Dün kağıttan cihat, dedik. Nasılını, bugüne bıraktık. Bir kere şunu baştan kabul etmemiz gerek, Saray, iktidar ve meclisteki partilerin hiç biri ABD'ye, AB'ye rağmen adım atamaz. Çünkü kendi istekleriyle gönüllerine, ellerine, ayaklarına ABD, AB prangası taktılar. Emperyalizme, liberal ekonomiye, kapitalizme, dolar sömürüsüne 'HAYIR' diyen, diyebilen (BTP ve Haydar Baş hariç) bir parti, bir lider var mı?
Düşünsenize (!) yönettiğini veya yönetmek istediğin ülkenin ekonomisi dolara endeksli. Merkez bankanda senin paran değil onun parası var. Birde faiz ödüyorsun.
Bindiğin araba, uçtuğun uçak, giydiğin ayakkabı, taktığın gözlük, yaptırdığın saray, çıkardığın kanunlar vs. hepsi ABD, AB malı ve isteği.
Askeri işbirliği yapmışsın. İncirlik'te neler olduğunu bırak, giremiyorsun bile. Kürecik'te ki savunma sisteminde ne var, ne yok soramıyorsun bile. Adalarını, kendi elinle teslim etmişsin. Ermenilerden sen, kendin özür dilemişsin. Rumlara her daim göz kırpıyorsun. İsrail'i, benim olmazsa olmazımdır, noktasına getirmişsin.
Ordunun kullandığı uçak, füze yazılımları onların elinde. Uzaydan ülkemize gelen her türlü sinyal bile onların kontrolünde, yediğin meyvenin, sebzenin tohumunu onlardan alıyorsun ve sen kalkmış 'Ey ABD! Ey AB! haddini bil' diyorsun. Şahsen ben yemedim.
Sakın bu tablodan, ABD'ye kayıtsız şartsız teslim olmalıyız, gibi bir netice çıkarmayın. Biz istediğimiz için ABD ve AB, ülkemize, İslam Coğrafyasına böylesine hükümran oldular. Yoksa biz, kendi milli sanayimizi, tarımımızı, paramızı devreye koysaydık şimdi emir veren konumunda olurduk. Savaştan (Kurtuluş) çıkmış bir millet, milli bir önderin (Atatürk) döneminde bunu yaptı. Ama sonra esareti seçti.
Evet, ABD askerleri, YPG arması takmış. Hükümet ve Erdoğan fena bozulmuş. Bağıramasalar da kızıyorlar. Hatta bir ara Erdoğan, 'Ey ABD! Senin ne işin var bu coğrafyada diyecek' oldu.
Amma! Paul Wolfowitz ile 2002 yaptığı görüşmeyi hatırlayınca işi uzatmadı. Paul Wolfowitz, o görüşmeden sonra şöyle diyordu; "Biz, Irak'a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip Erdoğan, bize cesaret verdi."
Son birkaç ay içerisinde ABD'nin, ülkemize karşı askerlerine terörist örgütü arması taktırmasından daha vahim adım ve ithamları oldu.
Mesela! Rusya dedi ki, IŞİD petrolü, Türk siyasileri aracılığıyla pazarlıyor ve ortaya fotoğraflar koydu.
ABD ne yaptı? Türk siyasileri, demedi ama IŞİD'ın, Türkiye üzerinden petrol sattığını açıkladı.
ABD, ülkemizi yönetenleri 'hırsızlıkla' suçladı. Sayın Erdoğan ve hükümet, AB ve ABD'den ısrarla 'bu kadar mülteciye bakıyoruz. Neden para vermiyorsunuz' serzenişlerinde bulundular. ABD yardım kararı aldı ama sonra vazgeçtiğini duyurdu.
Nedenini de açıkladı; "Türkiye'de yolsuzluk var. Mülteciler için vereceğimiz paranın başka yerlere kaymasından korkuyoruz."
Bu büyük bir aşağılamadır ama kimse cevap vermedi. Sen kimsin, demedi. Ha unutmadan! ABD askerlerinin armasını taktığı örgütü, bizimkiler bir ara bayağı destekliyor, liderinin önüne halılar seriyordu.
Şimdi AB ve Almanya'ya dikleniyorlar. 3+3 milyar Euro'yu vermedikleri, vizesiz geçiş için ipe un serdikleri için.
Tabi bizimkiler hemen celallendiler. 'mültecileri üzerinize salarız, anlaşmaları yırtarız' filan. AB anında cevap verince, en tepeden, 'AB, nihai hedefimizdir' açıklaması yapıldı.
Ama AB'nin lokomotifi Almanya tatmin olmadı ve Ermeni tasarısını meclise getirdi, geçirdi.
Bizimkiler, elçimizi çağırmış ama bileti geliş, dönüş. Neden? Ermenilerden özür dileyen, Osmanlıyız, deyip, Osmanlı katliamlar yaptı, diyen ülkemizi en tepeden yönetenlerde ondan.
Hülasa ortada bir 'kağıttan cihat, kağıttan iman' gösterileri var. Ve bunu alkışlayan bayağı bir kalabalıklar var.
