Hedefi olmayan hayvanlardır. Çünkü yaratılış sebepleri ve yaşam şekilleri bellidir; Doğar, büyür, yer, içer, çiftleşir vakit gelince de ölür.
Ama insanlar öyle değildir. Her insanın bir hedefi vardır. Ha! Bir insanın hedefi yukarıda saydığım hayvanların özellikleriyle aynıysa o, insan değil beşerdir. Manen ise hayvandan aşağıdır.
İnandım, diyen her kişi Müslüman'dır ve Allah Resulünün dediği gibi, "Müslüman iki kanatlı kuş gibidir. Bir kanadı dünyada diğer kanadı ahrettedir."
Anlaşılacağı üzere Müslüman'ın hem dünya, hem de ahrete yönelik hedefleri vardır, olmalıdır. Yine her Müslüman hem dünyasını, hem de ahretini imar etmesi, yapılandırması, en güzel şekilde donatması yine İslam'ın ölçü ve emridir.
Bugün topyekûn İslam dünyasına, ülkemize ve bireylere bakınca karşımıza enkaz, harabe, müştemilat yığınları çıkıyor. Neden?
Allah (c.c), kimseye gücünün yetmeyeceği yükü yüklemediğini, ayetiyle ifade ediyor. Eğer dinimiz, bizlerden bir şey istiyor ise muhakkak ki, o isteği, emri yerine getirmemiz için maddi ve manevi imkânlar da hazırdır. Bize düşen bu imkânları alıp kullanarak istenileni yerine getirmektir.
Bu noktada işin maddi (dünyevi) boyutuna geçmek istiyorum. Bir Müslüman dünyasını yani maddi âlemini nasıl imar edecek? Öyle ki! Maddiyat ahir zamanın en büyük fitnelerinden biri…
Helal-haram çizgisi silinmiş. Faiz her tarafı sarmış. Güçlü zayıfı eziyor. İş, ehline değil torpilli olana veriliyor. İşin olsa bile kazancınla temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsun. Dünyanı istenildiği gibi imar edememe duygusu karamsarlık veriyor. Bu karamsarlık manevi dünyanı da etkiliyor.
Ne yapacağız? Çözüm, çıkış yok mu?
Bu noktada da bir ara başlık açalım; aynen insan gibi devletlerin de hedefleri vardır ve bu hedeflere, uyguladıkları ekonomi programları ile ulaşırlar.
Düşünün bir kere! Dünyanın en güçlü ordusuna sahipsiniz ama bu ordunun temel ihtiyaçlarını bile karşılayacak geliriniz yok. Böyle bir ordunun varlığı çok kısa sürelidir. Dağılır, gider.
Devletleri ayakta tutan ekonomileridir. Tabi bu ekonomilerinde bir yörüngeleri vardır ki, buna ekonomi sistemleri, denir.
Dünyada 2005 yılına kadar iki ekonomi sistemi mevcuttu; Kapitalizm ve sosyalizm. 2005 yılında Milli Ekonomi Modeli de başlı başına bir ekonomi modeli olarak dünya literatürüne girdi.
Ekonomi sistemlerinin de hedefleri vardır. Örneğin, Sosyalizme göre insan "üreten ve tüketen bir araçtır." İnsan yaşamak için üretime katılmaya mecburdur. İnsan üretime katılmıyorsa ne tüketme, ne de yaşama hakkına sahiptir." (Sosyal Devlet-Milli Devlet, s:203 ilk baskı)
Bugün sosyalizmin sadece ismi kalmıştır. Sosyalizmi savunanların cebinde herkesten çok dolar vardır.
Diğer taraftan dünyanın tamamında uygulanan ve dünyayı yaşanmaz hale getiren, halkları sömüren, devletleri mahveden sistemin adı ise kapitalizmdir.
Sosyalizm gibi kapitalizmde de hedef insan değildir. Hedef, 'sınırlı' kabul ettikleri kaynakların güç sahiplerince kendi aralarında paylaşılıp, bu paylaşıma dünya halklarını razı etmektir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın vurguladığı gibi; "Kapitalizmde esas olan üretim ve kârdır. Sanayi üretiminin gelişmesi için sınırlı kabul edilen kaynaklar kapitalist ülkelerin denetimine geçmelidir ki, kapitalizmin çarkları dönebilsin. Bu anlayışın sonucu olarak geri kalmış veya henüz gelişme sürecindeki ülkeler sömürge haline getirilmiştir…" (Sosyal Devlet-Milli Devlet, s:301)
Bugün insan merkezli ve her bireyin, başkasına muhtaç olmadan, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir gelire sahip olmasını hedefleyen sistem Milli Ekonomi Modelidir.
Bu modelde herkesin aynı gelire sahip olması hedeflenmez. Hedef yeme, içme, giyinme, barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak asgari bir gelire sahip olmasını ve de eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerin devlet tarafından vatandaşına bedava sunulmasını hedefler.
Yarın bizzat bu modelin sahibinin anlatımıyla, Milli Ekonomi Modeli ve hedefini aktaracağım…
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024