Hani televizyonlara çıkan siyasiler, akademisyenler, gazeteciler, sosyologların sıkça vurguladıkları bir tespit var, şiddet toplumu olduk diye.
Doğru. Zaten hapishanelere bakınca tablo kendiliğinden ortaya çıkıyor. Son beş yılda tutuklu ve hükümlü sayısı yüzde 69 oranında artarak 229 bin 790'a yükseldi.
Geçen yıl 31 Temmuz itibariyle 353 bin 749 kişi adli kontrolle serbest ve yine Adalet Bakanlığı verilerine göre 2016 sonunda cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü öğrenci sayısı 69 bin 301.
En çok işlenen suçlara bakıyorsunuz! Hırsızlık, gasp, cinayet, kadına şiddet, tecavüz ve çocuk istismarları var.
Başta da dediğim gibi siyasiler, akademisyenler, sosyologlar, 'şiddet toplumu olduk' noktasında birleşiyorlar ama neden şiddet toplumu olduk, sorusunda birbirlerine sözle şiddet uyguluyorlar.
İlginçtir! Vahşice katledilen o minik yavrularımızdan sonra ülkemizde herkes kınama yapıyor, açıklama üstüne açıklama yayınlıyor. Hele sanatçılar yok mu, onları anlamış değilim! Onlar neyi kınıyor?
Gündem olabilmek için 'ben şu yaşta şöyle tacize uğradım' 'bana şöyle şöyle yaptılar', açıklamalarını vücutlarını sergileyerek detaylı bir şekilde anlatıyorlar. Sonra oynadıkları film veya dizilerde birkaç kez tecavüz sahnesi canlandırıyorlar, sonra da kınıyorlar. Vay anasını sayın seyirciler!
Bugün yöneticilerimiz tahammülsüz, muhalefet tahammülsüz, sokaklar tahammülsüz, komşu komşuya tahammülsüz, eşler, çocuklar, anne-babalar tahammülsüz.
Bunun yanında içerden ve dışarıdan etnik ve mezhepsel tetikçiler her daim faal halde. Üzerine ekonomik sıkıntılar da eklenince ortaya şuurunu kaybetmiş, aklıyla değil anlık his ve ihtiraslarıyla karar veren, tepki gösteren bir toplum ortaya çıkıyor.
Bu tablonun özeti de suç, terör, vahşet, sapıklık olarak karşımızda duruyor.
Prof. Dr Haydar Baş'ın şu tespiti konunun özetidir: "Toplum, insan denen varlığın aynasıdır. Fert kendi dünyasında düşündüklerini toplum denen meydanda uygulamaya koyar. O halde her toplum kendini oluşturan insan veya insanlar demektir. Yani toplum insanların iç dünyalarının açığa çıktığı yerdir." (Mektubat, s.176)
Bugün ortaya çıkan vahşet olaylarından sonra toplumun herkesimden idam, sesleri yükseliyor. Suç varsa tabii ki cezada olmalıdır. Bundan daha önemlisi ise insanları, toplumları suça, yıkıma götüren sebepleri ortadan kaldırmaktır. Bu da ancak ahlak ve sorumluluk sahibi insanlar yetiştirmekle olur.
Nasılını, Prof. Dr. Haydar Baş'tan aktarayım: "Fert bazında da, toplum bazında da iyi ahlaka sahip olmamak bir yıkımın ifadesidir. Zira ahlaktaki zafiyet zamanla ibadette zafiyete, ibadetteki zafiyette imandaki zafiyete götürür ki, bu da insanın yaşayan ölü haline gelmesidir.
Toplumsal yönden de durum aynıdır. Ahlaken çökmeye doğru giden bir toplumda yaşayan dindar insanlar, iman ve ibadet yönünden düzenli bir hayat yaşamaya çalışmakla yetinip, toplumun gidişatına karışmazlar, insanlığın ıslahına gayret etmezlerse zamanla ne kendilerini nede nesillerini, Hem de o toplumun insanlarını katletmiş olurlar?" (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmetel lil Âlemin 2, s:11)
Ceza boyutunda ise şu ölçü hedef alınmalıdır;
"Esasen örf ve âdetimizde, tarihimizde ceza, ferdi temizlemek ve topluma kazandırmak, yani ıslah etmek içindir. Yâda verilen cezanın ağırlığı ile toplum yönlendirilir, ikaz edilir ve caydırılır. Hal böyle iken, işlenen tüm suçlara aynı cinsten ceza verilmesi fert ve toplum planında işlenen suçları önleyememekte, bilakis çoğaltmaktadır. Kanaatimizce bu hal işlenen suça mukabil, gerekli-denk cezanın verilmemesinden kaynaklanmaktadır." (Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet, s: 383 ilk baskı)
Doğru. Zaten hapishanelere bakınca tablo kendiliğinden ortaya çıkıyor. Son beş yılda tutuklu ve hükümlü sayısı yüzde 69 oranında artarak 229 bin 790'a yükseldi.
