Fert olarak yalnız yaşamak nasıl mümkün değilse aile, komşu, mahalle, köy, kasaba ve toplum hatta millet ve devlet olarak da kendi başımıza yaşamamız sözkonusu olamaz. Dayanışma, yardımlaşma, tanışma, iş ve güç birliği tarihin başlangıcından itibaren kaçınılmaz bir zaruret olarak hep olagelmiştir.
Bu durumun bugün de, yarın da olması kadar tabii ve zaruri bir şey olamaz. Atalarımız "komşu komşunun külüne muhtaçtır" derler ya bu herkes için her toplum ve her devlet için de geçerlidir. Kaldı ki teknolojinin sınır tanımadığı bir zamanda insanlar, aileler, toplumlar ve devletler o kadar birbirinin içine girmiş ki "kimin eli kimin cebinde belli değil".
Dünya her ne kadar kıtalardan, kıtalar devletlerden meydana geliyorsa da artık kıtalar da devletler de birbirine hiç de uzak ve yabancı değil.
Bu tabii ve zaruri yakınlaşmanın yanında bir başka yakınlaşma ve dayanışma da gündeme gelmiş vaziyettedir. Uzun zamandan beri bu küreselleşme ve globalleşmenin hesaplarını yapanlar işin sonuna gelmiş vaziyettedirler. İlk bakışta bu da tabii ve zaruri gibi görünse veya gösterilse de işin aslı maalesef öyle değil.
İşin aslı başta ABD olmak üzere batı dünyasının bütün dünyaya hakim olmasının adıdır küreselleşme ve globalleşme. Bu hakimiyet hem siyasidir, hem dini ve ahlakidir, hem ekonomik ve kültüreldir ve hem de askeridir. Yani neticede olması gereken şey; Batı dünyası, Batı insanı, Batı kültürü, Batı uygarlığı, Batı değerleri ve Batı'nın menfaatleri...
İnsanlar, aileler, toplumlar, milletler ve devletler bir arada yaşayacaklar ama... Batının dediği gibi, batının istediği gibi, batının müsaade ettiği kadar ve batı menfaatleri doğrultusunda...
Yani dünyanın bütün nimetleri, imkanları, fırsatları Batı'nın elinde ve kontrolünde olacak ve sana ne kadar ve nasıl reva görüyorsa öyle yaşayacaksın.
İşte bugün gelinen bu noktada uluslararası anlaşmaların, sözleşmelerin, ittifakların, diyalogların ve hoşgörülerin manası da budur, mahiyeti de budur.
Türkiye'nin 20 yıl terörle mücadelesinde yalnız kalmasının ve terörün, batı tarafından desteklenmesinin ve beslenmesinin sebebi budur.
ABD'nin terörle mücadeleyi bahane ederek bütün dünyayı peşine takarak Afganistan'ı vurmasının sebebi de budur. Dün Irak'a niçin bomba yağdırdı ise bugün de Afganistan'a ve belki de tekrar Irak'a yine onun için bomba yağdıracak.
Daha dün Bosna'da, Kosova'da yaşananlar da bunun için yaşandı. Ortadoğu bunun için dinmiyor. Filistin bunun için sahipsiz, yetim ve öksüz. İsrail bunun için çok güçlü... Ve yine bir avuç Çeçen de bunun için yapayalnız...
Ve bütün bu gerçekler ve korkunç akıbetler ortada iken Türkiye'nin tavrı onun için çok önemlidir. Çünkü Türkiye sadece kendisi için biçilen kefeni yırtmakla kalmayacak dünyayı da sürüklenmekte olduğu tehlikeli maceralardan kurtaracak tek ülkedir. Yeter ki konumunu, misyonunu doğru anlayabilsin.
Buna Türkiye'nin de, dünyanın da çok ihtiyacı var. İşte bütün bu ve benzeri olaylardan dolayı Türkiye'nin ve Türk insanın bağımsız olma mecburiyeti vardır.
Bu durumun bugün de, yarın da olması kadar tabii ve zaruri bir şey olamaz. Atalarımız "komşu komşunun külüne muhtaçtır" derler ya bu herkes için her toplum ve her devlet için de geçerlidir. Kaldı ki teknolojinin sınır tanımadığı bir zamanda insanlar, aileler, toplumlar ve devletler o kadar birbirinin içine girmiş ki "kimin eli kimin cebinde belli değil".
Dünya her ne kadar kıtalardan, kıtalar devletlerden meydana geliyorsa da artık kıtalar da devletler de birbirine hiç de uzak ve yabancı değil.
Bu tabii ve zaruri yakınlaşmanın yanında bir başka yakınlaşma ve dayanışma da gündeme gelmiş vaziyettedir. Uzun zamandan beri bu küreselleşme ve globalleşmenin hesaplarını yapanlar işin sonuna gelmiş vaziyettedirler. İlk bakışta bu da tabii ve zaruri gibi görünse veya gösterilse de işin aslı maalesef öyle değil.
İşin aslı başta ABD olmak üzere batı dünyasının bütün dünyaya hakim olmasının adıdır küreselleşme ve globalleşme. Bu hakimiyet hem siyasidir, hem dini ve ahlakidir, hem ekonomik ve kültüreldir ve hem de askeridir. Yani neticede olması gereken şey; Batı dünyası, Batı insanı, Batı kültürü, Batı uygarlığı, Batı değerleri ve Batı'nın menfaatleri...
İnsanlar, aileler, toplumlar, milletler ve devletler bir arada yaşayacaklar ama... Batının dediği gibi, batının istediği gibi, batının müsaade ettiği kadar ve batı menfaatleri doğrultusunda...
Yani dünyanın bütün nimetleri, imkanları, fırsatları Batı'nın elinde ve kontrolünde olacak ve sana ne kadar ve nasıl reva görüyorsa öyle yaşayacaksın.
İşte bugün gelinen bu noktada uluslararası anlaşmaların, sözleşmelerin, ittifakların, diyalogların ve hoşgörülerin manası da budur, mahiyeti de budur.
Türkiye'nin 20 yıl terörle mücadelesinde yalnız kalmasının ve terörün, batı tarafından desteklenmesinin ve beslenmesinin sebebi budur.
ABD'nin terörle mücadeleyi bahane ederek bütün dünyayı peşine takarak Afganistan'ı vurmasının sebebi de budur. Dün Irak'a niçin bomba yağdırdı ise bugün de Afganistan'a ve belki de tekrar Irak'a yine onun için bomba yağdıracak.
Daha dün Bosna'da, Kosova'da yaşananlar da bunun için yaşandı. Ortadoğu bunun için dinmiyor. Filistin bunun için sahipsiz, yetim ve öksüz. İsrail bunun için çok güçlü... Ve yine bir avuç Çeçen de bunun için yapayalnız...
Ve bütün bu gerçekler ve korkunç akıbetler ortada iken Türkiye'nin tavrı onun için çok önemlidir. Çünkü Türkiye sadece kendisi için biçilen kefeni yırtmakla kalmayacak dünyayı da sürüklenmekte olduğu tehlikeli maceralardan kurtaracak tek ülkedir. Yeter ki konumunu, misyonunu doğru anlayabilsin.
Buna Türkiye'nin de, dünyanın da çok ihtiyacı var. İşte bütün bu ve benzeri olaylardan dolayı Türkiye'nin ve Türk insanın bağımsız olma mecburiyeti vardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010