logo
29 MART 2024

Kışı eğlenceye çevirenler

23.02.2021 00:00:00
'Kışı eğlenceye çevirenler' seslendirme dosyası:

İsviçre'nin Zürih kentinden bindiğimiz tren bizi Alp dağlarına, dünya izciliğinin gözde mekânlarından biri olan Kandersteg'e götürüyor. Yaklaşık iki saatlik bir yolculuğumuz var. Rehberimiz uzun bir süredir Cenevre'de yaşayan bir arkadaşımız. Zaman, zaman geçtiğimiz tünelleri, dağlar arasına ustalıkla kurulmuş demir köprüleri, durduğumuz yerlerin özelliklerini anlatıyor. 

Yolcular iniyor, yeni yolcular biniyor…

Kimisi kayaklarını, kimisi batonlarını ve sırt çantalarını yüklenmiş. Gülüş çığrış seyahat ediyorlar. Yola çıktığımızdan beri trenimiz yükseldikçe çevremizdeki beyaz kar örtüsü de arttı. Uzaktan uzağa telesiyejleri, yılbaşı kartpostalından fırlamış gibi duran köyleri, kulübeleri görüyoruz. 

Genç gruplar, ihtiyar gruplar… Öğretmenleri başında çocuk grupları… Kamp yerlerine giden İzciler… Bir an kendimizi farklı bir zaman dilimine gelmiş, bir masalın içine girmiş gibi hissediyoruz. 

Kandersteg istasyonuna geldiğimizde rehberimiz; "Burası yolun bittiği yer. Bundan sonra tren uzun bir tünele girecek. İtalyan Alplerine devam edecek araçlar bile trenimize binecekler" diyor.

Kısa bir şaşkınlık geçiriyoruz. 

Tünelin başındaki istasyondan araçların trene binmesini ilgi ile izliyoruz. Tren hareket ettikten sonra çıkışa yürüyoruz. Servis midibüsünün bizi beklediğini belirtiyorlar. Kayak ve ağır yüklerimizi İstanbul'dan teslim ettiğimizde bize Kandersteg istasyonundan alacağımız söylendi. Nasıl olacağını algılamadık. Üzerinde bizdeki gibi PTT yazan bir yer işaret ediyorlar. Gidip sorduğumuzda "Yarın sabah alacaksınız" dediler. Burada da emanet işlemlerini, postayı idare eden ve PTT denilen bir hizmet birimi var. 

Kapıdan çıkınca büyüleyici bir kış manzarası bizi karşılıyor. Tepemizde, rengârenk yamaç paraşütleri ile uçanlar, güneşin batmak üzere olan ışıklarını yolcu eden köpekli kızaklar, koşu kayakları üzerinde geniş alanda turlayanlar, hatta belden aşağısı engelli olduğu için özel bir iskemlede kayak yapanlar var. 

Yılbaşı ağacı gibi süslenmiş çamlar, sonradan ahşap ile kaplanıp üzerine çeşitli figürlerin çizildiği şirin evler, otel ve pansiyonlar, Eski peynir yapma metodunu sergileyen dükkânlar, süslenmiş kardan adamlar, Kander nehrinin geri dönüşüm suyunda, buharlar arasında yüzen ördek ve kazlar zihnimize kazınıyor. Aylardır kar yağmadığı halde beyaz örtü tertemiz. Nedenini sonradan öğreniyoruz. Tüm bacalarda filtreler var... Daha sonraki yıllarda karşılaştığımız bu ilk manzara hep rüyalarımızı süsleyecekti. Tek bir caddesi olan köyün üzerindeki dükkânlarda her şey var. Kızaktan-kayağa, kıyafetten-İsviçre çakısına, ünlü İsviçre peynirinden Rivella'ya kadar. 

