Gerek Türkiye'de, gerekse dünya genelinde koronavirüs ile mücadele kapsamında zaruri olarak atılan adımlar, üç ekonomik krizin aynı anda yaşanmasına neden oldu.
Finansal kriz, tüketim krizi ve üretim krizi...
Tabi bu krizlerin tamamı kapitalist ülkeler için geçerli...
Çünkü onların finansal sistemleri, üretime ve tüketime bakışları böyle bir mücadeleye hazır değildi. Özellikle ABD'den gelen veriler bu gerçeği gözler önüne seriyor.
Yapılan açıklamalarda, ABD'nin 1920'lerin Büyük Buhran'ından bu yana yaşadığı en büyük kriz olduğu ifade ediliyor.
ABD Merkez Bankası (FED) Dallas Şubesi Başkanı Robert Kaplan, Covid-19 salgını sebebiyle Amerikan ekonomisinde tarihi bir daralmanın beklendiğini açıkladı.
Kaplan, ABD'nin gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) ikinci çeyrekte yıllık bazda yüzde 30'a varan oranda azalabileceğini belirtti. Yüzde 30 daralma gerçekten büyük bir ekonomik çöküş anlamına geliyor.
Kaplan ayrıca ülkedeki işsizlik oranlarının önümüzdeki aylarda yüzde 20'lere tırmanabileceğini söyledi.
Fed'in St. Louis Şubesi Başkanı James Bullard da The Wall Street Journal gazetesine verdiği röportajda, Covid-19 salgınına karşı alınan önlemler kapsamında işletmelerin geçici olarak kapatılmasının ekonomide "kalıcı ve derin" bir hasara yol açabileceğini ifade etti.
Bullard, "ABD ekonomisinde durdurma düğmesine basabilirsiniz ancak bunu çok uzun süre devam ettirmeye çalışırsanız çok fazla sorun birikmeye başlar, iflaslar ve iş kayıpları olur" değerlendirmesinde bulundu; ülke ekonomisinin risk altında olduğunu vurguladı.
Kapitalizmin kalesi olan ABD'den gelen başka bir veri de işsizlik maaşı başvurularıyla alakalı...
ABD Çalışma Bakanlığı'nın verilerine göre, ABD'de son 6 haftada işsizlik maaşı başvurusunda bulunanların toplam sayısı 30 milyonu aştı.
Böylece 21 Mart'tan beri ilk kez işsizlik maaşı başvurusunda bulunanların sayısı 30 milyon 307 bine yükseldi.
Bu da ABD'de sadece son 1,5 ayda her 5 kişiden 1'inin işini kaybettiğini gösteriyor.
Ve bunlardan 10 milyonu henüz herhangi bir sosyal yardım da alamadı.
O, iktidarıyla, muhalefetiyle siyasilerimizin yıllardır icazet için kapısına koştuğu, borç için el açtığı, "ABD olmazsa olmaz", "ABD stratejik ortağımızdır" dediği, çözüm sunduğunuzda da "ABD buna müsaade etmez" diyerek ilahlaştırdığı "Amerikan rüyası"nın makyajsız hali işte bu...
Korona üstteki örtüyü kaldırdı, "kral çıplak" dedi gerçek ortaya çıktı. Bizlerin zaman zaman ABD'nin bu çaresizliğini sizlerle paylaşmamızın nedeni de, ülkemizde hala söz sahibi olanların ABD'ye olan bağlılıkları...
Onlar adeta ABD'ye tapıyorlardı, hala da bu anlayışları değişmedi. Bu aktardığımız bilgiler, "taptığınız tanrı öldü" gerçeğinin ispatıdır.
Fransız gazetesi Le Monde bu konuda bir başyazı yayınladı.
Başlık, "Koronavirüs ABD'ye nihai darbeyi indirdi"...
Le Monde özetle şunları yazıyor:
"Koronavirüs pandemisi İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan dünya düzeninin ve ABD'nin liderliğinin sonunu getirdi."
"Bu dünya düzeninin sarsılmasında Çin'in yükselişi etkili."
"ABD mevcut durumda artık 20. yüzyıldaki gibi dünya lideri rolü oynamıyor."
"Washington son yıllarda bu rolden gitgide uzaklaşmıştı. ABD'yi güçten düşüren mevcut kriz (koronavirüs pandemisi) ise ülkeyi bu rolden nihai olarak çıkardı."
Le Monde gazetesi siyasilerimizin 50 yıldır hayalini kurduğu AB'nin durumundan da bahsetti.
Yazıda şunlar ifade ediliyor:
"Yeni koronavirüs pandemisi Avrupa'nın birliğine de ciddi bir darbe indirdi."
"Geldiğini önceden göremediği pandemi karşısında silahsız kalan AB, söz konusu salgından en fazla etkilenen ülkelere yardım dahi edemedi."
Peki, hala kaleleri yıkılan kapitalizmin kısırdöngüsü içinde çözüm arayışında olan Türkiye'nin durumu ne?
Korona çıkmasaydı bile ülke ekonomisi tam bir çöküş içindeydi. İşsizlik, borç batağı, tüketim daralması, resesyon, pahalılık ve daha nice sorunlar işin içinden çıkılamaz haldeydi.
Korona bunları daha da alevlendirdi.
Bir veri vermemiz gerekirse, Hazine'nin ilk dört ayda borçlanması, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 119 artışla 123 milyar TL'ye yükseldi.
Sadece Nisan ayındaki net borçlanma bile 59,7 milyar TL.
Yani 4 aylık borçlanmanın yarısını Nisan'da yapmışız.
Doğu Perinçek hatırlarsanız yazısında, Türkiye'nin milli paralarla ticaret yaptığından bahsediyordu.
Milli parasını kullanan bir ülkenin borcu hiç bu kadar artar mı?
Tekrar başa dönersek, bugün üretim, tüketim ve finans krizi aynı anda yaşanıyor ve çöken kapitalist sistemin, hakimiyetini kaybeden ABD'nin, hala bir olmayı başaramayan AB'nin ve onların kuyruğuna takılarak medet uman Türkiye'nin bu büyük krize hiçbir çözümü yok.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli ise bu krizi rahatlıkla tamamen çözebiliyor.
Hem de sadece 3 cümleyle...
Finansal kriz: Emek ve üretim karşılığı senyoraj devreye konulmalı.
Tüketim krizi: Bu senyoraj geliriyle vatandaşın cebine sosyal devlet projeleri kapsamında (Vatandaşlık Maaşı, Ev Hanımı Maaşı, Doğum Parası, 10 bin TL asgari ücret vs) para konularak tüketim canlandırılmalı.
Üretim krizi: Oluşan bu devasa iç pazarın taleplerini karşılayabilmek için üretim projesi olan her üreticiye devletin senyoraj geliriyle sıfır faizli kredi verilmeli.
Bu çözümler ancak Milli Ekonomi Modeli'nin bütüncül sistemi içinde hayata geçirilebilir. Bu, iktidarıyla muhalefetiyle kopyacıların yapacağı bir şey değildir.
Çözüm istiyorsak, bu eşsiz modeli parti programına alan Bağımsız Türkiye Partisi'ne (BTP) fırsat veririz.
Genel Başkan Hüseyin Baş, "Bizlere kulak versinler çünkü Türkiye'nin tek çıkış yolu Bağımsız Türkiye Partisi'dir. Biz çıkışın şifrelerini biliyoruz" demişti.
Evet, fırsat verelim ve 3 adımla bu debelenip durduğumuz bataklıktan rahatlıkla kurtulalım.
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025