Türkiye birçok iç ve dış problemle meşgulken, burnumuzun dibinde ulusal güvenliğimizi tehdit eden çok kritik bir anlaşma imzalandı.
ABD ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında "İkili Savunma İşbirliği Yol Haritası" anlaşmasının imzalandığı duyuruldu. Anlaşmanın gerekçesi olarak, ABD Savunma Bakanlığı'ndan (Pentagon) yapılan açıklamada, bölgedeki güvenlik zorluklarının müttefikler arasında savunma ve güvenlik konularında yakın işbirliğini zorunlu kıldığı aktarıldı, Avrupa ve Doğu Akdeniz'in istikrar ve güvenliğinin ABD ile GKRY için "hayati önem taşıdığına" işaret edildi.
Pentagon'dan yapılan açıklamada ayrıca, "Yol haritamız, başlıca güvenlik endişelerini, kötü niyetli etkilerle mücadeleyi ve askeri kuvvetler arasında birlikte çalışabilirliği ele almak ve daha iyi anlamak için bir çerçeve oluşturmaktadır. Güçlendirilmiş savunma iş birliği, her iki ülkenin de Doğu Akdeniz'de karşılıklı fayda sağlayan politika hedeflerini daha iyi desteklemek için hazırlıklı olmasına olanak tanıyan memnuniyet verici bir fırsat sunmaktadır" denildi.
İmza töreninde konuşan Rum Kesimi Savunma Bakanı Vassilis Palmas da, söz konusu anlaşmayla ikili ilişkilerin daha da gelişeceğini savunarak ABD ile Rum kesimi arasındaki stratejik ortaklığın hiç olmadığı kadar güçlü olduğunu öne sürdü ve "Uluslararası Askeri Eğitim ve Öğretim (IMET) programı ve Kıbrıslı askerlere ABD'de eğitim alma olanağı sağlanması, Tedarik ve Karşılıklı Hizmet Verme Anlaşması (ACSA) ve Güney Kıbrıs'ın New Jersey eyaleti ile Eyalet Ortaklığı Programı'na (SPP) dâhil edilmesi bunun kanıtıdır" dedi.
Halbuki 1974 öncesi yaşanan tarihi gerçekler gösterdi ki, Ada'daki Rumların silahlandırılması bölgede barışı ortadan kaldırdı ve büyük bir istikrarsızlık oluşturdu.
Bölgeye istikrar ne zaman geldi, elbette ki Türk askeri 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'yla olaya müdahil olup, Rumların vahşetine dur dediği zaman.
Anlaşılan ABD, Rumlar zulümlerine kaldığı yerden devam etsin diye anlaşma yapıyor ve istikrardan kastı da Türk köylerine baskınlar düzenlenip toplu katliamlar yapılması. Tabii ki, Türkiye'nin etrafını kuşatan ABD üslerini de hatırlatmak isterim.
ABD 2 yıl önce de Rum Kesimi'ne yönelik silah ambargosunu kaldırarak Doğu Akdeniz denkleminde Türkiye karşıtı kilit bir hamlede bulunmuş ve bundan sonra da silah ve lojistik desteğini hızla artırmıştı.
Peş peşe gelen bu hamleler, "ABD ne yapmak istiyor?" sorusunu sordurtuyor.
Sputnik'e konuşan Emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk konuyla alakalı yaptığı değerlendirmede şunları söylüyor:
"Bu anlaşma ABD ve Güney Kıbrıs tarafından yapılan bir zemin yoklamasıdır. Türkiye'nin 50 yıllık sabrını bozar. Böyle bir durumda Türkiye'nin ABD'ye hesap sorması gerekir. Eğer bu durum arka kapı diplomasisi ile çözülmez ise Türkiye'nin bu durumu BM'ye taşıması ve kendi çıkarlarını gözetmesi gerekir."
"Bu anlaşma bölgede güvenliği ve barışı bozabilir. Deniz yetki alanını bozar ve bölgede huzursuzluğa neden olur. Böyle bir durumda gerek Kuzey Kıbrıs gerekse Türkiye sıcak çatışma dahil bütün tedbirleri alacaktır."
AKP'li Türkiye aleyhimize olan bu hamleye doğru bir hamleyle cevap verecek midir, yoksa "ABD stratejik müttefikimizdir", "AB stratejik hedefimizdir" sadece kınayarak olayı geçiştirecek midir merak konusu.
Ama şu bir gerçek ki, Lozan'a göre Ege Denizi'nde Türkiye'ye ait olan 20 adamız ve 2 kayalığımız 2004 yılından sonra Yunanistan tarafından işgal edilip askeri yığınak yapıldığında da aynı gerekçelerle gerçek bir tepki gösterilememişti. En azından Kardak krizinde gösterdiğimiz kadar bile…
Dışişleri Bakanlığımız her zamanki gibi bu anlaşmayı kınadı. Mesajda, "ABD ile GKRY arasında savunma alanında işbirliğinin geliştirilmesi yönünde bir yol haritası imzalanmasını kınıyoruz. ABD makamlarınca, geçtiğimiz haziran ayında GKRY ile stratejik diyalog başlatılacağının açıklanması da dahil, Kıbrıs Türk tarafının güvenliği hilafına atılan bu adımlar, ABD'nin Kıbrıs Adası'na yönelik tarafsız tutumuna zarar vermekte ve Kıbrıs meselesine adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını güçleştirmektedir" denildi.
Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada ise, "KKTC'yi yok sayan ve GKRY'yi adanın tek temsilcisi olarak gören yaklaşım gözden geçirilmelidir. Ayrıca her fırsatta adada adil ve kalıcı barıştan söz eden ABD'nin bu tutumunu, sergileyeceği tarafsız yaklaşım ile de ortaya koymasını bekliyoruz" ifadeleri kullanıldı.
Şu gerçekleri net olarak ifade etmeliyiz ki:
ABD'nin bu tür askeri işbirlikleriyle Rum Kesimi'ndeki varlığını artırması, bölgedeki barış ve istikrarı riske atmaktadır.
Rum Kesimi'nin askeri kapasitesinin artırılmasına yönelik adımlar Türkiye'nin ulusal güvenliğine yani Mavi Vatan'a doğrudan bir tehdittir.
Türkiye'nin mevcut hükümetinin ve ilgili bakanlıklarının, sadece kınayarak ya da dilek ve temennilerle oluşan tehdidi durduramayacağı açıktır, bu tehdidin bertaraf edilmesi için kararlı bir duruş şart ve zaruridir. Bu da bağımsız bir karakter, bağımsız bir siyaset ve bağımsız bir ekonomi gerektirmektedir.
Acilen "Ne AB, ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" duruşuna ihtiyacımız var.
- ‘İsrail vahşetinin karşısında şimdi kim duracak?’ / 01.10.2024
- Türkiye için yeni bir işgal planı devrede / 28.09.2024
- İsrail’in hedefi Gazze ve Lübnan’la sınırlı değil / 27.09.2024
- Çözümün tek adresi BTP 23 yaşında / 25.09.2024
- Suriye ile normalleşmek çözüm ama AKP yapar mı? / 24.09.2024
- ‘Laiklik inandığımızı yaşayabildiğimiz düzendir’ / 21.09.2024
- İsrail’in Lübnan’da yaptığı: Siber devlet terörü / 20.09.2024
- Schengen askıda, AB çatırdıyor / 18.09.2024
- ‘Atatürk'ün Müslümanlığı bunların hepsine nal toplatır’ / 17.09.2024