçeğidir.
Uyarıyorum: Böyle giderse, fazla değil 10 sene içinde, İslâm Protestanlaştırılır, Müslüman insanların hayatlarından da hızla çekilir, camiler, vakit namazlarında bomboş kalır ya da sadece ölümünü bekleyen ihtiyarların son gidecekleri yere, ölüm mekânına dönüşür ve sadece "cuma ayinleri" yapılan kiliselerin derekesine düşebilir!
Açıkça söylüyorum: Toplum, İslâmî duyarlıklarını yitiriyor, İslâm'ı terk ediyor hızla..."
Yusuf Kaplan bu itirafları yaparken dediğim gibi faturayı Kemalizm'e kesmeye çalıştı ama unuttuğu ve unutturmak istediği bu ülkeyi 19 yıldır AKP'nin yönettiği gerçeğiydi.
2002 yılında yeni doğmuş, altını annelerinin değiştiği çocuklar bugün anne-baba olma kapasitesindeler. Yusuf Kaplan herhalde bu gerçeğin farkında değil.
Bu tablo, AKP'nin Türkiye'sinin tablosudur. Toplumun ahlakını, inancını, milli ve manevi yapısını olumlu veya olumsuz yönde etkileyen öğeler bellidir.
Bu mealde yeni diye tabir ettikleri Türkiye'de medya iktidarın tekelindedir.
Milli Eğitim, AKP'nin yap-boz tahtası haline gelmiştir. STK'lar yine iktidarın eksenindedir. Camilere, statlara siyaseti sokan AKP'dir. Sendikaları susturan iktidardır. Üniversiteleri siyasetten soyutlayan da AKP'dir. Diyanet İşleri, hükümetin sözcüsü gibi bu duruş içerisindedir.
Onun için milli ve manevi alanda ortaya çıkan ve bizzat itiraf ettikleri bu vahim tablonun mimarı olarak hedef saptırmaları tam anlamıyla iman tutulmasıdır, fitnedir, fitneciliktir.
Bu zevata sormak istiyorum; Dinlerarası Diyalog kapsamında on binlerce gencimiz dinsizliğe sürüklenirken kaç satır yazdı. 98'de Gülen ve hareketine ve bu harekete ortak olan, her istediklerini veren siyasetçiler için tek cümle kurdu mu?
Gülen, Kur'an'a, Hz. Peygambere (s.a.a.v) iftira atarken neden susuyordu?
Papazlarla, hahamlarla iftarlar açılırken, dualar edilirken neden sustu?
Bu zevata sorun; Cumhuriyet döneminde en çok kilise açan iktidar hangisidir? Cumhuriyet döneminde milletin milli ve manevi değerlerini yerle bir eden programlar, diziler, filmler hangi dönemde yapılmıştır?
Bu zevata sorun; Türkiye Cumhuriyeti'nde, 'besmele ile kilise açan' kaç siyasetçi vardır?
Bu zevata sorun; AB uyum yasaları çerçevesinde o kanunları çıkaran hangi partidir?
Şimdi saklayabilirsiniz, saklanabilirsiniz. Ama bu Türkiye, sizin eserinizdir.
Bari Abdurrahman Dilipak kadar cesaretli olsaydın!
Dilipak çıktı dedi ki; "Her devrin adamları, her zaman bir yolunu bulur ve gemilerini yürütürler.
Bunlar, kendilerini gizlemek için toplumun itibar ettiği her şeyi kullanırlar. Cesur göründüklerine bakmayın, korkaktırlar. Cesaret gösterisi yapıyorlar. Tavus kuşu gibi tüylerini kabartıyorlar…
Hani 'el emin' olacaktık, 'Urvetül vuska' olacaktık, 'Veresetül enbiya' olacaktık, 'Yaşayan Kur'an' olacaktık!
Güzel değil kötü örnek oluyoruz artık. İnsanlar, bize bakıp dinden soğuyor…"
Bu 'yeşil sermaye silahşorlarının kimliğini de yine Abdurrahman Dilipak'ın itiraflarından aktarayım;
"Bunlardan maddi yardım almayan cemaat ve vakıf kaldı mı? Ha, işte böyle, veren el alan elden üstündür. Daha önce siz konuşuyordunuz onlar dinliyordu, şimdi onlar konuşuyor, siz dinliyorsunuz.
AB fonları ile semirenlerin sesleri nasıl inceldi, eskiden ter kokuyorlardı, şimdi parfüm kokuyorlar. Bodrum katlarında rutubet kokan derneklerden çıkıp plazalara taşındılar."
"Allah, hesap görücü olarak yeter." (Ahzap 39)
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025