Gezi davasının şikayetçileri (müştekileri) tam 746 kişi. Bunların başında 61. hükümetin başbakanı Erdoğan ve bakanları var.
Bu süreçte bir çok duruşmalar yapıldı, kararlar verildi sonra bozuldu, bir daha karlar verildi vs.
En son Anayasa Mahkemesi, Osman Kavala'nın Gezi Parkı Davası'ndan tutukluluğuna yönelik başvurusunu, 22 Mayıs 2019'da reddetmişti. Bunun üzerine Kavala'nın avukatları AİHM'e başvurmuştu.
AİHM, 10 Aralık 2019'da Kavala'nın tutukluluğa itirazını öncelikli olarak görüştü ve Türkiye'nin birden fazla hak ihlali tespit ettiğini iddia ederek serbest bırakılmasını talep etmişti.
Kavala'nın avukatları 4 Mayıs 2020'de Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. AYM, 29 Aralık 2020'de yediye karşı sekiz oyla başvuruyu reddetti.
25 Ocak 2021'de AİHM'in bağlı bulunduğu Avrupa Konseyi, 'Kavala'nın serbest kalması rica değil, bağlayıcı hukukun gereği' diye Türkiye'ye hatırlatmada bulundu.
Yargılama süreci kaplumbağa hızıyla devam etti. Bu ayın başında duruşma vardı. Çarşı davası ile birleştirmeler, yeni iddialar vs. derken olay patladı ve dünyanın gündemine oturdu.
18 Ekim'de Osman Kavala'nın tutukluluğunun dördüncü yılı nedeniyle ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Kanada ve Yeni Zelanda'nın imzaladığı ortak bir açıklama yayımlandı.
Bu büyükelçiler bu cüreti nereden almıştılar? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden. Demek ki Erdoğan'ın da, Bahçeli'nin de asıl hedefi o elçiler değil AİHM'si olmalıydı.
Olayın siyasi boyutunu ise The New York Times gazetesi yazdı ve "Biden yönetimi, başkanın insan hakları ihlallerinden sorumlu ülkeleri açıkça hedef alma politikası çerçevesinde, mektubun arkasındaki itici güçtü" ifadesini kullandı ki, aynen katılıyorum.
Emperyalistler, Türkiye'yi dünya arenasında insan hakları ihlallerinin yaşandığı, özgürlüklerin kısıtlandığı bir ülke olarak göstermek istiyorlar.
Diğer taraftan bizzat Biden, Türkiye'nin IŞID'ın yok edilmesinin önündeki engel olduğunu, Suriye'deki sivillerin ölümüne sebebiyet verdiğini kısaca 10 yıl önce Esad'a yaptıkları suçlamaları şimdi bize yapıyorlar.
Tablo net: Ekonomik olarak, siyasal olarak, uluslararası hukuk olarak ve de askeri olarak kuşatılıyoruz.
Bizimkiler ne yapıyor? Asılı bırakıp tanelerle uğraşıyor, iç politikada gövde gösterisi yapıyorlar.
'Saros artıkları, bu ne terbiyesizliktir, haddinizi bilin, burası çadır devleti değildir, siz burayı ne zannediyorsunuz? Burası Türkiye, Türkiye'. Hatta, 'Dışişleri Bakanımıza gerekli talimatı verdim. Ne yapması gerektiğini söyledim. 'Bu 10 tane büyükelçi bunların bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz' dedim" cümlesi de kuruldu.
Bu duruş milletimizin hoşuna gitti. Dünyaya kafa tutuyorduk. 'Avrupa'ya, ABD'ye böyle haddini bildiririz' algısı da oluşturuldu.
Ya sonra? 'Batı mesajımızı aldı, geri adım attı' denilerek konu rafa kaldırılıyor.
Ama batının rafa kaldırmaya pek niyeti yok.
'Biz geri adım filan atmadık, dediler. ABD Dışişleri Bakanı Ned Price, 10 ülke elçilerinin açıklamalarının Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesiyle tutarlı olduğunu ifade ederek 'söz konusu tavırlarının 'sarsılmaz' olduğunu, 41. maddeye uygun olarak Türkiye ile ilişki kurmaya devam edeceklerini ve dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye bağlamında da insan hakları taleplerimize bağlı kalacaklarını' yani bildiri yayımlamaya, yapğtımı kartını kullanmaya devam edeceklerini açıkladı.
Bizim medya, 'batıya böyle haddini bildiririz' mesajlarını verirken batı medyası başka şeyler yazıyordu.
New York Times; "Türkiye Cumhurbaşkanı 10 Batılı diplomatı sınır dışı etmekten geri adım attı".
The Guardian; "Türkiye yabancı büyükelçileri sınır dışı etme tehdidinden vazgeçti".
France24, "Erdoğan, Batılı diplomatları sınır dışı etme tehdidinden U-dönüşü yaptı" başlıklarını attı.
Dikkat ettiyseniz konu dışişleri ama dışişleri bakanının tek satır açıklaması yok. Sahi nerede Bakan Çavuşoğlu?
Erdoğan; 'Gerekli talimatı ben de, Dışişleri Bakanımıza verdim' dedi. Sayın Çavuşoğlu'na talimat ulaşmadı mı? Gecikme kargodan mı kaynaklandı yoksa kuryeden mi?
Bu siyasi polemiğin özetini ise Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Avukat İbrahim Berk sosyal medyadan yayımladığı mesaj ile özetledi:
"Eyy Amerika, Eyy Avrupa çıkışına ABD'den cevap: 'Erdoğan'ın açıklamalarını not ettik. Türkiye'yi insan haklarında uyarmaya devam edeceğiz. Elçilerin açıklaması Viyana sözleşmesine uygundur. Elçi görev süresi boyunca Türkiye'de kalmaya devam edecektir'. Şimdi kim kazanmış oldu?"
10 elçi istenmemeye devam edilecek mi? Sahi Dışişleri Bakanı nerede?
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024