Türkiye'de işsizlik rakamları artmaya devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) resmi rakamlarına göre, ocak, şubat ve mart aylarını kapsayan 3 aylık dönemde işsizler ordusuna 46 bin kişi daha dahil oldu. Böylece resmi işsiz sayısı 2,8 milyona, işsizlik oranı ise yüzde 11,9'a tırmandı.Tabii bu resmi rakamlara TÜİK ve iktidar partisi dışında hiç kimse itibar etmiyor. Çünkü bu rakam gerçeklerden çok uzak.TÜİK'in işsizlik verilerine,İşsiz olduğu halde iş bulmaktan umudunu kesip iş aramayanlar,İş bulduğu takdirde hemen çalışacak olanlar, Sadece mevsimlik çalışıp diğer aylar iş bekleyenler,Kısa süreli olarak yıl içinde işlere giriş çıkış yapmış olanlar,Ve üniversitede öğrenci olduğu halde ek iş yapmak isteyip de iş bulamayanlar dahil edilmiyor.Yine TÜİK'in rakamları baz alınarak yapılan hesaplamalarda bunların sayısı 3 milyon 200 bin kişi. Resmi işsiz sayısına bu rakamı da ilave ettiğimizde en az 6 milyon kişiye ulaşıyor.Şu an uygulanan IMF ve AB tavsiyeli politikalarla iktidarımızın bu kangrenleşmiş yarayı tedavi etmesi asla mümkün değildir. Eğer mümkün olsaydı, tek başına iktidar olarak bulunduğu bu 4 yıllık zaman zarfında rahatlıkla bunu yapabilirdi. Eğer bir çözümü varsa -ki olmadığını hepimiz biliyoruz- bugüne kadar devreye koymadıysa, bu seçimlere yönelik geçici bir adım anlamına gelir ki hiç de ahlaki olmaz. AKP iktidarı gelinen bu süreçte nasıl cari açığı, iç ve dış borçlarla yaşamayı artık normal bir hayat tarzı olarak kabul ettiyse, işsizliği de böyle kabul etmektedir ve çözüm için hiçbir adım atmamaktadır. Bugün işsizlik probleminin çözümünde AB kurtuluş simidi olarak gösterilmektedir. Peki, gerçekten AB çözüm müdür? Bu soruyu bir de şöyle sormamızda fayda var: "Halihazırda yüzde 8,8 işsizlik oranına sahip olan, diğer bir ifadeyle, kendi vatandaşlarının yüzde 8,8'ine iş bulamayan, bulmayı beceremeyen AB bizim işsizlerimize mi bulabilecek? Sorunun cevabı sorunun içinde gizli.TÜİK'in işsizlik rakamlarına, yine TÜİK'in raporlarında ifade edilen ve bu rakama dahil olmayanları, yukarıda belirttiğimiz şekilde ilave ettik ve 6 milyona ulaştık. Peki, gerçek işsiz sayısı bu rakam mıdır? Tabii ki, hayır.Unutmayalım, TÜİK'in rakamları, resmi olarak ulaşabildiği rakamlardır. Peki, ya hiç resmi müracaatta bulunmayıp işsiz olarak gezinenler, kahve köşelerinde kara kara düşünenler ne olacak? Onları yok mu kabul edeceğiz?Konuyu biraz daha derinlemesine düşünürsek, işsizlik rakamlarının belirlenmesindeki amaç nedir? Ekonomide yapılan bu tür çalışmalardaki hedef toplumun daha huzurlu, ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabileceği bir ortam oluşturmak değil mi?Eğer hedef çelik çomak oynamaksa diyeceğimiz bir şey yok, ama çözüm üretmekse gerçekleri görüp daha ayağı yere basar çözümler ortaya koymak olması gereken değil mi?Bırakalım işsizlik rakamlarını, bugün yeni bir rapor hazırlayalım ve buna "geçinebilirlilik oranı" diyelim. Sizce Türkiye'de geçinebilirlilik oranı nedir? Yani bu ülkede her türlü asli ihtiyaçlarını hiç kimseye muhtaç kalmadan, borç yada kredi almadan karşılayabilen kaç vatandaşımız var? Yüzde 10 mu, yoksa taş çatlasa yüzde 20'ye çıkar mı?Resmi raporda iş sahibi olarak gösterilen işçinin, memurun, çiftçinin sizce aldığı maaşla ailesini rahatlıkla geçindirebildiğini söyleyebilir misiniz? Yoksa sizde mi çayla simit yemesini tavsiye edeceksiniz? Çayla simidi severim, ama bu çayla simidi sabah öğle ve akşam yemeklerinden başka herhangi bir şey yemeden sürekli yemeyi hiç denediniz mi? Eğer becerebiliyorsanız vatandaşınıza öyle tavsiye edin.Kendiniz yemeğin her türlüsünü yerken, her türlü sosyal imkanı milletin vergileriyle temin ederken, ama buna karşılık vatandaşa simit ve çay tavsiye ederken bu ülkenin ekonomik problemlerinin çözülebileceğini inanıyor musunuz?Eğer bir model işsizin, işçinin, memurun, çiftçinin, emeklinin yani toplumun çoğunluğunun dertlerinden yola çıkarak bir çözüm sunuyorsa işte o model gerçek çözüm olacaktır.Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli'nin (MEM) çıkış noktası da burasıdır. Modelin özünde "Milleti yaşat ki devlet yaşasın" temel anlayışı vardır ve bu sebeple de mutlaka başarılı olacaktır. Topluma yapılan her türlü yatırım, ekonomiyi mutlaka canlandıracaktır, devleti de güçlendirecektir. İşte kainat devleti olmanın ve de kıyamete kadar var olmanın nüktesi buradadır.Sayın Baş insandan yola çıkmıştır ve işi temelinden yakalamıştır. Zaten dünya çapında takdir görmesinin ve Nobel'e aday gösterilmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi de budur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025