Sahip olduğumuz makam, mevki ve rütbeyi, insanların işlerini kolaylaştırmada mı yoksa zorlaştırmada mı kullanıyoruz?
Hayatın normal işleyişine, meşru gidişatına destek miyiz yoksa köstek miyiz?
Oturduğumuz makamdan ve taşıdığımız rütbeden ötürü bize muhtaç olan, kapımıza gelen insanların meşru ve haklı taleplerini karşılamada tavrımız nasıl, "derhal mi" diyoruz yoksa ipe un mu seriyoruz?
Kime ve neye köprüyüz?
Güzel Türkçemizin meşhur cinas örneklerinden biridir:
"Geçti benden
Ok değdi geçti benden
Ben merde köprü oldum
Namert de geçti benden."
Sen merde köprü ol, mert, yiğit, delikanlı sarsılmasın, sendelemesin, suya batmasın ve hedefine ulaşsın, zararı yok namert de geçsin, belki bir gün o "köprü oluşun" kafasına dank eder de namertlikten mertliğe terfi eder.
Asıl olan mertliktir, namertlik ise arızidir, arızalı bir durumdur ve derhal tedavi edilmesi gereken "ince" hastalıklardandır.
Ekmeğini yediği insana ihanet, ekmeği ile büyüyüp beslendiği, okuyup bir yerlere geldiği millete ihanet, vergisi ile maaşını aldığı milleti düşmanlara satmak çok yaman namertlik örneklerindendir ki, yaşayarak gördük ve görüyoruz.
Her birey, her birimiz teker teker oturtup tefekkür etmeliyiz; varlığımızla hangi hayırlı, bereketli geçişlere köprü olabiliyoruz, bulunduğumuz noktada hangi hayırlı kapıların açılmasına aracıyız?
Evrensel İslam inancında, insanlığın faydalanacağı köprüler, okullar, hastaneler, camiler yaptırmak, çeşmeler akıtmak "sadaka-i cariye", yani; sahibine sürekli kazandıran salih amel cümlesinden sayıldığını aklımızın bir köşesine not etmeliyiz.
"Kime ve neye köprüyüz" sorusu, hayatımızın tamamında cevaplanması gereken çok hayati soruların başında gelmektedir.
"Kim hayırlı bir işe aracılık eder, haklı bir meselenin çözümünde üstün çaba gösterirse, onun kazandıracağı nimetlerden pay ve sevap kazanır. Kim de kötü bir işe aracılık eder, haksız bir mesele için koşuşturursa onun da işin vebalinden sorumluluğunu gerektiren bir payı olur. Allah her şeyi denetler, amelleri kaydeder, karşılığını verir."
(Nisa: 85).
"Kim İslam'da iyi bir çığır açarsa, ona hem bu hayrın ecri verilir, hem de kendisine uyarak bu hayrı işleyenlerin ecri verilir. Bu onların ecrinden hiçbir şey eksiltmez. Kim de İslam'da kötü bir çığır açarsa, ona bunun günahı ile kendinden sonra onu işleyenlerin günahı da verilir, bu da onların günahından bir şey eksiltmez." (Müslim; Zekat: 69).
Hayatın normal işleyişine, meşru gidişatına destek miyiz yoksa köstek miyiz?
Oturduğumuz makamdan ve taşıdığımız rütbeden ötürü bize muhtaç olan, kapımıza gelen insanların meşru ve haklı taleplerini karşılamada tavrımız nasıl, "derhal mi" diyoruz yoksa ipe un mu seriyoruz?
Kime ve neye köprüyüz?
Güzel Türkçemizin meşhur cinas örneklerinden biridir:
"Geçti benden
Ok değdi geçti benden
Ben merde köprü oldum
Namert de geçti benden."
Sen merde köprü ol, mert, yiğit, delikanlı sarsılmasın, sendelemesin, suya batmasın ve hedefine ulaşsın, zararı yok namert de geçsin, belki bir gün o "köprü oluşun" kafasına dank eder de namertlikten mertliğe terfi eder.
Asıl olan mertliktir, namertlik ise arızidir, arızalı bir durumdur ve derhal tedavi edilmesi gereken "ince" hastalıklardandır.
Ekmeğini yediği insana ihanet, ekmeği ile büyüyüp beslendiği, okuyup bir yerlere geldiği millete ihanet, vergisi ile maaşını aldığı milleti düşmanlara satmak çok yaman namertlik örneklerindendir ki, yaşayarak gördük ve görüyoruz.
Her birey, her birimiz teker teker oturtup tefekkür etmeliyiz; varlığımızla hangi hayırlı, bereketli geçişlere köprü olabiliyoruz, bulunduğumuz noktada hangi hayırlı kapıların açılmasına aracıyız?
Evrensel İslam inancında, insanlığın faydalanacağı köprüler, okullar, hastaneler, camiler yaptırmak, çeşmeler akıtmak "sadaka-i cariye", yani; sahibine sürekli kazandıran salih amel cümlesinden sayıldığını aklımızın bir köşesine not etmeliyiz.
"Kime ve neye köprüyüz" sorusu, hayatımızın tamamında cevaplanması gereken çok hayati soruların başında gelmektedir.
"Kim hayırlı bir işe aracılık eder, haklı bir meselenin çözümünde üstün çaba gösterirse, onun kazandıracağı nimetlerden pay ve sevap kazanır. Kim de kötü bir işe aracılık eder, haksız bir mesele için koşuşturursa onun da işin vebalinden sorumluluğunu gerektiren bir payı olur. Allah her şeyi denetler, amelleri kaydeder, karşılığını verir."
(Nisa: 85).
"Kim İslam'da iyi bir çığır açarsa, ona hem bu hayrın ecri verilir, hem de kendisine uyarak bu hayrı işleyenlerin ecri verilir. Bu onların ecrinden hiçbir şey eksiltmez. Kim de İslam'da kötü bir çığır açarsa, ona bunun günahı ile kendinden sonra onu işleyenlerin günahı da verilir, bu da onların günahından bir şey eksiltmez." (Müslim; Zekat: 69).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024