Bakın! Tarih 2005 idi ve Prof. Dr. Haydar Baş, ilki düzenlenen uluslararası Milli Ekonomi Modeli sempozyumunda sunumunu yaptıktan sonra "kapitalizmin sonu gelmiştir" demişti.
2013 yılında Rus parlamentosundaki sunumunun ardından ise "bugün burada sessiz bir devrimle kapitalizmi tarihe gömdük" ifadelerini kullanmıştı.
Tabi ülkemizin milli, ahlaklı, özgürlükçü, ilkeli vs. kalemleri bu büyük iddiayı ve ortaya konan Modeli tek kelime bile gündemlerine almadılar, övgüyü geçtim eleştiri bile yapmadılar.
Dünyada ve ülkemizde her gelen gün, bir önceki gündem daha zor oldu, daha büyük sorunlar getirdi, getirecek de...
Ve 2020 geldi. Bir virüs vesilesiyle dünyanın beşten çok çok büyük olduğunu ama bir virüsten de küçük olduğunu öğrendik.
O süper güçler, uzaydan bahçelerimizi gözettiklerini iddia edenler, bir tıkla şehirleri yok edenler bir virüsle adeta yerle bir oldular. Paraları yok oldu, karizmaları yerle bir oldu, ekonomileri perişan oldu, halkları sokaklara çıktı.
Gerek batılı ekonomistler, stratejistler, akıllı yazar-çizerler hep bir ağızdan, 'kapitalizmin sonunun geldiğini' itiraf etmeye başladılar.
Bu itirafları, ülkemizin meşhur kalemleri de yazmaya ve yorumlamaya başladılar. Sol ve Sosyalist çizgide olan arkadaşlar, Kapitalizmin çöktüğünü ve dünyanın yeniden Sosyalizme yöneldiğini ifade ederken ilginçtir (!) kullandıkları ara başlıklar hep Milli Ekonomi Modeli kaynaklıydı.
Dinci kalemler bu konulara hiç girmez. Onlar kılık-kıyafet, şarap-viski, cami-cübbe siyaset analizleri yaparak birilerini ayrıştırma gayretinde oldular hep.
Milliyetçi-muhafazakar-sağcı vs. diye tanımlanan kalemler ise gidişatı eleştirirler, ortaya konan yanlışları ifade ederler, bilgi, belge koyarlar. Ama çare-çözüm noktasında sadece varsayımları örnek verirler.
İlginçtir! Bu kalemler her daim Komünizme, Sosyalizme karşı olmuşturlar. Ama aynı duruşu Kapitalizm karşısında gösterememişlerdir.
Ekonomide geldiğimiz nokta, ittifaklar, partiler, iktidardan kopanlar, CHP'den kopması varsayılanlar ve Akdeniz'de yaşadığımız yüksek gerilim kısaca çözüm ve çaresizlik kıskacındayız.
Hep beraber çare-çözüm aramak yerine siyasete yeni dublörler kazandırma gayreti var ortada. Bu dublörleri cilalama işini ise o bahsettiğim milliyetçi, sağcı, muhafazakar kalem sahipleri yapıyor.
Cilalama işi nasıl biter bilmem ama cilalamadan daha önemli olan ortaya konacak söylem, slogan, plan ve projelerdir.
Geçmişi bırakın sadece son 8 aydır ülkemiz siyasetçilerinin ekonomi ve sosyal alandaki söylemlerinin tamamı Milli Ekonomi Modeli kaynaklıdır. Hatta birçoğunun ismi ve de rakamları bile aynıdır.
Vatandaşımız, merhum Baş Hocamıza sahip çıkmasa da, bu fikir ve projelerin O'na ait olduğunu biliyor. Vatandaşın bildiğini hem siyasiler, hem de bu siyasileri yüceltme gayretindeki yazar-çizerler de biliyor.
Ne yapmaları lazım? Milli Ekonomi Modeli'ni gözden düşürmeleri, değersizleştirmeleri lazım.
Ve ilk adımı attılar! Milli Ekonomi Modeli'nin yeni bir keşif olmadığını iddia ettiler. Hadi, kendi düşünceleridir, saygı duyalım (!) dedik.
Ama Milli Ekonomi Modeli'ni, Kapitalizmin babalarından Keynes ile ilişkilendirmeleri, Hitler'den örnek vermeleri hem tarihe, hem de Baş Hocamıza iftiradır. Kabul edilemez.
Bu arkadaşları bir an önce düştükleri bu acziyetten kurtulmaya, gerçekleri görmeye davet ediyorum.
Bu arkadaşlar, okuyan, araştıran insanlar. Daha dikkatli okumaya, araştırmaya davet ediyorum.
Eğer bu davetimi kabul ederlerse tamamen faiz üzerine kurulu Keynes modeli ile faizsiz bir ekonomi anlayışı olan Milli Ekonomi Modeli arasındaki o kalın farkı belki görürler.
Bu arkadaşlar biraz Kur'an'ı, Hz. Peygamberi (s.a.a.v), Hz. Yusuf'u (a.s) ve İmam Ali'yi (a.s) okusalardı, Milli Ekonomi Modeli'nin, Keynes'ten değil inancımızın değerleri üzerine kurulu olduğunu görürlerdi.
Ama Hitler'i, Keynes'i, Maltus'u okudukları kadar kendi milli ve manevi tarihimizi okumamışlar. Haliyle anlamıyorlar!
Anlayacaklarını umut ederek birkaç soru sorayım; Bugün dünyada "faize hayır" diyen tek sistemin adı nedir? MEM (Milli Ekonomi Modeli).
Vatandaşlık maaşı projesi, Hitler'e mi aittir yoksa Hz. Peygambere mi?
Devletin piyasada hem üretici, hem de tüketici olarak yer alması Hitler'e mi aittir yoksa Hz. Yusuf'a mı?
Devletin piyasayı kontrol etmesi Hitler'e mi aittir yoksa İmam Ali'ye mi?
Prof. Dr. Haydar Baş, devletin yer altı ve yerüstü kaynaklarına olan hassasiyetini, satışına karşıtlığını Hitler'den mi aldı yoksa Kur'an ve Hz. Peygamberden mi?
(Allah'ın selamı üzerine olsun) Prof. Dr. Haydar Baş belki binlerce kez, "Milli Ekonomi Modeli iki kapak arasına sıkıştırılmış kurallar manzumesi değildir. Allah'ın (c.c) emirleridir. Hz. Peygamberin ve İmam Ali'nin uygulamalarıdır" dedi.
Hadi Kur'an'ı ve Sünneti anlamadınız diyelim. Ondan fazla MEM kongresine bütün batı ülkeleri, Rusya ve Çin'den 600'den fazla bilim insanı katıldı, görüş belirtti. Bir tane eleştiri yok.
Bu bilim insanlarının sunumlarını internetten görebilirsiniz. İsterlerse mail adreslerine de gönderebilirim.
Sevgili dava arkadaşlarım! Baş Hocamızı Hakk'a uğurladığımız gün ne dedik: "Hepimiz Haydar Baş'ız, davan davamızdır, hedefin hedefimizdir, emanetin canımızdır."
BTP Lideri Hüseyin Baş önderliğinde, bizzat kendisinin dediği gibi "Sana söz! Ben ve bıraktığın kadro, bu davayı iktidara taşıyacağız."
O arkadaşlara da diyorum ki, boşuna uğraşmayın. Korkmayın da! Prof. Dr. Haydar Baş, "sizi de ben kurtaracağım" diyordu. Hüseyin Baş da aynı tıynettendir. Sizi de kurtaracaktır.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024