Türkiye nereye gidiyor? Bu soru kendimi bildim bileli sorulur. Ama son on yıldır daha sıkça ve cevaptan öte gelen tehlikeyi belirtmek için sorulmaya başlandı, devamda ediyor.
Gerçi, “Türkiye nereye gidiyor?” sorusu bana hep Şevket Kazan’ı hatırlatır. Şevket Kazan, Erbakan’ın sayılı adamlarından, Milli Görüş’ün önde gelenlerinden birisiydi.
Son birkaç yıla kadar Şubat aylarında, televizyon ekranlarından en çok reyting alanların başında geliyordu. Yıllarca 28 Şubat’ı, nasıl mağdur olduklarını, kendileri şahsında ordunun, dine ve millete nasıl darbe yaptığını anlattı.
Gün geldi, 28 Şubat’ın baş aktörleri Karadayı’sı, Çevik Bir’i tutuklandı. Onlar da anlattılar. Gördük ki, 28 Şubat harekatı, Milli Görüş’ü koruma, kollama ve iktidara taşıma harekatıymış. Olur mu öyle şey? 10 yıldır hangi filmi izliyorsunuz?
Bir gazeteci, Şevket Kazan’a, “Neden (geçmişte) bu kadar sert söylemlerde bulunuyordunuz?” diye sormuştu.
Sayın Kazan şöyle cevap vermişti; “Yıllarca Milletimiz yanlış arabalarla siyaset yolculuğunu tercih etmişti. Bindikleri otobüslerinin camları ses geçirmez şekildeydi. Biz de ‘inin aşağı, bindiğiniz bu otobüsler sizi yanlış istikamete götürüyorlar’ diyerek, sesimizi duyurabilmek için hakkı, güçlü şekilde haykırdık… Evet, bu konuşmalar olmasaydı seyirci tribünden maç seyretmeye devam edecekti. Biz, uyuyan seyirciyi sahaya indirdik…
… Siyasetten ayrılmadık ki dönelim. Koltukları boşadık. Ama tilkilerin iktidar sahasına yaklaştığını görürsek yine ineriz meydanlara. Dinini ve milletini seven bir Müslüman siyasetten uzak olamaz.”
Şevket Kazan siyasetten asla ayrılmadığını, dinini ve milletini seven bir Müslüman’ın asla siyasetten uzak olamayacağını belirtiyor. Artı tilkilerin iktidar sahasına yaklaştıklarını gördüklerinde hemen sahaya ineceklerini iddia ediyor.
Sayın Kazan’a ve milli görüşçülere sormak istiyorum; Siyasetteki tilkilerin tarifini yapar mısınız?
Milletimizi yanlış araçlarla siyaset yolculuğuna çıkmış olduğunu ifade ediyordunuz. Son on yıldır bindikleri siyaset aracının patent, model ve lisansı kime ait? Bu araçlar ses geçiriyor mu?
Eskiden bu ses geçirmeyen araçtaki insanlarımıza, hakkı duyurabilmek için sert söylemlerle haykırdığınızı iddia ediyorsunuz. Sizce, ülkemize hak geldi, batıl zail mi oldu?
Malumunuz 10 yıldır ülkemizi sizin talebeleriniz yönetiyor. Ülkemizin geldiği nokta, milletimizin yaşam şartları sizi tatmin ediyor mu?
‘Evet, devletimizin ve milletimizin önü açık. Yetiştirdiğimiz Erdoğan, ülkemizi tarihine, kültürüne, medeniyetine uygun olarak yönetiyor’ diyorsanız, Erdoğan için şu değerlendirmeyi neden yaptınız?
“Bir zamanlar Milli Görüş davasının, Milli Selamet döneminin, Refah Döneminin bir delikanlısı vardı. Düz duvarlara çıkardı, gençlik başkanlığımızı yaptı, hatta Refah döneminde İstanbul İl Başkanlığımızı yaptı. Başarısından dolayı da kendisini Belediye Başkanı yaptık.
Ama o zaman Milli Görüş gömleği vardı üzerinde. O zaman nereye gitse Milli Görüş davasını konuşur ve nerede bir itiraz olsa;
Erbakan hocam mademki Amerika’ya karşıdır, ben de karşıyım.
Erbakan hocam mademki İsrail’e karşıdır, ben de karışıyım.
Erbakan Hocam mademki Siyonizm’e karşıdır, ben de karşıyım. Erbakan hocam mademki Avrupa Birliği’ne karşıdır, ben de karşıyım derdi.
