FETÖ'nün sözde itirafçılarını izliyorsunuz. Kendilerini halk nazarında aklamak için bin bir takla atıyorlar ama Hak nazarında nasıl aklanacaklar, onu ben bilmem Rabbim bilir. Ben bu ülkenin bir vatandaşı olarak bunlara, bunlara her istediklerini verenlere hakkımı helal etmiyorum.
Konuya gelirsek! Bu zevatların aldanışlarına (!) mazeret gösterdiklerin konulardan biri de eğitim. Şöyle diyorlar;
"Osmanlıdan beri bu topraklarda hep atadan, dededen zengin olan, makam, rütbe sahibi olan kesimin çocukları en iyi okullarda okudu, en iyi eğitimi aldı ve babalarının yerine çocukları geçti. Fakir kesimin hiç bir zaman böyle bir şansı olamadı. Bu adaletsizlikti.
Biz bu adaletsizliği gidermek, fakir kesimin çocuklarını okutmak, kafası çalışan, zeki çocukların önünü açmak için milletten zekât, kurban, sadaka vs. toplayarak okullar, yurtlar açtık."
Tespit doğru. Bu taktiği kullanan yalnızca FETÖ'da değil. Osmanlı döneminde açılan Fransız ve Amerikan kolejleri özellikle kimsesiz çocukları hedef kitle seçerek mülkiye ve bankacılık alanlarında eğitip, devlet kademelerinde iş başına getirmiştir. Sonucu biliyorsunuz.
Lozan Antlaşması'yla birlikte gayri Müslim okullara tanınan imtiyazlar tamamen ortadan kalkmış ve bu okullar, Türk kanun ve yönetmeliklerine tabi kılınmıştır.
Bazı Fransız okullarının bu yönetmelik hükümlerine aykırı bir şekilde davranmaları Fransız okullarının kapatılmasını gerekli kılmıştır. Bu durum Fransa'nın Hükümeti'nin tepkisine yol açmıştır. Fransız elçisi ve papalık temsilcilerinin bu meseleye müdahale etmek istemeleri üzerine Türk Hükümeti bunu kendi iç sorunu kabul ederek görüşmeleri reddetmişti.
Bursa Amerikan Kız Koleji, bizzat Atatürk'ün emriyle kapatılmıştı. Gerekçe ise 4 kız öğrencinin, öğretmenlerinin telkini ve yönlendirmesi sonucu din değiştirip Hıristiyan olmalarıydı. 22 Ocak 1928`de Cumhuriyet Gazetesinde, 'Şayan-ı hayret bir hadise: Bursa Amerikan Mektebinde kızlarımız tenassur mu (Hıristiyanlaşmak) ettiriliyor?` başlığıyla çıkan haberin üzerinden 10 gün geçmeden okul Atatürk'ün emriyle kapatılmıştı.
Ama sonraki yıllarda iktidara gelenler Atatürk'ün bu feraset ve cesaretini gösterememiştir. Şu an ülkemizde yerli ve yabancı birçok vakıf, kurum vs. kendi amaç ve ideolojileri için okullar açmış ve insan eğitmeye başlamışlardır. Bugün neredeyse "Milli Eğitim" özelleşmiştir.
Oysa eğitim her bireyin eşit olarak faydalanması gereken bir haktır. Bu hakkı bireye sunması gereken ise devlettir yani hükümetlerdir.
Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır her alanda olduğu gibi eğitim alanında da ülkemizin götürüldüğü bu vahim noktaya dikkat çekerek Sosyal Devlet-Milli Devlet anlayışının gereği olarak eğitimin devlet tarafından bedava halkına sunulması gerekliliğini vurgulamıştır.
Tabi eğitimin devlet eliyle bedava deyince bazıları aynen milli paralarla ticareti dolar kurunun düşmesi gibi 'efendim, zaten devlet eğitimden para almıyor, Türkiye'nin her tarafında aynı müfredat uygulanıyor' şeklinde cevaplamaya kalkıyor.
