Ekonomide 'sistem' yanlış olunca ne yaparsanız yapın, işin başına kimi getirseniz getirin sorunları asla çözemezseniz; çözülemeyen sorunlar da yerinde kalmaz sürekli büyümeye devam eder.
TL rekor düzeylerde değer kaybetmeye devam edip, ekonominin çarkları darmadağın olunca siyasilerimiz çareyi maliye bakanı ve Merkez Bankası başkanını değiştirmekte arıyorlar.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, ekonomik çöküşü bakan değiştirmekle düzelteceğini zanneden siyasilerimize yönelik, "Ekonomimiz çıkmaza girmiştir. Bu sistemsel bir sıkıntıdır kişilerin değişmesi çözüm değildir sistemin değişmesi lazım" demişti ve çözüm olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü "Milli Ekonomi Modeli"ne işaret etmişti.
Siyasilerimiz ise bu çağrıyı yine kendi dar pencerelerinden bakarak yanlış algıladılar ve uyguladıkları, dolara, borca ve ithalata dayalı bağımlı kapitalist ekonomi modelini kırmızıya boyayarak ismine "yeni ekonomi modeli" dediler.
Rus siyasetçi Jirinovski'nin ifade ettiği gibi "adil düzen" nasıl yeşile boyanmış kapitalizm ise, siyasilerimizin "yeni ekonomi modeli" de kırmızıya boyanmış kapitalizm.
Kapitalist sistemin Titanik'inden inilmediği müddetçe, bakanlar, başkanlar değişir ama sonuç asla değişmez.
Dün Maliye Bakanı konuştukça dolar yükseliyordu, bugün ülkemizin en yetkili kişisi Cumhurbaşkanı konuştukça dolar yükseliyor. Asıl ifadesiyle TL değer kaybediyor.
Mevcut sistemin yanlışlığı ortada, Cumhurbaşkanı'ndan daha üst bir makam yok ki dolar düşürülsün.
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, hatırlarsanız, "Gökten Cebrail (a.s.) gelse, mevcut kapitalist sistemle hiçbir şey yapamaz" derdi.
Millet duymazdan geldi, görmezden geldi.
Normal şartlarda eskiden Cumhurbaşkanı konuştuğu zaman ortam rahatlıyordu, bugün ise dolar rekor üstüne rekor kırıyor, millet hop oturup hop kalkıyor.
BTP Sözcüsü Emre Polat Bu konuda şu çağrıda bulundu:
"Normal şartlar altında böyle bir kriz yaşayan ülkede Cumhurbaşkanı ekrana çıktığında toplum rahatlar. Çünkü devleti yöneten iradeyi karşısında gören halk, yapılacak açıklamalarla ortamın ve krizin sakinleşeceğini düşünür. Bizde öyle mi? Sayın Cumhurbaşkanımız ekranlara çıktığında tüm toplum inanılmaz geriliyor, endişeleniyor artık. Çünkü her konuşmasında döviz biraz daha fırlıyor, ekonomik dengeler alt üst oluyor. Buradan sayın Cumhurbaşkanına gayet samimi bir çağrıda bulunuyoruz. Sayın cumhurbaşkanı ekonomi ile ilgili lütfen konuşmayın. Emin olun, konuşmadığınızda işler düzelmeyecek ama en azından daha kötü olmayacak."
Cumhurbaşkanı konuşup dolar 14 lira ile yeni rekorunu kırınca, fatura Maliye Bakanı Lütfi Elvan'a kesildi, görevden alınan bakanın yerine daha önce Hazine ve Maliye Bakanı Yardımcılığı görevini yürüten Nurettin Nebati atandı.
"Yetkiyi bize verin, sorunları çözeceğiz" diye başkanlık sistemi için destek istenmişti, gelinen noktada bu dönemde 3 kez maliye bakanı değişti.
Yeni bakan dualarla işe başladı, yayımladığı mesajında, "Rabbim, kolaylaştır, zorlaştırma, Rabbim hayırla sonuçlandır. İşimizde bize doğruluk ver, bizi muvaffak kıl. Sn. Cumhurbaşkanımızın şahsımı layık gördüğü Hazine ve Maliye Bakanlığı görevini hayırla ifa etmeyi, bize gösterdiği güvene layık olmayı Rabbim nasip etsin inşallah" ifadelerini kullandı.
Ama kaçırdığımız bir şey var, bir duanın makbul olması için, yapılan yanlışların da terk edilmesi gerekiyor. Kapitalist sistemden vazgeçmeden hayırlı bir netice alınmayacağını ifade ettik. Yanlış bir yol haritasıyla doğru bir sonuca ulaşılamayacağını herkes biliyor.
Kapitalizm sebep, faiz sonuçtur. Kapitalist sistemden vazgeçip, doğru bir modeli hayata geçirmediğimiz müddetçe faizleri düşürüp yatırım ve üretimi teşvik etmek asla mümkün değildir. Ülkemiz için faiz kadar dolar kurunun artması da bir maliyet unsurudur.
Size para satan küresel tefeciler, siz faizleri düşürdüğünüzde, doları fırlatarak aradaki açığı kapatıyorlar. Üretimde ve yatırımlarda maliyet artışını doğru hesaplamak istersen, faiz artı dolar kuru artış oranını hesaba katmak zorundasın.
Bugün ülkemizde üretici de tüketici de feryat ediyor. Neden etmesin ki? Üreticinin tüm girdileri dolara endeksli, vatandaşın market ve pazarlarda karşılaştığı fiyatlar dolara endeksli, ama vatandaşın geliri bu artışları gerçek manada yansıtmayan resmi enflasyona endeksli.
Biz bunları ifade ettikçe, Hükümete yakın çevreler "Ama ihracat şöyle artıyor" diyorlar.
Tamam da senin ihracatın da ithalata ve dolayısıyla dolar kuruna endeksli; bu ihracatın bir ithalatı oluyor ve olacak da.
Artı, ülke içinde ithal enerji ve hammadde sebebiyle üreticilerin maliyetleri sürekli artınca, yurt dışında herhangi bir rekabet şansı kalıyor mu? Üstelik dış pazarda Türk ihracatçılarından TL'nin değer kaybetmesi nedeniyle fiyat düşüşü talep ediliyor.
Anlayın artık, mevcut kapitalist politikalarla ne yaparsanız yapın ne size yar olacak, ne de millete. Ülke gemisi battıkça kaybeden bu ülkedeki herkes oluyor.
Tek çare, Milli Ekonomi Modeli'dir ve bu modeli ülkemizde uygulayacak olan BTP ve Lideri Hüseyin Baş'tır.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024