Kaldığımız izcilik merkezinde bizi 12 kişilik bir odaya yerleştirdiler. Üçer katlı dört köşeye konuşlandırılmış ranzalar, odayı döşeyen ülkenin tanıtım afişleri, ortada büyük mü büyük bir tahta masa ve ağır ahşap sandalyeler, herkesin eşyasını koyabileceği raf ve askılar, elektrikli bir kalorifer sistemi, çıkışta banyo ve tuvaletler, aşağıda kayaklarımızı emanet edeceğimiz bir kayak odası… Yine girişte her ülkenin obje ve fularları ile süslenmiş bir oyun odası, kütüphane ve yemek yenilen yer var. Bir de küçük hatıra eşyaları satan merkez dükkânı… Her ülkenin bir odası var. Bizim de iki kişilik bir Türk odamız var. Ama bakımsız ve eski…

Ertesi sabah kayaklarımızı alıp, belediye otobüsü ile teleskilerin bulunduğu istasyona gittik ve kayak merkezine ulaştık. Bütün gün kaydıktan, Oberj'de öğle yemeğinde ünlü İsviçre sütlü çorbasını içtikten ve yerel Rivella gazozunun kolaya niçin tercih edildiğini öğrendikten sonra yine aynı yolla tesise döndük. 

Bütün bunları niçin anlatıyorum? Özendirmek için mi? Böyle anılara sahip olduğum için sizleri kıskandırmak için mi? 

Elbette hayır. 

Bu ve buna benzer manzaraları ve yerleri gittiğim her ülkede gördüm. 

Her zaman benim ülkemde neden böyle yerler yok diye hayıflandım. Benim asıl görmek istediğim şey, kendi ülkemde de bu tür yerlerin var olması idi. Ancak dağlarda oturan İsviçreli sıradan bir vatandaşın bile saat 14.00'te mesaisi bittikten sonra kayağa gitmek veya gece kızak pistinde eğlenmek, kar eğlencelerine katılabilmek gibi çok kolay ve ucuz bir imtiyazı vardı. Bizim ülkemizde bu tür eğlence ve sportif faaliyetlerin normal vatandaş için pahalı hatta imkânsız bir rüyadan ibaret olması beni düşündürüyordu.

Daha sonraki yıllarda kendileri ile sohbet ettiğimiz bu yabancı arkadaşlarımız, bizim ülkemizin de çok güzel olduğunu, dağlarına tüneller ve teleferikler yapmanın hiç de zor olmadığını, böylesine yoğun kış yaşanan yerlerin zorluk ve mahrumiyetten çok eğlenceye nasıl dönüştürülebileceğini kendi örnekleri ile anlattılar. 

Bizim için kış, yokluk ve yoksulluk, ulaşım engeli gibi başlıklar ile anılırken onların ülkelerinde yeni ve güzel anıların biriktirileceği, hem eğlendikleri hem de para kazandıkları bir fırsata dönüştürülmüştü. Bu yeni yaşam biçiminin oluşmasının bir milli politika olduğunu sonradan öğrendik. Biz; bir avuç öğrenci ile Sarıalan'ın tahta barakalarında, Nuh nebiden kalma tahta kayaklar ile kışı eğlenceye çevirirken hiç te mutsuz değildik. Soğukpınar köyündeki gençler de aynı oranda mutluydu…

Ancak diğer dağ köylerini tanıdıkça Uludağ gibi bir bölgede bile gençlerin köylerden kaçmaya çalıştıklarını, eğer bir yatırım yapacaklar ise sattıkları tarlaların parasını şehre yatırmaya başladıklarını görmüştük. Onlara yaptığımız söylemler de etkili olamamıştık. 

Gezilerimizde; Karadeniz'i, Toroslar'ı, yaylaları ile ünlü Bolu, Kastamonu gibi yerleri keşfetmiş, İsviçre'den daha güzel vatan köşelerinin ıssızlığına, köylülerin ellerindeki imkânlar ile nasıl yetinmeye çalıştıklarına ibretle şahit olmuştuk. Yoğurdukları ekmeğin, mayaladıkları yoğurdun, sağdıkları sütün, yetiştirdikleri patatesin, çileğin, pekmezin, kısacası köy ürünlerinin doğallığının kıymetini anlatmaya gerek var mı?