Yani hem kendini kandırıyor, hem de milleti aldatıyor. Bu tip düşünenlere gidin, bakın çocukları en özel okullarda veya yurt dışında eğitim görür.
Eğitimini devlet eliyle bedava olması demek bugün en kaliteli eğitimi veren okulların bina, araş, gereç, öğretmen kadrosu gibi standardını, devlet okulların da yakalaması ve bu standardı Türkiye'nin her yöresinde vatandaşına sunması demektir.
Tabi eğitimin tek sorunun araç, gereç, eğitimci kadrosu vs. değildir. Asıl sorun eğitimin amaç ve hedefidir.
Prof. Dr. Haydar Baş işte bu noktada da hedef göstererek şöyle diyor;
"Eğitim bir milletin var oluşudur. Eğer bir millet kendi doneleri, kendi kültür yapısı, siyaset yapısı, medeniyet yapısıyla insanını kendi yararına, menfaatine kazanmazsa o milletin devlet olarak ayakta kalması asla mümkün olamaz?
Bir ülkede o, ülkenin, o milletin, o devletin kazanılmış insanı yoksa o milletin bir adım ileri gitmesi asla mümkün olamaz.
Bizim uzun yıllardan beri yanlış yaptığımız nokta, kendi yararımıza vatandaşımızı kazanmadık? Yapılacak olan iş, insanımızı hem kendi yararına hem toplumun yararına kazanmaktır. Böyle bir model kişilik ortaya koymamız lazım.
Düşünebiliyor musunuz, bizim bir Türk beyefendisi modelimiz yok, bir Türk hanımefendisi modelimiz yok. Ne oluyor? Avrupa'ya gidiyor geliyor bakıyorsunuz olmuş Avrupalı. Amerika'ya gidiyor geliyor olmuş Amerikalı. Yazık günah değil mi? İnsanlık tarihinde bütün insanlara örnek olmuş bir milletin, bir delikanlı bir hanımefendi modeli yok. Böyle şey mi olur?"
İşte Milli Eğitim, işte Haydar Baş. Sen kaybettin. Çocuğun da mı kaybetsin?
Konuya gelirsek! Bu zevatların aldanışlarına (!) mazeret gösterdiklerin konulardan biri de eğitim. Şöyle diyorlar;
"Osmanlıdan beri bu topraklarda hep atadan, dededen zengin olan, makam, rütbe sahibi olan kesimin çocukları en iyi okullarda okudu, en iyi eğitimi aldı ve babalarının yerine çocukları geçti. Fakir kesimin hiç bir zaman böyle bir şansı olamadı. Bu adaletsizlikti.
Biz bu adaletsizliği gidermek, fakir kesimin çocuklarını okutmak, kafası çalışan, zeki çocukların önünü açmak için milletten zekât, kurban, sadaka vs. toplayarak okullar, yurtlar açtık."
Tespit doğru. Bu taktiği kullanan yalnızca FETÖ'da değil. Osmanlı döneminde açılan Fransız ve Amerikan kolejleri özellikle kimsesiz çocukları hedef kitle seçerek mülkiye ve bankacılık alanlarında eğitip, devlet kademelerinde iş başına getirmiştir. Sonucu biliyorsunuz.
Lozan Antlaşması'yla birlikte gayri Müslim okullara tanınan imtiyazlar tamamen ortadan kalkmış ve bu okullar, Türk kanun ve yönetmeliklerine tabi kılınmıştır.
Bazı Fransız okullarının bu yönetmelik hükümlerine aykırı bir şekilde davranmaları Fransız okullarının kapatılmasını gerekli kılmıştır. Bu durum Fransa'nın Hükümeti'nin tepkisine yol açmıştır. Fransız elçisi ve papalık temsilcilerinin bu meseleye müdahale etmek istemeleri üzerine Türk Hükümeti bunu kendi iç sorunu kabul ederek görüşmeleri reddetmişti.