Geçen yıl 31 Temmuz itibariyle 353 bin 749 kişi adli kontrolle serbest ve yine Adalet Bakanlığı verilerine göre 2016 sonunda cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü öğrenci sayısı 69 bin 301.
En çok işlenen suçlara bakıyorsunuz! Hırsızlık, gasp, cinayet, kadına şiddet, tecavüz ve çocuk istismarları var.
Başta da dediğim gibi siyasiler, akademisyenler, sosyologlar, 'şiddet toplumu olduk' noktasında birleşiyorlar ama neden şiddet toplumu olduk, sorusunda birbirlerine sözle şiddet uyguluyorlar.
İlginçtir! Vahşice katledilen o minik yavrularımızdan sonra ülkemizde herkes kınama yapıyor, açıklama üstüne açıklama yayınlıyor. Hele sanatçılar yok mu, onları anlamış değilim! Onlar neyi kınıyor?
Gündem olabilmek için 'ben şu yaşta şöyle tacize uğradım' 'bana şöyle şöyle yaptılar', açıklamalarını vücutlarını sergileyerek detaylı bir şekilde anlatıyorlar. Sonra oynadıkları film veya dizilerde birkaç kez tecavüz sahnesi canlandırıyorlar, sonra da kınıyorlar. Vay anasını sayın seyirciler!
Bugün yöneticilerimiz tahammülsüz, muhalefet tahammülsüz, sokaklar tahammülsüz, komşu komşuya tahammülsüz, eşler, çocuklar, anne-babalar tahammülsüz.
Bunun yanında içerden ve dışarıdan etnik ve mezhepsel tetikçiler her daim faal halde. Üzerine ekonomik sıkıntılar da eklenince ortaya şuurunu kaybetmiş, aklıyla değil anlık his ve ihtiraslarıyla karar veren, tepki gösteren bir toplum ortaya çıkıyor.
Bu tablonun özeti de suç, terör, vahşet, sapıklık olarak karşımızda duruyor.
Prof. Dr Haydar Baş'ın şu tespiti konunun özetidir: "Toplum, insan denen varlığın aynasıdır. Fert kendi dünyasında düşündüklerini toplum denen meydanda uygulamaya koyar. O halde her toplum kendini oluşturan insan veya insanlar demektir. Yani toplum insanların iç dünyalarının açığa çıktığı yerdir." (Mektubat, s.176)
Bugün ortaya çıkan vahşet olaylarından sonra toplumun herkesimden idam, sesleri yükseliyor. Suç varsa tabii ki cezada olmalıdır. Bundan daha önemlisi ise insanları, toplumları suça, yıkıma götüren sebepleri ortadan kaldırmaktır. Bu da ancak ahlak ve sorumluluk sahibi insanlar yetiştirmekle olur.
Nasılını, Prof. Dr. Haydar Baş'tan aktarayım: "Fert bazında da, toplum bazında da iyi ahlaka sahip olmamak bir yıkımın ifadesidir. Zira ahlaktaki zafiyet zamanla ibadette zafiyete, ibadetteki zafiyette imandaki zafiyete götürür ki, bu da insanın yaşayan ölü haline gelmesidir.
Toplumsal yönden de durum aynıdır. Ahlaken çökmeye doğru giden bir toplumda yaşayan dindar insanlar, iman ve ibadet yönünden düzenli bir hayat yaşamaya çalışmakla yetinip, toplumun gidişatına karışmazlar, insanlığın ıslahına gayret etmezlerse zamanla ne kendilerini nede nesillerini, Hem de o toplumun insanlarını katletmiş olurlar?" (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmetel lil Âlemin 2, s:11)
Ceza boyutunda ise şu ölçü hedef alınmalıdır;
"Esasen örf ve âdetimizde, tarihimizde ceza, ferdi temizlemek ve topluma kazandırmak, yani ıslah etmek içindir. Yâda verilen cezanın ağırlığı ile toplum yönlendirilir, ikaz edilir ve caydırılır. Hal böyle iken, işlenen tüm suçlara aynı cinsten ceza verilmesi fert ve toplum planında işlenen suçları önleyememekte, bilakis çoğaltmaktadır. Kanaatimizce bu hal işlenen suça mukabil, gerekli-denk cezanın verilmemesinden kaynaklanmaktadır." (Prof. Dr. Haydar Baş, Sosyal Devlet-Milli Devlet, s: 383 ilk baskı)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024