Oysa yaz ve kış aylarında yayla turizminin ne kadar önemli olduğunu anlatamadık. 

Dünyada pek çok ülke kar eziyetini fırsata çevirip, önemli bir turizm geliri elde ederken biz asgari ücretle iş bulmayı uman üniversite mezunlarımızla yaşamaya ve yaşlanmaya devam ediyoruz.

Oysa sağlığımız için, gelirimizi arttırmamız için pandemi dönemi göstermiştir ki; şehirlerin yoğunluğunda kaybolmaya değil; doğaya açılmaya ihtiyacımız vardır. 

Ormanlara kimseyi sokmamak, büyük paralar ile arazileri satmak, vatandaşın orman içinde kaldı diyerek evlerini yıkmak çözüm değildir. Aksine bu tür yerleşimlerin planlı bir biçimde çoğalmasını planlamak, dağ kulübelerine, deniz kenarlarında mafyanın eline geçmiş plajlara sahip çıkmak, kamping ve günübirlik işletmeleri çoğaltmak gerekir. 

Elbette birileri farkında olamadığımız veya değerini bilemediğimiz güzellikleri elimizden almaya, kendilerine alternatif olmasın diye en güzel yerleri termik santraller ile doldurmaya, kıyılarımızda satın aldıkları yerlere otel veya tatil köyü yapıp girişimize kapatmaya devam edeceklerdir.  

Gelin görün ki, biz de inatla yazmaya, yazmaya ve yine yazmaya devam edeceğiz. Çünkü bu vatan bizim… 

Gelecekte çocuklarımıza bırakmaya ve onları akıllı birer nesil olarak,  vatan için çalışacakları şekilde yetiştirmeye kararlı olacağız.

Bu cennet ülkenin turizm geliri elde edeceği binlerce yer var. 

Yeter ki akıllı olalım, bunlar için bir "milli turizm politikası" geliştirelim. Yabancı yatırımcılara tanıdığımız imtiyazları kendi halkımız için de uygulayalım. 

Kalın sağlıcakla…

 
Taner Tümerdirim / diğer yazıları
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler
Namazın hikmeti
2 suç örgütü lideri daha İstanbul'da yakalandı
Kırmızı bültenle aranıyorlardı
Müzakereler katliama zaman kazandırmak için
Takas önerisini Netanyahu reddetti
3 büyük takım taraftarı iftarda buluştu
'Futbol sahada, dostluk her yerde'
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler
Namazın hikmeti
2 suç örgütü lideri daha İstanbul'da yakalandı
Kırmızı bültenle aranıyorlardı
Müzakereler katliama zaman kazandırmak için
Takas önerisini Netanyahu reddetti
3 büyük takım taraftarı iftarda buluştu
'Futbol sahada, dostluk her yerde'
Oy sayımı iftar saatine denk geliyor
YSK 'iftar' konusunda karar verdi
'İBB adayını çek' teklifine yanıt verdi
AKP'ye 3 şartını açıkladı
AKP'den bir seçim klasiği
Seçime 3 gün kala gaz bulundu!
İSO'dan tarihi uyarı
'Eğitimli gençlerimizi avlamak için...'
'AJet ile anlaşmamız yok'
THY'den çok garip Ajet kararı!
Almanya'nın öteki yüzü
Avrupa'nın ilk siyonist ülkesi Almanya!
CHP adayı istifa edip AKP'ye katıldı
'Erdoğan'ın emrinde olacağız'
Rezalet ötesi
Yahudi askerler aşağılıkta da zirvede!
'Sandık, hepimizin namusuna emanettir'
Erdoğan son mitingini yaptı
'Gençler BTP’ye akın ediyor'
Zeytinburnu'nda BTP coşkusu
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.