Kuraklık, don ve sel gibi doğal felaketler bu sene ülkemizdeki tarımı ciddi manada vurdu. Buğday, fındık, çay, ceviz, kayısı ve daha birçok meyve sebze ve diğer tarım ürününde ciddi rekolte kayıpları bekleniyor.Peki, siyasilerin bu noktadaki çözümü ne? Tarım Sigortaları Sistemi, yani TARSİM?Dün TARSİM müdürünün özel bir kanalda yaptığı açıklamaları izledim.Köylü genel olarak tarım sigortası yaptırma konusunda pek istekli değil?Spiker özellikle don ve kuraklığın daha fazla olduğu yerlerde çiftçilerin neden tarım sigortası yaptırmadığını soruyor. Öyle ya bir afet varsa, risk fazlaysa normal şartlar altında sigorta yapılması lazım? Müdür özetle şunları söylüyor:Ürün değerinin belirli bir oranı kadar sigorta pirimi alınıyor ve bu oran riskli bölgelerde ve de ürünlerde daha fazla?Malatya kayısısında ürün bedelinin yüzde 10'u kadar pirim alınıyor. Bazı ürünlerde bu oran yüzde 6, bazılarında yüzde 3,4 ya da 2?Köylüdeki isteksizliğin bir nedeni de felakete maruz kalan ürünün bedelinin tamamı ödenmiyor, aşağı yukarı en fazla yüzde 50'ye kadar olan kısmı ödeniyor.Örneğin Malatyalı bir çiftçinin 10 bin liralık ürün kapasitesi olsun. TARSİM'e gittiği zaman 1000 lira pirim ödüyor. Don felaketine maruz kaldığını düşünelim, geriye en fazla 4 bin 500-5 bin lira gibi bir rakam alıyor. Tabi, eksperleri don felaketine maruz kaldığına ikna edebilirse?Öncelikle şunu ifade etmemiz lazım, mevcut siyasi iradenin IMF ve AB aklıyla ortaya koyduğu ekonomi anlayışında, "vatandaştan almadan, vatandaşa verme" yoktur.Dikkat ederseniz Sosyal Güvenlik Kurumu'nun gelir gider tablosu değerlendirilirken bile siyasilerimiz "sosyal güvenlik açığı" diye ifade etmektedirler. Hadiseye bakış genel sigorta sisteminde de böyle olduğu gibi tarım sisteminde de böyledir. Tarım köylüsü zarar etse de sigorta pirimi ödeyecek ki, tarım sigorta sistemi açık vermesin, ayakta kalabilsin.Siyasiler, "Aman ha, tarım sigortası da açık vermesin, zaten bütçe açığı had safhada bir de tarım kesiminin yükünü kaldırmayalım" endişesi taşıyor, hatta tarım sigorta primlerinden gelen geliri dahi bütçeye artı bir gelir olarak katmanın planını kuruyorlar.Unutmayalım ki kapitalist ekonomik sisteminde bankacılığın en karlı alanlarından birisi sigortacılık? Dolayısıyla aynı mantığa sahip olan siyasilerimizin sigorta sistemine bakışı da maalesef aynı oluyor, kar amacı güdülüyor.Halbuki, her zaman ifade ediyoruz, tarım stratejik bir sektördür, geleceğimizdir ve köylü her yönüyle kazanmalı ve kendini güvencede hissetmelidir; geleceğe güvenle bakmalıdır ki sağlıklı bir üretim yapabilsin.Ama AKP Hükümetinin tarım kesimine bakışı hiçbir zaman böyle olmadığı gibi, AB'nin talepleri doğrultusunda tarım kesiminin nüfusunu azaltmak, tarıma destekleri ortadan kaldırmak bir ekonomi politikası olmuştur.Tarıma olması gerektiği şekliyle bakan ve de tarım kesiminin problemlerine çözümü olan tek model Milli Ekonomi Modeli, tek lider modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş ve tek siyasi parti Sayın Baş'ın Genel Başkanı olduğu Bağımsız Türkiye Partisi'dir. Milli Ekonomi Modeli'nde ve de BTP'nin parti programında tarıma geniş bir yer ayrılmıştır. Devletin asıl gelirleri olan senyoraj ve de maden gelirlerini de devreye koyan BTP, sahip olduğu güçlü devlet yapısıyla vatandaşından almadan, vatandaşına verme anlayışına sahiptir.BTP, tarımı stratejik kabul etmekte ve tarıma yapılan destekleri bir yük değil, bir hizmet olarak görmektedir. Tarım kesimine yapılacak her destek ülkenin geleceğine yatırım demektir.Bu kapsamda, köylünün kendisi, yetiştirdiği ürün ve de tarlası devlet tarafından bir kuruş sigorta pirimi alınmadan sigortalanacaktır.Ürünlerin fiyatlarını çiftçilerin kurduğu kooperatifler belirleyecek ve devlet belirlenen bu fiyattan çiftçinin bütün ürününü alacaktır. Ayrıca her bir çiftçiye 500 lira vatandaşlık maaşı, hanımına 1000 lira maaş, çocuğuna ise 250 lira burs verilecektir.Ve Prof. Dr. Haydar Baş daha birçok tarım projesini içeren noter tasdikli taahhütnameleri imzalayarak vatandaşına dağıtmıştır.Bu kadar proje ve de Rusya'nın Sayın Baş'ın modeliyle ayağa kalkıp zirveye oturduğu gerçeğine rağmen tarım kesiminin hala kendisini bir kar kapısı gören ve AB uğruna feda eden mevcut siyasi anlayışa oy vermesini anlamak asla mümkün değildir.Köylü kurtarıcısına değil de celladına el uzatıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Millet iradesine saygı, sandığa saygıdan geçer / 11.09.2025
- Türkiye, SDG’ye operasyon yapabilir mi? / 10.09.2025
- Türkiye ekonomisinde yaprak dökümü / 09.09.2025
- Bütünleşik muhalefet sözde kalmamalı / 06.09.2025
- Adalet ve demokrasi için Çağlayan’daydık / 05.09.2025
- Ekonomide büyüyoruz, enflasyon düşüyor, halk niye fakir? / 04.09.2025
- Soruşturmalar siyasi değilse, ispatlayın! / 03.09.2025
- 19 Mayıs’taki bağımsızlık yürüyüşü 30 Ağustos’ta sele dönüştü / 02.09.2025
- Komisyon, ‘cambaza bak’ oyunu mu? / 30.08.2025
- 81 ilde sığınak dün değil niye bugün? / 28.08.2025
- Türkiye, SDG’ye operasyon yapabilir mi? / 10.09.2025
- Türkiye ekonomisinde yaprak dökümü / 09.09.2025
- Bütünleşik muhalefet sözde kalmamalı / 06.09.2025
- Adalet ve demokrasi için Çağlayan’daydık / 05.09.2025
- Ekonomide büyüyoruz, enflasyon düşüyor, halk niye fakir? / 04.09.2025
- Soruşturmalar siyasi değilse, ispatlayın! / 03.09.2025
- 19 Mayıs’taki bağımsızlık yürüyüşü 30 Ağustos’ta sele dönüştü / 02.09.2025
- Komisyon, ‘cambaza bak’ oyunu mu? / 30.08.2025
- 81 ilde sığınak dün değil niye bugün? / 28.08.2025