Bursa Amerikan Kız Koleji, bizzat Atatürk'ün emriyle kapatılmıştı. Gerekçe ise 4 kız öğrencinin, öğretmenlerinin telkini ve yönlendirmesi sonucu din değiştirip Hıristiyan olmalarıydı. 22 Ocak 1928`de Cumhuriyet Gazetesinde, 'Şayan-ı hayret bir hadise: Bursa Amerikan Mektebinde kızlarımız tenassur mu (Hıristiyanlaşmak) ettiriliyor?` başlığıyla çıkan haberin üzerinden 10 gün geçmeden okul Atatürk'ün emriyle kapatılmıştı.
Ama sonraki yıllarda iktidara gelenler Atatürk'ün bu feraset ve cesaretini gösterememiştir. Şu an ülkemizde yerli ve yabancı birçok vakıf, kurum vs. kendi amaç ve ideolojileri için okullar açmış ve insan eğitmeye başlamışlardır. Bugün neredeyse "Milli Eğitim" özelleşmiştir.
Oysa eğitim her bireyin eşit olarak faydalanması gereken bir haktır. Bu hakkı bireye sunması gereken ise devlettir yani hükümetlerdir.
Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır her alanda olduğu gibi eğitim alanında da ülkemizin götürüldüğü bu vahim noktaya dikkat çekerek Sosyal Devlet-Milli Devlet anlayışının gereği olarak eğitimin devlet tarafından bedava halkına sunulması gerekliliğini vurgulamıştır.
Tabi eğitimin devlet eliyle bedava deyince bazıları aynen milli paralarla ticareti dolar kurunun düşmesi gibi 'efendim, zaten devlet eğitimden para almıyor, Türkiye'nin her tarafında aynı müfredat uygulanıyor' şeklinde cevaplamaya kalkıyor.
Yani hem kendini kandırıyor, hem de milleti aldatıyor. Bu tip düşünenlere gidin, bakın çocukları en özel okullarda veya yurt dışında eğitim görür.
Eğitimini devlet eliyle bedava olması demek bugün en kaliteli eğitimi veren okulların bina, araş, gereç, öğretmen kadrosu gibi standardını, devlet okulların da yakalaması ve bu standardı Türkiye'nin her yöresinde vatandaşına sunması demektir.
Tabi eğitimin tek sorunun araç, gereç, eğitimci kadrosu vs. değildir. Asıl sorun eğitimin amaç ve hedefidir.
Prof. Dr. Haydar Baş işte bu noktada da hedef göstererek şöyle diyor;
"Eğitim bir milletin var oluşudur. Eğer bir millet kendi doneleri, kendi kültür yapısı, siyaset yapısı, medeniyet yapısıyla insanını kendi yararına, menfaatine kazanmazsa o milletin devlet olarak ayakta kalması asla mümkün olamaz?
Bir ülkede o, ülkenin, o milletin, o devletin kazanılmış insanı yoksa o milletin bir adım ileri gitmesi asla mümkün olamaz.
Bizim uzun yıllardan beri yanlış yaptığımız nokta, kendi yararımıza vatandaşımızı kazanmadık? Yapılacak olan iş, insanımızı hem kendi yararına hem toplumun yararına kazanmaktır. Böyle bir model kişilik ortaya koymamız lazım.
Düşünebiliyor musunuz, bizim bir Türk beyefendisi modelimiz yok, bir Türk hanımefendisi modelimiz yok. Ne oluyor? Avrupa'ya gidiyor geliyor bakıyorsunuz olmuş Avrupalı. Amerika'ya gidiyor geliyor olmuş Amerikalı. Yazık günah değil mi? İnsanlık tarihinde bütün insanlara örnek olmuş bir milletin, bir delikanlı bir hanımefendi modeli yok. Böyle şey mi olur?"
İşte Milli Eğitim, işte Haydar Baş. Sen kaybettin. Çocuğun da mı kaybetsin?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024