Öyle bir delikanlıydı. Şimdi diyor ki Milli Görüş gömleğini çıkardım, ABD doğrultusunda siyaset yaparım, Avrupa Birliği ile beraberim, ne talimat gelirse onu uygularım. Peki, bizim delikanlı neydi, gerçekti. Şimdi hayal oldu.”
Yok, hayır! Millet ve devletimiz haçlının esiri, kölesi yapıldı, diyorsanız, neredesiniz? Cami avlularını, AKP şakrakçılarına neden bıraktınız? Sizlerin desteğindeki gazete ve televizyonlar neden saf değiştirdi?
Yine sizlerin amansız takipçisi olan dernek ve vakıflar, milletimizi dini söylemlerle devlete ve askere düşman eden cübbeli, şalvarlı takımı neden AKP’nin fetvacısı oldu?
Bakın! Allah’ın yasakları, kanunla serbest oldu. Haçlılar dost, Müslümanlar düşman ilan edildi. Erdoğan, sesini özlediği Obama’yı, bu sefer cismiyle görmek için ABD’ye uçtu.
Daha birçok gerçek ışığında sormak istiyorum; Sizce iktidarda kim var ve iktidarın etrafında kimler dolaşıyor?
Son soru; Siyonizm’i ve İsrail’i bu kadar tehlikeli görüyordunuz da, neden iktidarınızda onca anlaşma imzaladınız?
Birde küçük bir kıssa ile bitirelim;
“… 28 Şubat sürecinde Başbakan Erbakan, partisinin gurubunda kararları imzalayacağını söylüyor. Salonda bir genç adam ayağa kalkıyor, Erbakan’a: “İmzalamayın efendim, imzalarsanız, yanlış yaparsınız.”
Erbakan kızıyor: “Kabadayılık yapma, otur oturduğun yerde. İlla bir şey söylemek istiyorsan, git ormanda söyle.”
MGK kararlarına karşı Erbakan’ı uyaran, Erbakan’ın da kızdığı genç adam kimdi? O sırada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. (Yalçın Doğan 01.03.2011 hürriyet)
Bu kadar çok değişken yapı, bu kadar çok yüzlü siyaset mantığı başka hangi anlayışta var?
Gerçi, “Türkiye nereye gidiyor?” sorusu bana hep Şevket Kazan’ı hatırlatır. Şevket Kazan, Erbakan’ın sayılı adamlarından, Milli Görüş’ün önde gelenlerinden birisiydi.
Son birkaç yıla kadar Şubat aylarında, televizyon ekranlarından en çok reyting alanların başında geliyordu. Yıllarca 28 Şubat’ı, nasıl mağdur olduklarını, kendileri şahsında ordunun, dine ve millete nasıl darbe yaptığını anlattı.
Gün geldi, 28 Şubat’ın baş aktörleri Karadayı’sı, Çevik Bir’i tutuklandı. Onlar da anlattılar. Gördük ki, 28 Şubat harekatı, Milli Görüş’ü koruma, kollama ve iktidara taşıma harekatıymış. Olur mu öyle şey? 10 yıldır hangi filmi izliyorsunuz?
Bir gazeteci, Şevket Kazan’a, “Neden (geçmişte) bu kadar sert söylemlerde bulunuyordunuz?” diye sormuştu.
Sayın Kazan şöyle cevap vermişti; “Yıllarca Milletimiz yanlış arabalarla siyaset yolculuğunu tercih etmişti. Bindikleri otobüslerinin camları ses geçirmez şekildeydi. Biz de ‘inin aşağı, bindiğiniz bu otobüsler sizi yanlış istikamete götürüyorlar’ diyerek, sesimizi duyurabilmek için hakkı, güçlü şekilde haykırdık… Evet, bu konuşmalar olmasaydı seyirci tribünden maç seyretmeye devam edecekti. Biz, uyuyan seyirciyi sahaya indirdik…
… Siyasetten ayrılmadık ki dönelim. Koltukları boşadık. Ama tilkilerin iktidar sahasına yaklaştığını görürsek yine ineriz meydanlara. Dinini ve milletini seven bir Müslüman siyasetten uzak olamaz.”
Şevket Kazan siyasetten asla ayrılmadığını, dinini ve milletini seven bir Müslüman’ın asla siyasetten uzak olamayacağını belirtiyor. Artı tilkilerin iktidar sahasına yaklaştıklarını gördüklerinde hemen sahaya ineceklerini iddia ediyor.
