Tarih boyunca dönem dönem dünyaya hükmeden imparatorluklar ve devletler olmuştur. BTP Lideri Prof.Dr.Haydar Baş Bey'in her fırsatta ifade ettiği gibi bunların içinde dünya tarihine damgasını vuran Türk Milleti, bir istisna olarak hakim olduğu topraklardaki milletlerin, kavimlerin can, mal, namus, din ve vicdan emniyetini inancının gereği olarak emanet bilmiş bu değerleri canı pahasına korumuş ve muhafaza etmiştir. İşte Milli Ekonomi Modeli, Türk Milleti'nin binlerce yıllık örf, adet ve geleneğinin 21.yüzyılda ekonomi ilmindeki matamatiksel ifadesidir.
Modelin, liberal anlayışın çözümsüzdür diye bir kenara bıraktığı problemlere getirdiği yaklaşım ve çözümler, sadece çağdaş ekonominin çıkmaz yollarını açmakla kalmıyor, modelin sosyal açılımları da çağımızın toplumsal diğer sıkıntılarını giderebilecek alternatifsiz çareler sunuyor..
Sorunlar ikiye ayrılır.Birincisi, görünen sorunlardır ki bunlar her tarafımızdadır.Bunlarla uğraşmak ancak nurtopu gibi yeni görünen sorunların doğmasına yol açar. İkincisi ise kaynak sorunlardır ki bunlar sayı olarak az olmalarına rağmen çözülmezlerse sorun üreten bir bataklık vazifesi görürler.Kapitalist ekonominin içinden çıkamadığı bu kaynak sorunlar, sürekli görünen sorun üreten ve çözümün ortaya konulamadığı bir kısır döngüye yol açar.
Hangi disiplinden bahsedersek edelim bir tezin ideal(doğal) tez olabilmesi için o disiplinde mevcut olan kaynak sorunlara matamatiksel olarak kalıcı çözümler getirip ilk önce teorik zeminde bunu ispat etmesi gerekir.Zira kaynak sorunlar çözüldüğünde görünen sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Bu ideallik analizini yaparken liberal bakışın bir türlü çözemediği, kaynakların kısıtlı olması ve sürekli büyümenin başarılamamasını turnusol kaynak sorunlar olarak seçiyorum.
İktisada giriş kitaplarının ilk cümlesi iktisadın tanımıdır.Batı medeniyeti kendi inancını bu tarife yansıtarak ekonomiyi "Sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçları karşılama ilmi" olarak tanımlar.Milli Ekonomi modeli ise literatürü toptan değiştirecek yerinde bir tespitle, ihtiyaçların sınırlı, sınırsız olann ihtiraslar olduğu, insanların ihtiyaçlarına karşılıksa kaynakların kainatta sınırsız olduğunu örnekler vererek iktisat tarihinde ilk kez ortaya koymuştur.
Diğer bir sorun sürekli büyüme daha doğrusu sürekli büyüyememedir.Bunu dünya ekonomisinin düzensiz aralıklarla yaşadığı krizlerden biliyoruz.Bu anlayısın dünya ekonomisini getirdiği liman, dünyadaki kaynakların % 80 inin dünya nüfusunun %20 sinin gemilerine yüklendiği bir korsan limanıdır.Gelinen noktada ise dünyayı sömüren bu küresel güçler artık mamullerini satın alabilecek gücü olmayan milyarlarca fakir ve aç insanla karşı karşıya kalmışlardır.Küresel gücü temsil eden ülkelerin kendi vatandaşları arasındaki gelir çarpıklığı ise sistemin dünyadaki çizgisine paralelliğini göstermesinin yanında, kelin ilacı olsa başına sürer, özdeyişini hatırlatır.
Milli Modelin bu soruna getirdiği çözüm ise, tüketici kesiminin güçlendirilmesi ve sürekli güçlü tutulması ilk adımıyla başlar.Gerçekten de pazar, satınalma konusunda kabiliyetli olunca emisyon kurallarınında uygulanmasıyla tüketim ve üretim birbirini besleyen ve büyüten bir döngüye girer ki böylece sürekli büyüme sorunu da aşılmış olur.Gelir dağılımı sorunu tüketici kesiminin güçlendirilmesi projeleriyle, istihdam sorunu ise sürekli büyümenin başarılmasıyla halledilmiş olur.
Liberal zihniyetten farklı olarak Milli Ekonomi Modeli, ekonomide bu dengeleri sağlayacak, zamanında müdahale edecek bir kuvvetin var olmasını zorunlu kabul eder.İşte bu güç devlettir.Güçlü devletin esprisi de buradan gelir.Sistemin işlemesi için bu bir olmazsa olmazdır.Buradan da Adam Smith'in "Görünmez el" kuralının artık tarih olduğu sonucuna ulaşılır.
