Siyaset ve toplumsal olaylarda merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocamız bütün söylem ve yazılarında kolay kolay isim vermez, fiili, o fiilin mahiyeti ve neticeleri hakkında analizlerini yapar ve herkesi uyarırdı.
Maalesef bu karakterde başka bir siyasi lidere şahsen rastlamadım. Ortalığa bir bakın! Liderler ve liderleri koltuk verdikleri ve de militanlaştırdıkları kadroları birbirlerini en ağır şekilde kınıyorlar, itham ediyorlar, hakaret ediyorlar hatta hedef gösteriyorlar.
Ama hiç birisi de dönüp heybesine bakmıyor ki, benim heybemde neler var? Ben bu heybeyi ne ile doldurdum, diye.
Sıcak gündem TSK… İktidar ve MHP, CHP'li vekilin sözleri üzerinden ortalığı toz duman ediyorlar.
Ama bir heybeye bakın! O heybede, "üç-beş Mehmet öldü diye yas mı ilan edeceğiz, ne iyi ki bunlarla savaşa girmemişiz, bağırsakları temizliyoruz, ben bu davanın savcısıyım, müzik notası mı" gibi vahim, kınayıcı nice söz eylem ve duruşlar var.
MHP'ye bakıyorsun! HDP üzerinden başta CHP ve diğerlerini yargılamış, hükmü de vermiş vaziyette. Oysa heybesinde ne resimler, ne barış mesajları var. Dahası HDP ile en uzun soluklu yürüyen, malum süreçleri başlatan şimdi muhafaza ve müdafaaya kalktıkları AKP var!
CHP ise hem kurucusuyla, hem kendi içindeki isimlerle, hem tabanıyla, hem de ülke gerçekleriyle ters düşen söylem ve duruşlar sergilemeye devam ediyor. Haliyle yıllardır, 'vurun abalıya' dönmüş vaziyette.
FETÖ ise bütün partilerin adeta ortak paydası. Hepsi birbirini FETÖ'cülükle, FETÖ'ye yardım etmekle suçluyor.
Ülke siyasetinde ortaya çıkan bugünkü tabloya ben, "ilahi yüzleştirme" diyorum. Rabbim, hepsini yüzleştiriyor. Akledebilseler bu büyük bir nimet! Ama etmiyorlar.
AB ile yüzleştiriyor. ABD ve İsrail ile yüzleştiriyor. Atatürk ile yüzleştiriyor. Faiz ile, yoksulluk ile, rüşvet, adam kayırma, torpil ile yüzleştiriyor. PKK ile, Apo ile yüzleştiriyor.
Ama ısrarla gözlerini kapatıyorlar. Dün kınadıklarını bugün yaparken, dün dediklerini de bugün inkâr ediyorlar.
Şu hadis-i şerif beni çok düşündürür; "Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz."
Bireysel tablomuz bir tarafa siyaset tablosunda bu gerçek var.
Örnek vereyim; bugün milletin birinci önceliği ekonomi yani geçim derdidir.
Tarih 2002 ve Sayın Erdoğan, hükümeti çok ağır cümlelerle yerden yere vuruyor ve ekliyordu: "Benim vatandaşım çöpten rızık topluyorsa, pazarlardan atık topluyorsa, meydanlar "açız" diye bağırıyorsa, ev kirası, elektrik, suyu ödeyemiyorsa, %25'i açlık sınırı, %50'si yoksulluk sınırı altındaysa ülkeyi bu hale mevcut hükümet getirmiştir."
O yıl, partisi iktidar, kendisi başbakan sonra cumhurbaşkanı ve tek adam oldu.
Tarih 28 Ekim 2020 ve Sayın Erdoğan diyor ki: "Bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey Türkiye'de var mı, inanıyor musunuz buna? Bugün Türkiye asgari ücretiyle, maaşıyla her şeyiyle çok ülkeleri geride bırakmış. Büyüme oranına bakıyorsun, şu anda dünyada en iyi olan bir ülkeyiz."
Resmi olarak bu ülkede asgari ücret dahi alamayan 4,5 milyon insan (işsiz) var. Asıl rakamın 10 milyon üzerinde olduğu iddia ediliyor.
Hadi orayı geçtik, yandaş Habertürk gazetesinin 2016 yılındaki haberi şöyleydi: "100 bini İstanbul'da olmak üzere Türkiye çapında 500 bin ailelerle birlikte 2 milyon insan ekmeklerini çöpten çıkarıyor." (https://www.haberturk.com/gundem/haber/1187912-adan-zye-kagit-toplama-krizi)
2020'yi siz düşünün! Demek ki Türkiye'de çöpten ekmek çıkaran yüz binler varmış.
Yandaş Sabah gazetesinin 31 Temmuz 2019 tarihli haberi ise 'İstanbul'da 7 bin civarında evsiz insanın olduğu, Türkiye genelinde evsiz sayısının ise 70 bin olduğunun tahmin edildiği' şeklindeydi.
Daha geçen gün Saraçhane'de Haşim İşçan alt geçidinde karton ve battaniyelerle ısınmaya, geceyi geçirmeye çalışan onlarca kişi, İBB ekipleri tarafından otellere götürüldü.
Demek ki, 2020 Türkiye'sinde ekmek götürecek evi olmayan on binler varmış.
Yine 2019 yılında toplam 4 milyon fatura ödenmediği için abonelerin elektriği kesilmiş. Bu abonelerin toplam borcu 2 milyar 491 milyon TL.
Laflar inkârcı ve süslü olsa da gerçekler çok ve de çok vahim.
Kınadıkları başlıklarla şimdi tek tek kınanıyorlar. Anlayana!
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024