Sayın Kazan’a ve milli görüşçülere sormak istiyorum; Siyasetteki tilkilerin tarifini yapar mısınız?
Milletimizi yanlış araçlarla siyaset yolculuğuna çıkmış olduğunu ifade ediyordunuz. Son on yıldır bindikleri siyaset aracının patent, model ve lisansı kime ait? Bu araçlar ses geçiriyor mu?
Eskiden bu ses geçirmeyen araçtaki insanlarımıza, hakkı duyurabilmek için sert söylemlerle haykırdığınızı iddia ediyorsunuz. Sizce, ülkemize hak geldi, batıl zail mi oldu?
Malumunuz 10 yıldır ülkemizi sizin talebeleriniz yönetiyor. Ülkemizin geldiği nokta, milletimizin yaşam şartları sizi tatmin ediyor mu?
‘Evet, devletimizin ve milletimizin önü açık. Yetiştirdiğimiz Erdoğan, ülkemizi tarihine, kültürüne, medeniyetine uygun olarak yönetiyor’ diyorsanız, Erdoğan için şu değerlendirmeyi neden yaptınız?
“Bir zamanlar Milli Görüş davasının, Milli Selamet döneminin, Refah Döneminin bir delikanlısı vardı. Düz duvarlara çıkardı, gençlik başkanlığımızı yaptı, hatta Refah döneminde İstanbul İl Başkanlığımızı yaptı. Başarısından dolayı da kendisini Belediye Başkanı yaptık.
Ama o zaman Milli Görüş gömleği vardı üzerinde. O zaman nereye gitse Milli Görüş davasını konuşur ve nerede bir itiraz olsa;
Erbakan hocam mademki Amerika’ya karşıdır, ben de karşıyım.
Erbakan hocam mademki İsrail’e karşıdır, ben de karışıyım.
Erbakan Hocam mademki Siyonizm’e karşıdır, ben de karşıyım. Erbakan hocam mademki Avrupa Birliği’ne karşıdır, ben de karşıyım derdi.
Öyle bir delikanlıydı. Şimdi diyor ki Milli Görüş gömleğini çıkardım, ABD doğrultusunda siyaset yaparım, Avrupa Birliği ile beraberim, ne talimat gelirse onu uygularım. Peki, bizim delikanlı neydi, gerçekti. Şimdi hayal oldu.”
Yok, hayır! Millet ve devletimiz haçlının esiri, kölesi yapıldı, diyorsanız, neredesiniz? Cami avlularını, AKP şakrakçılarına neden bıraktınız? Sizlerin desteğindeki gazete ve televizyonlar neden saf değiştirdi?
Yine sizlerin amansız takipçisi olan dernek ve vakıflar, milletimizi dini söylemlerle devlete ve askere düşman eden cübbeli, şalvarlı takımı neden AKP’nin fetvacısı oldu?
Bakın! Allah’ın yasakları, kanunla serbest oldu. Haçlılar dost, Müslümanlar düşman ilan edildi. Erdoğan, sesini özlediği Obama’yı, bu sefer cismiyle görmek için ABD’ye uçtu.
Daha birçok gerçek ışığında sormak istiyorum; Sizce iktidarda kim var ve iktidarın etrafında kimler dolaşıyor?
Son soru; Siyonizm’i ve İsrail’i bu kadar tehlikeli görüyordunuz da, neden iktidarınızda onca anlaşma imzaladınız?
Birde küçük bir kıssa ile bitirelim;
“… 28 Şubat sürecinde Başbakan Erbakan, partisinin gurubunda kararları imzalayacağını söylüyor. Salonda bir genç adam ayağa kalkıyor, Erbakan’a: “İmzalamayın efendim, imzalarsanız, yanlış yaparsınız.”
Erbakan kızıyor: “Kabadayılık yapma, otur oturduğun yerde. İlla bir şey söylemek istiyorsan, git ormanda söyle.”
MGK kararlarına karşı Erbakan’ı uyaran, Erbakan’ın da kızdığı genç adam kimdi? O sırada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. (Yalçın Doğan 01.03.2011 hürriyet)
Bu kadar çok değişken yapı, bu kadar çok yüzlü siyaset mantığı başka hangi anlayışta var?
Akın Aydın / diğer yazıları
- İlkelerine sahip çıkmayanlar bu millete sahip çıkamaz / 29.04.2024
- Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde İsrail / 28.04.2024
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde İsrail / 28.04.2024
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024