Yukarıdaki çaresi yok denen problemlere getirdiği çözümler milli modelin ideal(doğal) tez olduğunu göstermek açısından yeterli olmasına rağmen şunu da ifade etmek gerekir; Bu model merkezine insanı almıştır.Diğer anlayışlardan farklı olarak bu modelde insan bir meta olarak görülmez.Aksibe herşeyin insane hizmet ettiği bir sistemin armonisini gözlemleriz.Bu "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" düsturunun bir tezahürü, evrendeki mükemmel denge ve işleyişin ekonomi ilmine tatbikidir.
Modelin, liberal anlayışın çözümsüzdür diye bir kenara bıraktığı problemlere getirdiği yaklaşım ve çözümler, sadece çağdaş ekonominin çıkmaz yollarını açmakla kalmıyor, modelin sosyal açılımları da çağımızın toplumsal diğer sıkıntılarını giderebilecek alternatifsiz çareler sunuyor..
Sorunlar ikiye ayrılır.Birincisi, görünen sorunlardır ki bunlar her tarafımızdadır.Bunlarla uğraşmak ancak nurtopu gibi yeni görünen sorunların doğmasına yol açar. İkincisi ise kaynak sorunlardır ki bunlar sayı olarak az olmalarına rağmen çözülmezlerse sorun üreten bir bataklık vazifesi görürler.Kapitalist ekonominin içinden çıkamadığı bu kaynak sorunlar, sürekli görünen sorun üreten ve çözümün ortaya konulamadığı bir kısır döngüye yol açar.
Hangi disiplinden bahsedersek edelim bir tezin ideal(doğal) tez olabilmesi için o disiplinde mevcut olan kaynak sorunlara matamatiksel olarak kalıcı çözümler getirip ilk önce teorik zeminde bunu ispat etmesi gerekir.Zira kaynak sorunlar çözüldüğünde görünen sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Bu ideallik analizini yaparken liberal bakışın bir türlü çözemediği, kaynakların kısıtlı olması ve sürekli büyümenin başarılamamasını turnusol kaynak sorunlar olarak seçiyorum.
İktisada giriş kitaplarının ilk cümlesi iktisadın tanımıdır.Batı medeniyeti kendi inancını bu tarife yansıtarak ekonomiyi "Sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçları karşılama ilmi" olarak tanımlar.Milli Ekonomi modeli ise literatürü toptan değiştirecek yerinde bir tespitle, ihtiyaçların sınırlı, sınırsız olann ihtiraslar olduğu, insanların ihtiyaçlarına karşılıksa kaynakların kainatta sınırsız olduğunu örnekler vererek iktisat tarihinde ilk kez ortaya koymuştur.
Diğer bir sorun sürekli büyüme daha doğrusu sürekli büyüyememedir.Bunu dünya ekonomisinin düzensiz aralıklarla yaşadığı krizlerden biliyoruz.Bu anlayısın dünya ekonomisini getirdiği liman, dünyadaki kaynakların % 80 inin dünya nüfusunun %20 sinin gemilerine yüklendiği bir korsan limanıdır.Gelinen noktada ise dünyayı sömüren bu küresel güçler artık mamullerini satın alabilecek gücü olmayan milyarlarca fakir ve aç insanla karşı karşıya kalmışlardır.Küresel gücü temsil eden ülkelerin kendi vatandaşları arasındaki gelir çarpıklığı ise sistemin dünyadaki çizgisine paralelliğini göstermesinin yanında, kelin ilacı olsa başına sürer, özdeyişini hatırlatır.
Milli Modelin bu soruna getirdiği çözüm ise, tüketici kesiminin güçlendirilmesi ve sürekli güçlü tutulması ilk adımıyla başlar.Gerçekten de pazar, satınalma konusunda kabiliyetli olunca emisyon kurallarınında uygulanmasıyla tüketim ve üretim birbirini besleyen ve büyüten bir döngüye girer ki böylece sürekli büyüme sorunu da aşılmış olur.Gelir dağılımı sorunu tüketici kesiminin güçlendirilmesi projeleriyle, istihdam sorunu ise sürekli büyümenin başarılmasıyla halledilmiş olur.
Liberal zihniyetten farklı olarak Milli Ekonomi Modeli, ekonomide bu dengeleri sağlayacak, zamanında müdahale edecek bir kuvvetin var olmasını zorunlu kabul eder.İşte bu güç devlettir.Güçlü devletin esprisi de buradan gelir.Sistemin işlemesi için bu bir olmazsa olmazdır.Buradan da Adam Smith'in "Görünmez el" kuralının artık tarih olduğu sonucuna ulaşılır.
Yukarıdaki çaresi yok denen problemlere getirdiği çözümler milli modelin ideal(doğal) tez olduğunu göstermek açısından yeterli olmasına rağmen şunu da ifade etmek gerekir; Bu model merkezine insanı almıştır.Diğer anlayışlardan farklı olarak bu modelde insan bir meta olarak görülmez.Aksibe herşeyin insane hizmet ettiği bir sistemin armonisini gözlemleriz.Bu "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" düsturunun bir tezahürü, evrendeki mükemmel denge ve işleyişin ekonomi ilmine tatbikidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012