Düşünsenize (!) yönettiğini veya yönetmek istediğin ülkenin ekonomisi dolara endeksli. Merkez bankanda senin paran değil onun parası var. Birde faiz ödüyorsun.
Bindiğin araba, uçtuğun uçak, giydiğin ayakkabı, taktığın gözlük, yaptırdığın saray, çıkardığın kanunlar vs. hepsi ABD, AB malı ve isteği.
Askeri işbirliği yapmışsın. İncirlik'te neler olduğunu bırak, giremiyorsun bile. Kürecik'te ki savunma sisteminde ne var, ne yok soramıyorsun bile. Adalarını, kendi elinle teslim etmişsin. Ermenilerden sen, kendin özür dilemişsin. Rumlara her daim göz kırpıyorsun. İsrail'i, benim olmazsa olmazımdır, noktasına getirmişsin.
Ordunun kullandığı uçak, füze yazılımları onların elinde. Uzaydan ülkemize gelen her türlü sinyal bile onların kontrolünde, yediğin meyvenin, sebzenin tohumunu onlardan alıyorsun ve sen kalkmış 'Ey ABD! Ey AB! haddini bil' diyorsun. Şahsen ben yemedim.
Sakın bu tablodan, ABD'ye kayıtsız şartsız teslim olmalıyız, gibi bir netice çıkarmayın. Biz istediğimiz için ABD ve AB, ülkemize, İslam Coğrafyasına böylesine hükümran oldular. Yoksa biz, kendi milli sanayimizi, tarımımızı, paramızı devreye koysaydık şimdi emir veren konumunda olurduk. Savaştan (Kurtuluş) çıkmış bir millet, milli bir önderin (Atatürk) döneminde bunu yaptı. Ama sonra esareti seçti.
Evet, ABD askerleri, YPG arması takmış. Hükümet ve Erdoğan fena bozulmuş. Bağıramasalar da kızıyorlar. Hatta bir ara Erdoğan, 'Ey ABD! Senin ne işin var bu coğrafyada diyecek' oldu.
Amma! Paul Wolfowitz ile 2002 yaptığı görüşmeyi hatırlayınca işi uzatmadı. Paul Wolfowitz, o görüşmeden sonra şöyle diyordu; "Biz, Irak'a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip Erdoğan, bize cesaret verdi."
Son birkaç ay içerisinde ABD'nin, ülkemize karşı askerlerine terörist örgütü arması taktırmasından daha vahim adım ve ithamları oldu.
Mesela! Rusya dedi ki, IŞİD petrolü, Türk siyasileri aracılığıyla pazarlıyor ve ortaya fotoğraflar koydu.
ABD ne yaptı? Türk siyasileri, demedi ama IŞİD'ın, Türkiye üzerinden petrol sattığını açıkladı.
ABD, ülkemizi yönetenleri 'hırsızlıkla' suçladı. Sayın Erdoğan ve hükümet, AB ve ABD'den ısrarla 'bu kadar mülteciye bakıyoruz. Neden para vermiyorsunuz' serzenişlerinde bulundular. ABD yardım kararı aldı ama sonra vazgeçtiğini duyurdu.
Nedenini de açıkladı; "Türkiye'de yolsuzluk var. Mülteciler için vereceğimiz paranın başka yerlere kaymasından korkuyoruz."
Bu büyük bir aşağılamadır ama kimse cevap vermedi. Sen kimsin, demedi. Ha unutmadan! ABD askerlerinin armasını taktığı örgütü, bizimkiler bir ara bayağı destekliyor, liderinin önüne halılar seriyordu.
Şimdi AB ve Almanya'ya dikleniyorlar. 3+3 milyar Euro'yu vermedikleri, vizesiz geçiş için ipe un serdikleri için.
Tabi bizimkiler hemen celallendiler. 'mültecileri üzerinize salarız, anlaşmaları yırtarız' filan. AB anında cevap verince, en tepeden, 'AB, nihai hedefimizdir' açıklaması yapıldı.
Ama AB'nin lokomotifi Almanya tatmin olmadı ve Ermeni tasarısını meclise getirdi, geçirdi.
Bizimkiler, elçimizi çağırmış ama bileti geliş, dönüş. Neden? Ermenilerden özür dileyen, Osmanlıyız, deyip, Osmanlı katliamlar yaptı, diyen ülkemizi en tepeden yönetenlerde ondan.
Hülasa ortada bir 'kağıttan cihat, kağıttan iman' gösterileri var. Ve bunu alkışlayan bayağı bir kalabalıklar var.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Ümmetçilik laf ile işi değil gönül işidir / 18.07.2025
- Suriye’ye barış, huzur yağıyor! / 17.07.2025
- TBMM, Sarayın iradesini mi temsil ediyor / 16.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -2- / 15.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -1- / 14.07.2025
- Diyanet’in 15 Temmuz hutbesi / 13.07.2025
- PKK, ‘ak’landı / 12.07.2025
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Suriye’ye barış, huzur yağıyor! / 17.07.2025
- TBMM, Sarayın iradesini mi temsil ediyor / 16.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -2- / 15.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -1- / 14.07.2025
- Diyanet’in 15 Temmuz hutbesi / 13.07.2025
- PKK, ‘ak’landı / 12.07.2025
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025