Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 2021'i "İstiklal Marşı Yılı" olarak ilan etti.
Müzik açısından hem kavramsal hem de tarihsel yönünü yokladığımızda şu tabloyu görmekteyiz:
Marş, askeri müzik geleneğine bağlı olan iki zamanlı usule sahip, çeşitli törenlerde çalınıp söylenmek ve yürüyüşe ritim vermek üzere bestelenmiş ya da düzenlenmiş müzik eseridir. Ve çeşitli türleri vardır; ulusal, gençlik, okul marşları gibi…
İşin tarihine baktığımızda, Batı'da ilk marşlar 16.yüzyılda bestelenmiştir. Bu eserlerde, Lully, Bach, Haydn, Mozart, Beethoven, Chopin, Wagner gibi büyük kompozitörlerin imzalarını görüyoruz.
Türk marşlarının tarihçesi, Muzıkayı Hümayun'la başlar. 19.yüzyılın ikinci yarısında ve 20.yüzyılda padişahlar adına bestelenen ve milli marş gibi çalınıp söylenen marşların dışında, çeşitli askeri birlikler ya da kurumlar için (Asakiri Mansurei Muhammediye marşı) marşlar yazıldı. Cumhuriyet döneminde marş sayısı hızla arttı (başta İstiklal marşı olmak üzere, Gençlik marşı, Onuncu Yıl marşı, Atatürk marşı, Harbiye marşı gibi…). Günümüzde ise, neredeyse her okulun, her askeri birliğin kendi marşı vardır.
Osmanlı döneminde, Mehterhane kaldırılıncaya kadar, milli marş denebilecek bir marş yoktu. Mehterhane, birçok marşı peş peşe çalar söylerdi. Muzıkayı Hümayun kurulduktan sonra, bando komutanı Giuseppe Donizetti'nin bestelediği Mahmudiye marşı, II.Mahmut döneminin milli marşıydı. Padişah değiştikçe milli marş da değişiyordu; Hamidiye marşı, Mecidiye marşı gibi.
Cumhuriyet döneminde TBMM tarafından hem sözleri hem bestesi için açılan yarışma sonucunda İstiklal Marşı milli marş olarak kabul edilmiştir.
Marşın "Safahat"ına bakalım:
Milli Mücadele yıllarında bu ruhu ifade edecek bir şiir yarışması açılmış; katılan 724 şiirden hiçbirisi beğenilmemiş. Sonunda Mehmet Akif Ersoy'dan böyle bir güfte (şiir) yazması istenmiş. O'nun şiiri Mustafa Kemal'in başkanlığındaki 12 Mart 1921 tarihli Meclis oturumunda alkışlarla "milli marşın güftesi" olarak ilan edilmiş.
Şiir (güfte) seçildikten sonra sıra beste yarışmasına gelmiş; 1922'de yapılan yarışmaya 24 beste katılmış ve bugün söylediğimiz marşın bestecisi Osman Zeki (Üngör) Bey beşinci, Ali Rıfat Çağatay'ın geleneksel, makam musıkimiz (Türk sanat müziği) formundaki bestesi birinci olmuş. Yıllar sonra Çağatay'ın müziği "çok melankolik" gerekçesiyle kaldırılmış ve 1930'dan itibaren Osman Zeki Üngör'ün marşı söylenmeye başlanmıştır.
Marşın orkestra uyarlamasını dönemin önemli hocalarından ve müzik otoritelerinden Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmıştır.
İstiklal marşımızın prosodisindeki (sözün sese uygunluğu) birkaç sorun yüzünden hecelerin ortasında kesilen melodi çizgisi veya hece ortasında başlayan müzik cümleleri, sözün sesle uygunluğu ve marşı söyleme şeklini yer yer bozar. Aruz vezninin kalıplarına bağlı kalınarak aynı melodi içinde, sadece sorun oluşturan hece bölünmeleri için bir düzenleme yapılamaz mı? Her şeyden önce bu marşın giderek gevşeyip, tempodan düşmesi sorundur. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Devlet Operası'nın korosuyla tempolu okuyuşu resmi dairelere ve okullara, örnek olarak, dağıtılmıştı…
Şimdi yeni bir beste yapılırsa, onun içselleştirilip, halka mâl olması yıllar sürecektir. Belki bundan sonraki gelecek nesiller öğrenecekler ama orta yaşın üstündekiler için bu ev ödevi ağır gelecektir.
Marşımız üzerinde ses ile sözün birkaç yerde birleşmesi için çalışmalar yapılabilir. Ancak, eserde değişiklik yapılabilmesi, "İstiklal Marşı ve telif hakları" başlığı altında yazmayı düşündüğüm bir değerlendirme olacaktır.
Sonuç yerine: Bugün, nice ülkenin marşından çok daha dinamik ve çağdaş bir marşa sahip olduğumuz da, unutmamamız gereken bir gerçektir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023