İşe bakın ki, Türkiye'nin gündemi ya LGBT, ya Bülent Arınç ya da FETÖ. Yine işe bakin ki, bu gündemleri oluşturan ya direkt iktidar partisi, ya medyası, ya Diyanet, ya da tetikçi yazarlar.
Bu akşam (29 Haziran) Bakanlar kurulu toplanmış, bütün haber kanalları, 'birazdan Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklama yapacak' alt yazısı geçiyorlar.
Tabi herkes, Sayın Erdoğan'dan ekonomik destek adımları açıklaması bekliyordu. Haliyle herkes heyecanlıydı. Herkes bir umut ekran karşısına geçti.
Sayın Erdoğan da kameralar karşısına geçti. Neler yaptıklarını, dünyaya nasıl umut olduklarını anlattı. İşsizlik ödeneğini de bir ay uzattıklarını ifade etti.
Sonra barolara geçti. 18 yıldır bahsettikleri önümüzü kesmek isteyen iç ve düşmanlara sözü getirdi. Ardından LGBT'den bahsetti ve dedi ki;
"Birileri yine sinsice milli ve manevi değerlerimize saldırıyor. İnsanlık tarihi boyunca hep lanetlenmiş sapkınlıkları normalleştirme peşindeler. İnancımıza aykırı bu tür marjinal akımları destekleyenler bizim gözümüzde aynı sapkınlığın ortaklarıdır.
Milletimize rabbimizin yasakladığı her türlü sapkınlığı gösterenlere ve onları destekleyenlere karşı tavır almaya davet ediyorum."
Bu mu yani Türkiye'nin sıkıntısı, sorunu?
Ha! Biz tavrımızı yıllar öncesinden almış ve yazmıştık. Bu bir ahlaki hastalıktır. Tedavisi şarttır, toplumu korumak da elzemdir, diye.
Bugün LGBT'yi lanetleyip, tavır konulmasını isteyenler dün bu tavırları koydular mı yoksa onları kullandılar mı?
Sayın Erdoğan'ın, Refah Parti İstanbul il başkanı olduğu yılları hatırlayın. Refah içerisinde adeta devrim yapmıştı. Kılık-kıyafeti yerinde, diksiyonu çok iyi genç kadrolar oluşturmuş ve bu kadroları İstanbul'a salmıştı.
Barlar, pavyonlar, gece kulüpleri, genelevler, Beyoğlu'nun arka sokakları, sosyete semtlerine giden bu gençler, kendilerini anlatıyor, herkesin hayat tarzına duydukları saygıyı, tercih özgürlüğünü vs. anlatıyorlardı.
Halkın teveccühü ile Refah Partisi oylarını arttırırken yerel seçimlerde Erdoğan, İstanbul'a başkan oluyordu.
Yıl 2001 ve AKP kurulmuştu. İktidar yine özgürlükçü söylemlerle toplumun tamamını kucakladığını açıklarken biz, bu kadar kucak açmanın sakıncalarını dile getiriyorduk.
Yıl 2002. Sayın Erdoğan, Abbas Güçlü'nün konuğuydu ve şu cümleyi kuruyordu; "Eşcinsellerin, kendi hak özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart."
Aynı yıl; eşcinsellerin hak ihlali yaşadıkları ve kendi yönetimlerinde herhangi bir ayrıma maruz kalmayacaklarının taahhüdünü veren de Sayın Erdoğan'dır.
Evet, o yasa çıkarıldı ve bugün lanetlenen o güruhun, Türkiye tarihindeki altın yılları başlamıştı.
Öyle ki, hiçbir iktidar döneminde elde edemedikleri hakları, genişliği, özgürlüğü AKP iktidarları döneminde elde etmişlerdi.
Hatta 2014 seçimlerinde Sayın Erdoğan'ın katıldığı büyük İstanbul mitingine bunlar da katılmış ve yüz binlerin içinde bayraklarını açmış, sloganlara eşlik etmişlerdi.
Bu katılım çok dikkat çekmiş ve medyada kendilerine, 'Ak LGBT' diyenlerin kurcusu Melih, eleştirilere; "Ak Parti'ye körü körüne bağlı değiliz. Erdoğan, 'indirin o bayrağı' deseydi 'tamam usta' cevabını verirdik" diyordu.
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP'nin, Beyoğlu'nda dağıttığı broşürlere lütfen internetten ulaşın. Kime nasıl hitap ettikleri çok açık ifade ediliyor.
Tabi işin laf kısmından çok icraat kısmı daha önemlidir.
Evet, LGBT altın yıllarını AKP iktidarları döneminde yaşadı.
2007'de LGBT Öğrenci Derneği kurulduğunda iktidar AKP idi.
Aynı yıl Türk-İslam tarihinde bir ilk yaşanıyor ve Türkiye'de LGBT oteli açılıyordu. İktidar kimdi?
2011 yılında ise 6251 sayılı LGBT yasasını çıkaran AKP idi.
(Allah bizi affetsin) Hani son yıllarda helal gıda, helal evlilik sitesi vs. var ya! İşte 2013 yılında da MEŞCİD yani Müslüman Eşcinseller Derneği kuruldu.
Dernekleri bu ülkede kim onaylıyor?
2014 yılında ise AKP yeni bir yasa çıkarmış ve yürürlüğe geçirmişti; ETCEP (Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği)
Osmanlı'yı bilmem ama Cumhuriyet tarihinde LGBT'lilere ilk yürüyüş hakkını 2015 yılında veren parti AKP'dir. Şuanda Türkiye'de iktidarın onayladığı 22 LGBT derneği var.
Şimdi soruyorum; kime mesafe koymak lazım?
Didem Aslan
Bu yazıyı yazdığım sırada Habertürk'te Didem Aslan, konukları Metin Özkan, CHP vekili Gürsel Erol, İYİ Parti vekili Müsavat Dervişoğlu ve eski AKP vekili Resul Tosun ile Bülent Arınç'ın açıklamalarını konuşuyorlardı.
Tosun hariç hepsi Arınç'ı çok sert cümlelerle eleştiriyordu. Gazeteci Metin Özkan sanki Cumartesi günkü yazımı canlı yayında okuyor gibiydi.
Arınç yayına bağlandı. Aman Allah'ım! Birbirlerine bir güzellemelere, övgülere başladılar ki, sormayın. Sanki az önceki cümleleri ben kurmuşum gibi.
Bunun adı siyaset olamaz. Başka bir şeydir!
- Saray’da oturan Erdoğan, milletin halinden habersiz / 06.10.2024
- Siyasetçiler kimlik sorunu yaşıyor / 04.10.2024
- BTP lideri Baş’tan, Erdoğan’a zor soru / 03.10.2024
- İsrail için söz tükenmiş yazı bitmiştir / 02.10.2024
- Geleceğimizi de çaldılar / 01.10.2024
- Erdoğan dışarıdan da içeriye oynuyor / 30.09.2024
- Doğu sınırlarımız namustur ya batı sınırlarımız! / 29.09.2024
- ‘Türkiye’nin sorunu artık siyasi parti sorununu aşmıştır’ / 28.09.2024
- Suriyelilerin gitmesini bir de Bilal Erdoğan istemiyor / 27.09.2024