"Biz bu hale düşecek bir millet miydik?" Anlayanların başını eğdirecek bir soru bu. Anlamayanlara ise "halimizde ne var ki" dedirtecek bir soru.
Halimizde ne var ki! Ne yok ki, diye sorayım. Fuhuş, cinayet, gasp, tecavüz, hırsızlık gibi suçlar artık sıradanlaştı, değil mi! Bu suçlara karşı toplumun tepkisi de yok oldu ve sadece haber olarak izleyen bir topluma dönüştük. Değil mi?
Bu ufak tablo bile halimizde ne var ki, diyenlere cevaptır. Düşünebilenler için ise "biz bu hale düşecek ne yaptık!" iç hesaplaşmasının nedenidir.
Artık sokaklarda, meydanlarda bağımsızlığımız konuşuluyor. Hem de bu milletin bir kesimi yine bu milletin bir başka kesimini bağımsızlık tehdidi olarak görüyor.
Nasıl yani, diyecek olursanız şu slogan ve pankartların mahiyetini biraz düşünün, diyorum.
Bir kesim, "istikrar için evet" diyor. Diğer kesim, "istikbal için hayır" diyor.
Ya biz bu hale düşecek ne yaptık? Tuvalette ekmek mi yedik? Sokağa cünüp mü çıktık? Camiye cenabet mi girdik? Ne yaptık biz?
Halkın seçtiği, milletin vekili dediğimiz kişilerin bir kısmı, diğer bir kesimi "terörist" ilan ederken diğer kesim de "sizi denize dökeceğiz" diyor.
Tabi bu kor, bu öfke sokağa nefret ve şiddet olarak yansıyor. Bir kesim, diğer kesimin çadırını basıyor. Ardından hemen misilleme geliyor. Hele bir kesimin diğer kesimi "tekfir" (dinsiz) ilan etmesi, diğer kesimin de buna "yobazlar" diye karşılık vermesi hangi yörüngelere savrulduğumuzun en acı örneklerinden.
Bu süreçte televizyonlarda onlarca acı gerçek izledik. İstanbul'da bir toplu taşıma aracında başı açık bir bayan, başörtülü bir bayana saldırıyor. Kendince aşağılamaya çalışıyor, hakaret ve tehditler savuruyor.
Bir başka toplu taşıma aracında ise bu tablonun tam tersi yaşanıyor. Bu sefer başörtülü bir bayan, başı açık bir bayana saldırıyor. Karşısındakini ölümle tehdit ediyor.
Bir daha sorayım; Biz bu hale nasıl geldik, biz bu hale düşecek ne yaptık?
Ne yaptık, biliyor musunuz? Milli ve manevi değerlerimizi az bir dünyalık menfaat karşılığında sattık, öteledik, horladık.
Bakın! Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu tespiti yarının daha karanlık olacağının işaretidir; "Dini bütünlük zaafa uğrarsa, imandan kaynaklanan vatan sevgisi de zaafa uğrar. İşte bu hal milli bütünlüğün o da toprak bütünlüğünün tehlikeye düşmesine neden olur?" (Din Tahripçilerine K.Kerimin Cevabı sh:198)
Evet, öfke toplumu haline geldik. Nefret toplumu haline geldik. Oysa dillerinden öfke ve nefret saçan bu kişilerle birebir konuşsanız, her iki kesimin de öfke ve nefreti kınadıklarını görürsünüz. Oysa fiiliyata baktığımızda gönüllerin öfke ve nefret ile dolduğunu görüyoruz.
İmam Gazali Hazretlerinin şu tespiti birilerinin zoruna gidebilir. Ama akledebilenler için çok büyük bir mana ve acil şifa arayışına vesiledir:
"Öfkeyle dolmuş, dünya zevklerine dalmış ve dünyalık hevesler peşinde koşan, insanların şeref ve haysiyetleriyle oynayan kalpler, görünüşte her ne kadar kalp ise de aslında kelptir. (Köpektir)
Zira gerçekleri görenler, yüzleri değil manaları düşünürler. Maddi âlemde görüntüler, manaya galiptirler. Manalar görüntülerin özünde mevcutturlar. Ahirette ise bunun tam tersine, görüntüler manaya tabi olur ve manalar galip olurlar?"
