Her gün onlarca vahşet, onlarca sapıklık, onlarca ahlaksızlık gündeme geliyor. Yeri gelmişken ifade edeyim; Bazı medya organları başlık atıyor; 'Her satırı iğrenç olay' şeklinde ve detayları yazıyor…
O medyaya sesleniyorum; o sapıklığa ortaksınız…
Geçmişte de ahlaksızlıklar, cinayetler, tecavüzler vardı. Ama bu kadar yaygın değildi. Bu kadar sıradanlaşmamıştı. Bu kadar alenileşmemişti ve bu millet bu kadar tepkisiz, bananeci değildi.
Ne oldu bu millete? Biz neydik, ne hale geldik?
Geçen hafta evladının gözü önünde bir anne daha katledildi. Kim tarafından? Eski eşi.
Bir kez daha sorayım; bizim o kutsal aile kurumumuza ne oldu? Kadınları, Allah'ın emaneti olarak bilen bir inanca sahiptik. Ne oldu o inanca? Bu toplum nasıl vahşileşti?
Kırıkkale'de eski eşi tarafından vahşice katledilen Emine Bulut için sosyal medyadan tepkiler çığ gibi büyüdü.
Televizyonlar programlar yaptı. Adalet Bakanı bile ekranlardan, katile en ağır cezanın verileceğini açıkladı.
Sonucu söyleyeyim mi? Birkaç gün veya hafta sonra bu vahşet de Özgecan Aslan gibi Şule Çet gibi Ecem Balcı gibi Cansu Kaya gibi unutulup gidecek.
Tıpkı Münevver Karabulut'un unutulduğu gibi… Tam 10 yıl önce 2009 yılında vahşice katledilmişti.
Toplumun bütün kesimleri, iktidar ve muhalefet de dâhil hep bir ağızdan "kadın cinayetlerinin önüne geçmeliyiz, gerekli yasal düzenlemeler yanında sosyal düzenlemeleri de ivedilikle devreye koymalıyız" diyorlardı.
Kimse kusura bakmasın! Sonuca baktığımızda toplumun verdiği tepkinin samimiyetsizliği ortaya çıktığı gibi akademisyenlerin, medyanın laf kalabalığı yaptığı, siyasetin ise hiç bir şey yapmadığı ortaya çıkıyordu.
Şöyle ki, Münevver Karabulut'un katledildiği 2009 yılında 109 kadın daha katledilmişti.
Bu rakam 2010 yılında 180'e çıktı.
2012'de 201'e çıkan kadın cinayet sayısı 2013'te 237, 2014'te 294'e, 2015'te 303'e çıktı.
2016'da 328, 2017'de 409, 2018'de de 440 kadının katledildiği ülkemizde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun paylaştığı verilere göre 2019'un ilk yedi ayında kadın cinayeti sayısı 245'e ulaşmış vaziyette.
Rakamlardaki sürekli yükseliş tepki gösterenlerin samimiyetsizliğini, yetkili olanların ise duyarsızlığını, acizliğini ispat ediyor.
İfade ettiğim gibi aynen 10 yıl önceki cümleler bugün de kuruluyor; "Gerekli yasal düzenlemeler yapılacak, caniler en ağır cezalara çarptırılacak."
Demek ki, hâlâ her suça aynı ceza mantığının caydırıcı olmadığı anlaşılamamış. Daha önemlisi ise suç ve ceza mantığı ile suçun önüne geçilemeyeceği de anlaşılamamış.
Çok daha önemlisi ise 'önce insan' denilmediği ve önce insan olma mantığı, nerden geldim, niçin geldim, nereye gidiyorum, inancı öğretilmediği ortada.
Diğer yandan vatandaşın hem cebi, hem beyni, hem de kalbi doldurulmak bir yana boşaltıldığı için bu vahşileşme süreci artarak devam edecektir.
Bir büyük tehlike ise ortak değerlerin terk edilip her bireyin kendine göre bir inanç, bir ahlak, bir özgürlük kavramı oluşturması ve bunu inanç haline getirip yaşaması.
Böyle bir ortamda ihtiraslarına kapılan insanlar çok ufak tetiklemeler ile bir anda canileşiyor, vahşileşiyor.
Toplumu yönlendirenler hakikate göre değil de durum ve şartlara göre hareket eder, toplum da halini değiştirmemekte ısrar ederse çok daha vahşetler göreceğiz…
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024