Yaşadığımız deprem sonrası dış politikada yaşanan gelişmeler bu soruyu sorduruyor: Kur'an-ı Kerim mi, NATO mu?
Ukrayna üzerinden Rusya ile savaşan batı, İsveç ve Finlandiya üzerinden de, Rusya ve Çin'e karşı bir genişleme süreci başlattı.
2022 Mayıs ayıydı ve Sayın Erdoğan, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği için 'Bizi ikna etmeye mi gelecekler? Kusura bakmasınlar, yorulmasınlar' demiş ve nedeni ise bu ülkelerin, 'terör örgütlerinin kuluçka merkezi' olarak açıklamıştı.
Sayın Erdoğan doğru ama eksik söylüyordu. Bu ülkeler sadece terör örgütlerinin kuluçka merkezi değildi. Aynı zamanda Türk-İslam düşmanıydılar ve bu düşmanlıklarını aleni şekilde gösteriyorlardı.
İsveç'te, Danimarka'da bizzat bu ülkelerin izni ve gözetiminde Kutsal Kitabımızı yaktılar. Bizleri, Avrupa'da görmek istemediklerini açıkladılar.
Tabi Sayın Erdoğan anında: "Böyle bir kepazeliğe izin verenlerin, NATO'ya üyelik konusunda artık bizden bir destek bekleyemeyecekleri açıktır" diyerek kapıları kapattı.
Başta Sayın Erdoğan ve Bahçeli olmak üzere ekranlarda, meydanlarda günlerce bu olay üzerinden İsveç, Finlandiya özelinden batıya sert cümlelerle yüklenip, vatandaşa milli ve manevi değerlere nasıl sahip çıktıklarını gösterme gayretine girdiler.
25 Ocak 2023 tarihli yazımın başlığı 'İsveç artık NATO üyesi' şeklindeydi. Çünkü AKP, batının her isteğine önce sert bir biçimde hayır, diyor ardından da onaylıyordu. Yani yine tarih tekerrür ediyordu.
Zaten birkaç gün geçtikten sonra ABD'nin açıklamaları, F-16 resti ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 'Finlandiya'yı biz ayrı tutuyoruz' açıklaması, 6 Şubat depreminden 8 gün önce de Sayın Erdoğan'ın, "Finlandiya ile ilgili farklı mesaj verdiğimiz zaman İsveç şok olacak' sözleri bu ülkelerin üyelik sürecinin başlangıcı gibiydi!
6 Şubat
6 Şubat'ta yaşadığımız büyük afet her şeyi yerle bir ettiği gibi bir türlü net duruş gösteremediğimiz dış politikamızı da yerle bir etti.
Artık Akdeniz'de kim, hangi bölgelerde doğalgaz çıkarıyor, sorusu gündemimizde değil.
KKTC'de büyük bir şovla yerleşime açıldığı açıklanan Maraş'a, 1 yılda kim yerleşti, sorusu gündemimizde değil.
Ege'de işgal edilen adalarımız, Ege ve Dedeağaç'taki ABD askeri yığınağı, Yunanistan'ın silahlanma gayretindeki hızı gündemimizde değil.
PYD-YPG-SDG'nin ülkemize yönelik saldırıları ve 'bir gece ansızın gelebiliriz' sözlerini de unuttuk.
Neden? Zayıf düşmüştük! Batı, 'yardım' başlığı altında hemen üzerimize üşüştü.
NATO genel sekreteri Stoltenberg geldi ve Çavuşoğlu'yla görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, "her ikisinin de (İsveç ve Finlandiya) şu aşamada onaylanabileceğini düşündüğünü" belirtti.
Ardından da, 'İsveç'in (ülkemiz için) Mart ayında uluslararası bir bağışçılar konferansı düzenleyeceğini" sözleriyle bir nevi siyasi rüşvet gösterisi yaptı.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken geldi. Türkiye'nin terörle mücadelesini desteklediklerini açıkladı. F-16 satışı için kongreyi ikna etmeye çalıştıklarını vurguladı. Yani gönlümüzü aldı.
Ardından da, IŞİD ile mücadele için PKK-YPG'ye ihtiyaçları olduğunun altını çizip, İsveç ve Finlandiya için artık vakit geldiğini vurgulayıp, gitti.
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise arkadan dolandı. Önce Erbil'e ardından Bağdat'a giderek malum demokrasi mesajlarını yeniledi. Ve ilk kez bir ABD Genel Kurmak Başkanı sıcak bölgeye geldi.
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley, Suriye'nin kuzeyi, Fırat'ın doğusunda bizim, 'kırmızı çizgimizdir' dediğimiz, terör örgütü YPG/PKK'nın işgalindeki bölgeleri ziyaret etti.
Dikkat
Reuters haber ajansı, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley'e, "Amerika'nın, NATO müttefiki Türkiye Suriye'de, Ankara'nın terörist olarak gördüğü, ABD ordusunun, Suriyeli Kürt ortaklarını tehdit edecek, geniş bir saldırı tehdidinde bulundu" hatırlatmasını yaptı.
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley cevap olarak, 'bu saldırı ihtimaline karşı bölgesel müttefiki PKK/YPG'nin yanında durduklarını' açıkladı.
Türkçesi, 'Türkiye vurursa bizde vururuz', dedi.
İngiltere merkezli Al-Monitor da, Türkiye'nin operasyon hazırlığına değinerek "Washington'un en üst düzey generalinin Suriye'ye gelişi, Biden yönetiminin Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) desteklemek üzere ülkede, asker bulundurma konusundaki ciddiyetine işaret ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
Bizde ise kimse değerlendirme ihtiyacı duymadı.
Sonuç
Geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremlerin komşuluk, dostluk ve müttefikliğin yanı sıra insani bağları da bir kez hatırlattığını belirterek "Umuyorum ki bu ruh, önümüzdeki dönemde Türkiye-Avrupa ilişkilerinin tüm boyutlarına yansıyacaktır" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: "(Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği) Türkiye'den kaynaklanan herhangi bir gecikme ve oyalama söz konusu değil" dedi.
Belçika'nın başkenti Brüksel'de gerçekleştirilen NATO toplantısında TSK'yi temsil eden Tümgeneral boş çay bardaklarını topladı.
50 bin çadır gönderen Pakistan'ı gündemine almayan Hulusi Akar, NATO'nun 4 bin çadır göndereceği müjdesini verdi. Yani durum ortada.
Benim merak ettiğim ise AKP, Kur'an-ı Kerim mi diyecek yoksa NATO mu?
- Milleti sorunlarını çözemeyenler devletin varlığına yöneldi / 23.07.2025
- Türk Milleti’nin ne kadar çok hasmı varmış / 22.07.2025
- Provokatör olmuşum! / 19.07.2025
- Ümmetçilik laf ile işi değil gönül işidir / 18.07.2025
- Suriye’ye barış, huzur yağıyor! / 17.07.2025
- TBMM, Sarayın iradesini mi temsil ediyor / 16.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -2- / 15.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -1- / 14.07.2025
- Diyanet’in 15 Temmuz hutbesi / 13.07.2025