(İHYA? C:1 sh:148)
Halimizde ne var ki! Ne yok ki, diye sorayım. Fuhuş, cinayet, gasp, tecavüz, hırsızlık gibi suçlar artık sıradanlaştı, değil mi! Bu suçlara karşı toplumun tepkisi de yok oldu ve sadece haber olarak izleyen bir topluma dönüştük. Değil mi?
Bu ufak tablo bile halimizde ne var ki, diyenlere cevaptır. Düşünebilenler için ise "biz bu hale düşecek ne yaptık!" iç hesaplaşmasının nedenidir.
Artık sokaklarda, meydanlarda bağımsızlığımız konuşuluyor. Hem de bu milletin bir kesimi yine bu milletin bir başka kesimini bağımsızlık tehdidi olarak görüyor.
Nasıl yani, diyecek olursanız şu slogan ve pankartların mahiyetini biraz düşünün, diyorum.
Bir kesim, "istikrar için evet" diyor. Diğer kesim, "istikbal için hayır" diyor.
Ya biz bu hale düşecek ne yaptık? Tuvalette ekmek mi yedik? Sokağa cünüp mü çıktık? Camiye cenabet mi girdik? Ne yaptık biz?
Halkın seçtiği, milletin vekili dediğimiz kişilerin bir kısmı, diğer bir kesimi "terörist" ilan ederken diğer kesim de "sizi denize dökeceğiz" diyor.
Tabi bu kor, bu öfke sokağa nefret ve şiddet olarak yansıyor. Bir kesim, diğer kesimin çadırını basıyor. Ardından hemen misilleme geliyor. Hele bir kesimin diğer kesimi "tekfir" (dinsiz) ilan etmesi, diğer kesimin de buna "yobazlar" diye karşılık vermesi hangi yörüngelere savrulduğumuzun en acı örneklerinden.
Bu süreçte televizyonlarda onlarca acı gerçek izledik. İstanbul'da bir toplu taşıma aracında başı açık bir bayan, başörtülü bir bayana saldırıyor. Kendince aşağılamaya çalışıyor, hakaret ve tehditler savuruyor.
Bir başka toplu taşıma aracında ise bu tablonun tam tersi yaşanıyor. Bu sefer başörtülü bir bayan, başı açık bir bayana saldırıyor. Karşısındakini ölümle tehdit ediyor.
Bir daha sorayım; Biz bu hale nasıl geldik, biz bu hale düşecek ne yaptık?
Ne yaptık, biliyor musunuz? Milli ve manevi değerlerimizi az bir dünyalık menfaat karşılığında sattık, öteledik, horladık.
Bakın! Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu tespiti yarının daha karanlık olacağının işaretidir; "Dini bütünlük zaafa uğrarsa, imandan kaynaklanan vatan sevgisi de zaafa uğrar. İşte bu hal milli bütünlüğün o da toprak bütünlüğünün tehlikeye düşmesine neden olur?" (Din Tahripçilerine K.Kerimin Cevabı sh:198)
Evet, öfke toplumu haline geldik. Nefret toplumu haline geldik. Oysa dillerinden öfke ve nefret saçan bu kişilerle birebir konuşsanız, her iki kesimin de öfke ve nefreti kınadıklarını görürsünüz. Oysa fiiliyata baktığımızda gönüllerin öfke ve nefret ile dolduğunu görüyoruz.
İmam Gazali Hazretlerinin şu tespiti birilerinin zoruna gidebilir. Ama akledebilenler için çok büyük bir mana ve acil şifa arayışına vesiledir:
"Öfkeyle dolmuş, dünya zevklerine dalmış ve dünyalık hevesler peşinde koşan, insanların şeref ve haysiyetleriyle oynayan kalpler, görünüşte her ne kadar kalp ise de aslında kelptir. (Köpektir)
Zira gerçekleri görenler, yüzleri değil manaları düşünürler. Maddi âlemde görüntüler, manaya galiptirler. Manalar görüntülerin özünde mevcutturlar. Ahirette ise bunun tam tersine, görüntüler manaya tabi olur ve manalar galip olurlar?"
(İHYA? C:1 sh:148)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025